Ortada kim olduğu belli olmayan bir ölüm meleği var .İnsanlığın sonunu getirmeye and içmiş bir ölüm meleği . En güçlü baş melek . Hapsolmuş bir ruh . Durdurulamaz bir Savaşçı . Ve her kimse bana yakın olduğu kesin .
Her gece rüyalarımı kabusa döndürecek hayatımı zindana çevirecek kadar yakın . Belki benden daha yakın . Hayatımda kaldıramayacağım kadar büyük Değişiklikler oldu ve garip olan ben hala ayaktayım . Bir şey beni bu olayı araştırmaya itiyor . Bir şey beni gerçek kimliğimle buluşturmak istiyor.
Kütüphaneden çıktığım an hayattan bir şey beklemeyen bitik bir tipim vardı . Perişan haldeydim . Çünkü hala aklımdaki soru işaretleri tam anlamıyla cevaplanmamıştı.
Aklımı karıştıran tek şey bu ölüm meleğiyle ortak noktalarımızdı . İtaatkâr bir insan olduğum söylenemez . Angela ile tanışana kadar insanlardan nefret eden biriydim . Onların gerçek yüzünü hep hissetmişimdir. İçinde kötülük olmayan bir insan dahi yok. Benim içimdeki tek kötülükse onlara karşı .
Kitap okumaya öyle dalmışım ki Havanın karardığını gördüğüm an şaşırmadığımı söyleyemem . Artık gece beni korkutmuyor . Sonuçta Kanatları olan bir çocuk ne kadar korkak olabilir ki ?
Sık ve uzun çam ağaçlarının arasında ince tek yönlü bir yoldan eve doğru gidiyorum . İyi bir sürücüyüm kendimce ama bu gün yol bir türlü bitmiyor . Devamlı tekrar eden bir çıkmazın içindeymişim gibi . Radyoda Çalan şarkı parazitlenmeye başlıyor . Kulakları sağır edebilecek cinsten bir ses etrafta yankılanıyor . Dayanılmaz bir ses .
Arabayı o an durduruyorum ve üzerimdeki ağırlığın geçmesi dileğiyle biraz nefes almak için kendimi dışarı atıyorum . Araba çalışmıyor olmasına rağmen o ses kulaklarımdan bir an olsun gitmiyor .
Ellerimi başıma götürüyorum ve buna bir son vermesi umuduyla yavaş tempolu bir masaj yapıyorum . Kafamın içinde durmadan çığlık atan milyonlarca küçük cırtlak sesli kız varmış gibi bir his bu . Ama bu bir kabus değil . Bütün bunların bir son bulmasını istiyorum artık . Her gün ölmek istemiyorum .
Olduğum yere çöküyorum ve bu Acının bitmesini bekliyorum . Ama sadece bir ses bütün vücudumu parçalamış gibi Acılar çektiriyor . Ruhumun derinliklerinde beni Öldürmek istiyormuş gibi. Olduğum yerde ağlamaya başlıyorum . Bu zamana kadarki bütün acılarım üzüntüm, nefretim burda boşalıyor sanki . Hayatımda çok sık yapmadığım bir şeyi yapmaya başlıyorum . Dua etmek . Evet bu benim için çok anlamlı bir şey değil . Ama şuan yapabileceğim tek şey bu .
" Tanrım kurtar beni ! Lütfen buna bir son ver ."
İnsanlar dualarına hep karşılık alma ümidiyle bakar . Ama benim aldığım tek karşılık bütün Acının kat ve kat artması oldu . Ölümle yaşam arasındaydım ama Ölüme hep daha yakındım . Bu bir son olmalı . Bu benim sonum .
Ölüm benim için her ne kadar bir kurtuluş olsa da Angela ve bebeğim bensiz kalmamalı . Onları bütün tehlikelerden koruyan ben olmalıyım . Tehlikeli bir adamın geride bıraktıkları da riskli değil mi dir ?
Bütün yaşadığım güzel anılar gözümün önünden geçiyor . O uçaktan atladığımız anki heyecan , kütüphanedeki ilk öpücüğün verdiği sonsuz ve eşsiz mutluluk , haz . Hepsini anlık da olsa tekrar yaşıyormuş gibiyim . Bebeğimin haberini aldığım anki kalp atışım , Angela'nın tiyatro sahnesinde üzerime düşüşü , ellerimi tutuşu , hepsini en ince ayrıntısına kadar düşünüyorum .
Bu son çok sıradan değil mi ? Kim bir Ormanın köşesinde ölüp gitmek ister ki ? Pes edemem . Ölümün beni yenmesine izin veremem . Ölüm benim !
Güçlükle de olsa ayağa kalkmayı başarıyorum . Üzerimdeki yorgunluk bir anda hırsa ve nefrete dönüşüyor . Etrafımı saran gölgeler yavaş yavaş geri çekiliyor . Çığlık sesi kesiliyor . Ve o an yankılanan tek şey benim çığlığım oluyor .
Rüzgar bedenimi yırtıp geçecekmiş gibi esiyor . Çam Ağaçları yerle bir olmak üzere . Yıldırımlar dört bir yanı sarıyor . Yalnızca yer değil bütün evren yerinden oynuyor sanki . Ben çığlığa ara vermeden bütün öfkemi Dışa vuruyorum .
Etrafımdaki gölgeler buz rengi göz kamaştırıcı bir ateşle birlikte yok oluyor . Daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ateş . Saf ve en tehlikeli ateş .
Olduğum yerde yığıldığımı hatırlıyorum . Bir an için bütün sesler Kesilmişti . Kalp atışımı bile hissedemiyordum . Yağmur bedenimi ıslatırken bir fısıltı duydum .
"Lucifer ... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sürgün
FantasíaGüzellerin ve bilgelerin en mükemmeliydi . Eden'de, Tanrı'nın bahçesindeyken ; Giysileri hep güzel taşlarla (Yakut,Zümrüt ,Ay taşı, Beril,Oniks,Safir) turkuaz ve altın işlemelerle süslüydü . Bunlar ona yaratıldığı gün verildi ... "Seni kudretinle ve...