Yaşamak İstiyorum!

140 20 11
                                    

Şok dalgası prensesi sarmıştı. Yakalanırsa en fazla hapsedilir diye düşünmüştü. Ama ölmek? Bunu hiç hesaba katmamıştı. Hwi hırçın bir tavırla prensesi arkasına aldı. 

"Ben onları oyalarım. Olabildiğince uzağa koş ve saklan."

Ji Yoon geri geri sendeledi. Hwi'nin kocaman taşı askere fırlatmasını görünce kaçmak için arkasını döndü. Ama ona bakan onlarca askeri görmeyi hiç planlamıyordu. Nefretle bağırdı.

"İki küçük çocuk için bu kadar asker ha? Sen gerçek bir korkaksın amca!"

Ama sonra fark etti ki bu kadar asker onlar için değil, çocukları korumak isteyen halkaydı. Ama ne kadar direnirlerse dirensinler askerlerden üçü onları kafese koymuştu çoktan. Kalabalık çıldırmış gibi saldırıyor askerler de karşılık veriyordu. Sarayın kapıları kapanana dek Ji Yoon onları izlemiş, onlarla gurur duymuştu. Hwi karanlık gözlerle ona baktı.

"Seni öldürmesine izin vermeyeceğim."

"Hey, korkma. Babam senin korkun düşmanın kazancıdır derdi. Ancak neden sen geldin anlamış değilim. O kadar zorluk çıkarmasaydın askerler seni almazdı." 

"Seni yalnız bırakacağımı mı sandın? Ya, Ji Yoon, seninle ölüme bile gelirimin neresi anlamadın sen?"  

Ji Yoon'un aklına kaçmaya çalıştığı gelince sessizce başını eğdi. Utanmıştı ve canı sıkılmıştı. Gerçekten. Nasıl onu arkasında bırakmayı düşünmüştü?

"Şimdi kralımızın huzuruna çıkacaksınız. Terbiyesizlik yapanı affetmez haberiniz olsun."

"Kralımızın babam olduğunu sanıyordum!"

"Benden sana bir tavsiye Devrik Prenses. Yaşamak için diz çökün."

Ji Yoon getirildikleri -daha doğrusu bir çöp gibi fırlatıldıkları- yere baktı. İçi sızladı. Dün burası onun yuvasıyken bugün ipini çekecekleri yer olmuştu. 

"Taht size hiç yakışmamış amcacığım. Size neresi yakışır biliyor musunuz? Mezar!"

"Dilini boşuna yorma küçük şeytan. O çok sevdiğin babanın saçma sapan planları olmasaydı bugün şu yanındakiyle bir köyde mutlu mesut yaşayabilirdin."

"Sensin yanındaki! Benim bir ismim var!"

Hwi çocukluk yaptığını fark edince sustu. Yani, o kimdi ki gerçekten?

"Ve sen olmasaydın sarayda babam ve AN HWİ'YLE mutlu mesut yaşayabilirdim."

"Yarın ikinize de sessiz ve acısız güzel bir ölüm vereceğim. Yeğenime en azından bunu yapmalıyım değil mi? 

"An Hwi'yi neden öldüreceksin ki? Onu öldürme çok güçlü biri en azından köle olarak sürgün edebilirsin değil mi?"

"Prenses hayır!"

"Bana vereceğin ölümü sessizce kabul edeceğim yeter ki ona dokunma."

"Kabul etmiyorum! Lütfen beni de öldürün yoksa size karşı isyan çıkarırım!"

"Beni çok duygulandırabilirdiniz çocuklar tabii duygum olsaydı. Hapishaneye götürün bunları. Kararımı yarın vereceğim."

Ji Yoon belli belirsiz kapının arkasından konuşmalarını dinleyen kuzenlerini gördü. Belki bir umut bize yardım ederler diye düşündü. Küçük kızın hapishaneye ilk gelişiydi. Hwi ise buralara alışıktı. Ne de olsa devrik kral onu burdan almıştı.

"Bana kızgın mısın Hwi?"

Küçük kız oğlanın yüzünü göremese de kızgın olduğunu hissetmişti. Son gecelerinde kırgın olmamalıydı ama.

"Hep kahramanlık taslamak yormuyor mu?"

"Hwi ..."

"Hayır dur. Neden yaşamak isteyeceğimi düşünüyorsun ki?"

"Çünkü ben yaşamak istiyorum!"

Küçük kız eliyle göz yaşlarını sildi. Hıçkırmamak için kendini zor tutuyordu çünkü hıçkırırsa Hwi ağladığını anlar ve çok üzülürdü.

"Ben yaşamak istiyorum Hwi hemde her şeyden çok. Biliyor musun ben hayatı merak ediyorum, babamın asla gitmeme izin vermediği şenlikleri merak ediyorum, ileride nasıl olacağımı merak ediyorum...  Babam öldükten sonra defalarca tekrar ettim. Ölmek istediğimi, yaşamın bir anlamı olmadığını defalarca kendime söyledim. Ama var Hwi. Tanrı şahidim olsun ki var! Ama işte bu benim son gecem yukarıda nasıl öleceğime karar veriyorlar kısaca buraya kadarmış. Adil olsa da olmasa da yarın öldürüleceğim. Ama sen ölmek zorunda değilsin Hwi. Seni kurtardığımı bilerek ölürsem eğer, ben gözlerimi kapattığımda sen hala yaşıyor olursan ölümümün bir anlamı olur. Hemde yaşamımdan daha çok. Yaşayacağını bilirsem ölmekten korkmam. O yüzden sana yalvarıyorum yarın zorluk çıkartma. Sana yalvarıyorum An Hwi. "

Artık göz yaşlarını saklama sırası Hwi'deydi. Kızın söyledikleri kalbini dokunmuştu gerçekten, ama bunu yapabilir miydi? 

"Çok özür dilerim Ji Yoon."

Kız artık hıçkırıklarını saklamıyordu. Hwi duvara baktı.

"Ve sizden de çok özür dilerim Kralım. Ben ... Ben onu korumayı beceremedim ..."

Gecenin ilerleyen saatlerine kadar iki hücrenin sakini içli içli ağladı. Daha sonra ağlamayı bırakıp geçmişle ilgili sohbet ettiler. Kimse şimdinin veya geleceğin konusunu açmaya cesaret edemedi çünkü öyle bir şeye sahip olmadıklarına inanıyorlardı. Durmadan dinlenmeden konuştular. Taa ki Hwi'nin hücresi açılana dek ...

"Mahkum An Hwi, Jeju adasına köle olarak sürgün edildin!"

"Yoo hayır ölecektim ben. Kral beni neden öldürmüyor? Prenses? Prensese ne olacak?"

"Kralın onun için başka bir planı var. Götürün bunu."

Ji Yoon çığlıklarla direnen çocuğa baktı. Babası da böyle hissetmişti demek ki...  Acı bir huzur... İleri atılıp An Hwi'nin elini tuttu. Söyleyecek çok şeyi vardı ama bir türlü diyemiyordu. Belki de sadece veda etmeliydi. 

"Kendine iyi bak .."

İçinden ekledi.

"Ben olmayacağım çünkü yanında."

Sonra onu döverek çıkardılar, demir kapı kapandı Ji Yoon yanlızlığıyla baş başa kaldı ve düşünmeye başladı.

"Kralın başka bir planı var derken ne demek istedi ki? Öldürmeyecek mi beni?"

Ji Yoon emin olamadı yolculuğu bitmiş miydi yoksa başlıyor muydu ...


Bir sonraki bölümde görüşürüzz :) Yorumlarınızı bekliyorum :)


PRENSES ve MUHAFIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin