Selamkeeee!
Nabersiniz?
Ben de ölüyorum öyle. Yine soğuk aldım. Şaşırtıcı değil tabii ki. Her zamanki halim. Neyse, sizi tutmayayım yoksa bu uzar.
İyi okumalar:))))
Sizi seviyorum<3333333
***
Karşımdaki koltukta Kellan otururken gözlerim aralıksız onun üzerinde geziniyordu. Ona zerre kadar güvenmezken evimde oluşu canımı sıkıyordu. Kardeşlerime ve bana olanlar bir an olsun aklımdan çıkmıyor, tetikte olmayı elden bırakamıyordum. O bu kadar güçlüyken ve hele de küçük melez evdeyken.
İki yanımda Alex ve Austin vardı. Babam ve annem ise diğer koltuktaydılar. Herkes sessizdi ve babaannem küçük melezin yanındaydı. "Konuş artık." sert sesim üzerine Kellan birkaç uzun saniye boyunca beni izledi. Ardından dudaklarını araladı.
"Bora sıradan bir kurt değil, Luna. Onun pençeleri zehirli. Birkaç haftaya kalmaz Alex ve Austin'in tüm vücuduna enfekte olacak bir zehir. Hemen geri dönmeliyiz. Panzehir Bora'nın kanı."
Gözlerimi kısarak onu izledim bir süre. Ona inanmadığımı anlaması için gerçekten aptalın da önde gideni falan olması gerekiyordu. Bu yüzden kararlı bakışlarını Austin'e çevirdi. "O biliyor." Austin'in güldüğü işittim. "Gelecekle oynamaya kalkmamalısın, Kellan. Sonuçları yaşadıklarından daha ağır olur."
Kellan, öfkeyle kardeşime bakarken aslında öldükten sonra Austin'in nasıl değiştiğine o an şahit oldum. Austin, hayatımda tanıdığım en sakin, en pozitif, en politik kişilerden biriydi. Şimdi ise agresif davranıyordu. Tamam bu agresif değildi ama Austin için alışılmışın oldukça dışında davranışlardı bunlar.
"Bizi oraya tekrar çekmek için bunu uydurmadığını neden bilebiliriz ki?" dediğim zaman kafasını iki yana sallayarak konuştu. Hayrete düşmüş gibiydi. "Böyle bir konuda neden yalan söyleyeyim ki? Ayrıca yalan olsa Austin söylemez miydi?"
Koltukta öne doğru eğilerek dirseklerimi dizlerime yasladım. Dudağım bir kenarı samimiyetsiz bir şekilde kıvrılırken gelecek olan hamleyle hazırlandı. "Unuttun mu, Kellan? Beni ölüme iten sendin. Kardeşime ölüme iten senin kardeşindi. Ve neden yalan söyleyesin, öyle mi?"
Küçümseyici bir şekilde güldüm. "Acaba neden? Çalıştır saksıyı, deha çocuk. Belki şansın yaver gider de kafan yanlışlıkla sebebini basabilir?" gri dumanlı gözleri anlık olarak kırmızı olduğu zaman kızdığını anlamıştım. Bu beni daha çok keyiflendirmekten başka bir işe yaramadı.
"Austin'e sor. Doğruyu söylüyorum." onu takmadım. Çünkü sikseler yine Austin bana geleceğe dair bir şey söylemezdi. Buna son derece karşıydı. Hele de tırnak içinde ileriyi etkileyecekse. "Kellan, Jack'i neden öldürdün?" diye sordu annem ifadesiz bir sesle.
"Artemis, Orion'u okuyla öldürüyor. Kore, Hades'e aşık oluyor ve Hera, Zeus'a her zaman katlanıyor." merakla ona bakıyordum ve o bana bakarak gülümsüyordu. "Biri bana efsanelerin yeniden yazılmak için var olduğunu söylemişti. Ben de Zeus ve Hera efsanesini bir sona kavuşturmak istedim. Artemis'in sesi olmak istedim."
Orion, Artemis'in elinde öldü.
Efsaneler yeniden yazılmak için vardır.
Artemis'in düşüşü...
Ses, Orion. Benim metaforum ses. Bir gün öyle bir bağıracağım ki... Avazım çıktığı kadar değil, boğazım parçalanana kadar değil, kendi kanımda boğulana kadar değil. Zihnimdeki tüm sesler susup benim sesimi dinlediği anda, kendi sesimin içinde yok olduğum anda, sesim en yüksek noktasına ulaşacak. Öyle ki bu kez gökyüzü susup yer altını dinleyecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan ve Ay / ASKIDA
FantasíaYks bitene kadar bölüm gelmeyecek ne yazık ki. *** Kitap şarkısı : Twenty One Pilots - Heathens *** Cennet Işıkları ve Cehennem Soylular... İçlerinde vampirler, kurtlar, melezler, cadılar ve daha pek çok ırk barındıran iki güçlü soy... İkinci bir...