11. Bölüm - Yükseliş

343 25 8
                                    

Kainatı süsleyen ışık parçaları ... En sonsuz , huzurlu renk mavi ve derinliği . Bir insanın hayal dahi edemeyeceği güzellikte bir gece . Karanlığın hapsindeki yüzlerce ışık parçası ve güzelliğiyle göz alan yıldızlar neden Yeryüzüne düştü peki ? Tanrı bizi bu sonsuz güzellikle ödüllendirdi mi ? Yoksa bu bir ceza mı ?

Veya düşenler yıldız mıydı ?

Masadaki muazzam içkiler bana oyun mu oynadı yoksa . Her şekilde o gece hayal ve gerçeği ayıramağım kesin . Kulağımda her saniye çınlanan tek şey ;

-" Evet ."

Haliyle yorgun geçen bir günün ardından yatağımda, tavandaki neonlu Uzay desenine bakarak dinleniyor ve uykunun bedenimi ele geçirmesine izin veriyorum . Sarhoşluğun etkisiyle ;

-"Yıldız mı melek mi ? ... Yıldız mı melek mi ?... " diye sayıklayarak uykuya dalıyorum .

Normal insanların aksine rüyalarımın hızı beni şaşırtmıyor değil . Gerçekçi ve hızlı rüyalar . Kanatları olan biri ne kadar normal olabilir ki ?

Karanlık ... Etrafta çevresine cılız bir ışık Saçan milyonlarca taş Olmasına rağmen karanlık bir yer . Ayaklarımı basabileceğim bir kara parçası bile yok . Herşey uçuyormuş gibi . Nefes alamıyorum . Ah evet ... Burası Uzay Boşluğu . Ve tam altımda , tahminen kilometrelerce uzak olan Dünyamız .

Tek bir ses dahi çıkmıyor, ancak bu beni korkutmuyor değil . Etrafımdaki bütün yıldızlar bir bir Dünya'ya düşmeye Başlıyor . Ta ki ben bir başıma sonsuz karanlıkla baş başa kalana kadar . Ama bu uzun sürmüyor . Diğerlerini aratmayacak bir hızla aşağı düşüyorum . Hepsinden daha hızlı . Hepsinden daha parlak.

Düştüğüm an güçlü bir çığlıkla uyanıyorum .

Buna bir son vermeliyim . Düşen melekler . Belki herşeyin kilit Noktası bu . Ve ben bunu nasıl araştıracağımı biliyorum . Gökyüzünden düşenler Yıldızsa ben neyim ? Bu sonsuz çıkmaz nasıl son bulacak ?

Sanırım bütün cevaplarımı mitolojiyle ilk tanıştığım yerde bulacağım . Bana Eşsiz ve olağanüstü bilgiler kazandıran yer hayatımın en büyük sorununu çözebilir mi ? Belki o zamandan oraya gitmem bile tesadüf değildi .

Uykunun en güzel vaktinde ben yine yola koyuluyorum . Bu hayatımın kilit noktası . Bu bir bilinmeyen. Yüzüme çarpan soğuk ve etkisini katlayan yağmur damlaları sıcak yatağımı aramama sebep oluyor . Ama bugün bir şeylerin değişeceğini hissediyorum .

Geldiğim yer uzun yıllardan kalma çok eski ve kasvetli bir yer . Bu kütüphane insanların çok sık uğradığı bir yer değil . Genellikle tarih ödevleri için orjinal bilgiler bulmak isteyen uyanık öğrencilerin yuvası .

İçeri giriyorum ve beni hemen kapıda karşılayan yaşlı kütüphane görevlisi bay Simon a selam verdikten sonra bir saniye dahi kaybetmeden meleklerle ilgili bulabildiğim bütün Kitapları kucakladığım gibi köşeme çekiliyorum .

Saatler ve saatlerce okuyorum .

"Tanrı insanları yarattığı zaman bütün meleklerin onların önünde diz çökmelerini istedi, en büyük baş meleklerden (Archangels) biri olan Lucifer bunu aşağılayıcı buldu ve neden ateşin oğlunun çamurun oğlu önünde eğilmesi gerektiğini sordu ."

"Lucifer Eden de Tanrının bahçesi kutsal dağda yaşıyordu ."

"Lucifer tanrının karşıtı değildi çünkü Tanrı Luciferin yaratıcısıdır ama Archangel Michael'in karşıtıydı."

"Lucifer itaat etmediği için düştü ."

"Lucifer ışık getirendir."

Sayfalarca kitap okumama rağmen her sayfada Lucifer ismi ilk dikkatimi çeken şey oluyor . Lucifer ... Okuduğum her bir satır kulağımda çınlıyor .

-" Çok meraklı görünüyorsun "

Kafamı kaldırmamla birlikte Simon'ın korkunç suratını görmem bir oluyor .

-" İlginç konular ..." Diyorum ve kendimce geçiştiriyorum .

Fakat cüretkar Simon konuşmaya son vermiyor . Ama bu duyduklarımın beni korkutmadığını söyleyemem .

" O sadece düştü Lucis . O ölmedi . Tıpkı yenilen bir ordunun daha güçlü saldırması gibi güçlenmeyi ve doğru zamanı bekliyor . O insana boyun eğmedi . Bizi yok etmek için var edildi . O Tanrı'nın en çok değer verdiği yeri yok edecek . O bütün evreni yok edecek . "

SürgünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin