Selamkeeee!
Nabersiniz?
Sınavlar nasıl geçti, dostlarım? Umarım hepinizinki iyi geçmiştir.
Neyse, sizi daha fazla tutmayayım.
İyi okumalar:))))
***
Zihnimdeki tavanımla bakıştığım o yüzlerce benzer saniyeden birinin içindeyiz. İplik düğümüne bağlanmış hayatlarımız. Yavaş yavaş yok oluyor ve itiraz eden hiç kimse yok. O iplik er ya da geç kopacak. Eninde sonunda kopacak. Kaçarı yok. O halde neden hala inatla bu saçmalığa devam ediyoruz?
Gözler önüne serdiğimiz yalanlar ve gerçekler birbirlerinin kanında boğulmaya mahkum bırakıldı. Oysa onlar bir ipin iki ayrı ucu değil miydi? Nasıl oldu da bu kadar birbirlerine dolandılar? Kar taneleri birbirine dolanır mıydı? Gökyüzünden düşen son kar tanesi gibiydik. O kadar talihsiz. Tıpkı onun gibi hiçliğe karışıp gitmeden önceki son saniyeleri, onların son saniyelerimiz olduğundan bir haber bir şekilde deviriyoruz.
Zaman ilerliyor, kısalıp uzuyor ve boynuma dolanıyor sanki. Nefesimi kesmek için an kolluyor. Sanki ölümüm tüm herkesin yaşamı olacakmış gibi. Saç tellerim zehirli birer yılan. Beni sokmak için yaratılmışlar ve zehirler bedenim ile temas ettiği anda başlayacak ruhumun bedenimden ayrılışı. Bana olan tüm bakışlarda korkunun ürettiği koca bir nefret var. Onlar beni kendi zihinleri içerisinde yarattıkları senaryolarında defalarca öldürüp defalarca dirilmişti.
Şimdi söyle, ölüme bu denli yakın birisi fazla yaşar mı?
Geçmişimi geleceğime şikayet etmek isterken geçmiş kapılarını yüzüme çarpıyor sertçe. Gelecek ise bilinmezliğin getirdiği korkudan beslenircesine bana sonsuz ihtimalleri sunuyor. Zaman, ateş renginde bir intihar ipi ve benim boynuma çoktan dolandı. Yapılması gereken tek şey ayaklarımın ucu ile tutunduğum o taburenin çekilmesi. Sonrası sessiz çığlıkların yok oluşun çukurunda yanmaya başlaması zaten.
Tanrım, eğer gerçeksen, cenneti hak etmeyecek pek çok suçum var ama cehennemi hak edecek kadar büyük bir suçum yok. Zamanın ipini boynumdan çek ve eğer beni cehennemine almaya o kadar meraklıysan biraz daha günaha bulanmama izin vermen gerekir. Çünkü ben oraya yalnız gelmeyeceğim.
Alex "Durumu nasıl?" diye sordu odanın içerisindeki doktora. Kulaklarıma duymamak için tonlarca emir yağdırdım ama onlar bir şeyleri öğrenmek için o denli can atıyorlardı ki beni dinlemediler.
Doktor "Bilemiyorum. Fiziksel hiçbir hasarı yok. O sadece uyanmak istemiyor sanırım." diye mırıldandı birkaç kağıt hışırtısı eşliğinde. Alex'in sessizce bir küfür mırıldandığını duydum ve Austin'in sıkıntılı nefes alışveriş sesleri. Ancak beni en çok şaşırtan şey onun sesini duymak olmuştu. Beni kendi elleri cehennemin tam içine atmıştı ve başımda bekleme cüretini mi gösteriyordu? Beni yok edecek kişinin hep Bora olduğunu düşünmüştüm ama şimdi yanıldığımı anlayabiliyordum. Beni yok edecek kişi Kellan olacaktı.
Kellan o buzdan bile soğuk sesiyle "Bizi duyabiliyor mu? Ya da onu uyandıracak ne yapabiliriz?" derken Austin "Bu hala neden burada?" diye bağırdı öfkeyle birine. Austin ve öfke... Oysa Austin hep sakin olanımızdı. Hah, sanki buraya geldiğimizden beri her şey olması gerektiği gibi gitmiş de buna takılıyorum bir tek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Ay / ASKIDA
FantasíaYks bitene kadar bölüm gelmeyecek ne yazık ki. *** Kitap şarkısı : Twenty One Pilots - Heathens *** Cennet Işıkları ve Cehennem Soylular... İçlerinde vampirler, kurtlar, melezler, cadılar ve daha pek çok ırk barındıran iki güçlü soy... İkinci bir...