Ebedi Üstünlük

97 10 21
                                    

Sağdaki hanım kızımızı Ya Eun olarak düşünebilirsiniz. Baş rolcü için bile düşündüğüm çok güzel birisi ama baş rolle karakterleri çarpıştı :D


Kwang defalarca görüşme talep etmişti ama hepsini geri çevirmiştim. Ona ne diyeceğimi bilmiyordum ama sonsuza kadar kaçamazdım. Kraliçe Sun da beni yanına çağırmıştı ama ona da kendimi iyi hissetmediğimi söylemiştim. O da endişelenip köşküme gelmişti -bunu hesap edememiştim- bende uyuma taklidi yapmıştım. Meğersem ateşim varmış. Tüm gece başımda bekleyip ateşimi düşürmeye çalıştı. Bende ona sarılarak her şeyi anlatma iç güdümle savaş halindeydim. Ama yapamazdım çünkü bu insanlar onun da canını yakmaya çalışabilirlerdi. Ve bunu Tanrı şahidim olsun ki asla istemiyordum. Biraz daha iyileşince Kwang'ın odama girmesine izin verdim. Artık mantıklı konuşabilecek kadar güç toplamıştım çünkü.

"Her şeyden önce sormak istediğim bir şey var. İyi misin? Tanrı aşkına Ji Yoon senin için o kadar endişelendim ki geceleri uyuyamadım."

"İyiyim ya biraz soğuk kapmışım sadece."

"Neler oluyor peki Ji Yoon? Neden beni bu süre zarfında sürekli uzaklaştırıp durdun?"

"Pekala sana her şeyi anlatacağım."

Yani bilmen gereken her şeyi.

"O gece senin gittiğin gemi yanlıştı. Sağ taraftaki gemide Baş Danışman'ın adamlarını gördüm. Bağlı insanları gemiden çıkartıp sayım yapıyorlardı."

"Teorimizin doğru olmaması için o kadar dua etmiştim ki.."

"Şey, artık teoriden çıktı. Buna eminim."

"Peki neden geç kaldın? Seni saatlerce bekledim ve sonra saraya döndüğünü düşündüm."

"Çünkü... çünkü işler uzun sürdü ve orada bir adamla karşılaştım."

"Ne? Yakalandın mı? Seni gördüler mi?"

"Hayır hayır. O tesadüf eseri oradaydı ve hayatımı kurtardı. O olmasaydı beni kesin görürlerdi."

"Bir erkek yüzünden beni bu kadar endişelendirdiğine inanamıyorum Ji Yoon!"

"Dur beni dinle. Geç kaldım çünkü..."

"Çünkü adamı ilginç buldun değil mi? Hah bu çok bariz! Belli ki seni kandırmış. Tesadüf eseri insanlar limanlarda dolaşmazlar."

"Bir şeyini kaybettiğini söyledi. Muhtemelen gemileri karıştırdı. Sen böyle bir şey mesela bir eşya gördün mü?"

Kwang'ın rengi attı.

"Hayır görmedim!"

"Emin misin?"

"Görmedim dedim ya! Hiçbir şey yoktu işte! Önemsiz biriymiş sende unut artık o adamı!"

"Bugün amma agresifsin!"

"Affedersin. Neyse ne konuştular?"

Ona konuşmalarını anlattım.

"Bahar şenliğinde ikimizin çıkması için bir şeyler ayarlarım merak etme."

"Hayır bunu yapma. Zevce Min bizden şüpheleniyor. Bu sadece onun şüphelerini doğrular."

"Bunu da nerden çıkardın?"

"Öyle hissettim. Bugün Soo Hyeon'a gece yatakta olup olmadığımı sordu. Şüphelendiği çok bariz."

Yalandan kim ölmüş ki?

"Tamam peki ne yapacağız?"

"Çıkmamızı Kral emretmesi lazım. Bu sefer Kraliçe Sun'u kullanamayız. Belki de Kral'ı iyice darlarsan çıkmamızı söyler. Bilemiyorum."

"Olur bunu halledebilirim. Merak etme sanki bizim rızamız yokmuş gibi olacak. Ji Yoon belkide ben gelmemeliyim."

"Ne diyorsun?"

"Bak bahar şenliği önemli bir olaydır herkes dışarı çıkar. Bu sayede gizlice o defteri arayabilirim."

"Hayır bu çok tehlikeli. İzin vermiyorum. Bu saçmalık! Onu nerede bulacağını, neye benzediğini bile bilmiyorsun."

"Ama bilen birini tanıyoruz."

"Hapishaneden çıkartmak pek kolay olmayacak."

"Bizim hiçbir işimiz kolay olmuyor zaten Ji Yoon."

"Bu arada Soo Hyeon'la görüştün mü?"

"Hayır ve bu biraz tuhaf. Peki sen?"

"Bende görüşmedim. Neyse şimdilik onu boş verelim. Yapmamız gereken şeyler var."

İlk işimiz Batı Birliği'nin komutanı ile görüşmek oldu. Sert ve katı bir adamdı. Ama bizde pazarlık yapmayı iyi biliyorduk. Elbette kızının Doğu Birliği'ne nakil edilmesine şiddetle karşı çıktı. O zaman Kwang ona bu ülkenin Prens'ine karşı çıkılmayacağını tatlı(!) bir dille anlattı. Babası da mecbur razı oldu. Normalde hapis cezasını paraya çevirtip ödeme yapabilirdik ama kız vatan hainliğinden yargılanmıştı. Hapis yattığına hem onun hem bizim dua etmemiz gerekirdi. Böylece kızı Doğu Birliği'ne aldırdık. Giriş ve çıkışımızın daha rahat olduğu bir birlikti. Hem Batı Birliği'ni Baş Danışman sürekli izliyordu. Böylece görüşmelerimizden haberi olmayacaktı. Gerçi Kwang daha çok görüşecekti çünkü prenseslerin siyasete karışması yasaktı. Ama şey, artık çok geçti. Beraberce hapishaneye indik. Ya Eun bizi bekliyordu. O da müttefikimiz olduğu için ona da her şeyi anlattık. 

"Ya Eun önceki sohbetlerimizde hatırlıyorum da bir defterden bahsetmiştin değil mi? O defter aradığımız defter olabilir."

"Muhtemelen. Peki nerede arayacaksınız?"

"Öyle önemli bir defterin sıradan bir yerde olması imkansız. En yakınında tutuyor olmalı. Odasında yani."

"Odasına girmek mi istiyorsunuz? Deli misiniz?"

"Bahar şenliğinde herkesin özellikle hizmetçilerin aklı piuuv olacak. Bence bunu halledebilirim."

"Peki Ji Yoon sen ne yapacaksın?"

"Bahar şenliğine gidip mekanlarını bulmaya çalışacağım. Bulabileceğime inanıyorum.

"Sonra?"

"Sonra duruma bakacağız işte Ya Eun. Sen ne düşünüyorsun?"  

"Öncelikle bakman gereken yerler Gisaeng evleri. Eskiden babamla toplantıları böyle yerlerde yaparlardı."

"Baksana babanın bize çok faydası olabilir. Onu tarafımıza çekemez misin?"

"Denerim. Ve Kwang kitaba gelince... Üstünde Young Ho yazıyor. Bu bir isim ve anlamı ebedi üstünlük.

"Yani?"

"Yani çözmeniz gereken başka bir şifre."

Kwang kasvetle başını ellerinin arasına aldı.

"Tanrım bize yardım et bu işin içinden nasıl çıkacağız?"

Gülümsemeye çalışarak ikisinin de elini tuttum.

"Beraber bu işin üstesinden güzelce geleceğiz."

"Beraber."

"Beraber."

Buna inanmayı gerçekten çok istiyordum. Ama sırtım yaşadıklarımı hatırlatırcasına alev alev yanarken bu çok zordu. Çok ama çok zor...



Yeni bir bölüm :D Sınav haftam gecikme için affedin :( Görüşlerinizi merak ediyorum lütfen belirtin ;)

PRENSES ve MUHAFIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin