Emir'in Anlatımıyla
Yatağımdan telefon sesiyle uyandım. Zar zor gözlerimi açıp kimin aradığına baktım. Arayan kişi, kuzenim ve bu hayattaki tek güvendiğim kişi Rüzgar'dı. Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm. Dün onu arayıp buraya çağırmıştım. O ve sevgilisi de benimle birlikte aynı okula gideceklerdi. Derin'in güvenini kazanmak için Rüzgar'ın sevgilisi Begüm'ü kullanacaktım. Derin'in Begüm ile arkadaş olmasını sağlayıp onun hakkında daha fazla şey öğrenecektim. Onun ailesi benim hayatımı yıllar önce mahvetmişti. Şimdi sıra bendeydi. Havaalanında ona çarpmam, onunla aynı okula gitmem, yanına oturmam her şeyi ayarlamıştım. Planım kusursuz bir şekilde işliyordu. Onu kendime aşık edecektim. Ve ona hayatının şokunu yaşatacaktım.
Rüzgar havaalanına geldiklerini söylemişti. Hemen üstümü değiştirdim ve arabayla onları almaya gittim.
***
Derin'in Anlatımıyla
Sabah alarmın sesiyle uyanıp rutin işlerimi halettim. Üzerime siyah bir sweatshirt altıma her zamanki gibi siyah dar paça geçirdim ve saçlarımı yandan salaş bir şekilde ördüm. Sonra mutfağa gidip bir şeyler atıştırdım ve ayağıma siyah bir spor ayakkabı giyip evden çıktım. Siyah renk her daim favorimdi. Bugün o Emir denen çocuğu görmemeyi umuyordum. İç sesim yine tüm egosuyla:
'Nasıl görmeyeceksin acaba mal? Hani aynı bölümü okuyorsunuz ya! Hem nesi varmış çocuğun taş gibi çocuk. Dibin düştü çocuğa ama çaktırmıyorsun.'
onun lanet olası sesini kesip yürümeye devam ettim. Bugün dersim geç başlayacağı için yol üstünden bir kahve aldım ve Japon Bahçesi'ne gittim. Çimlerin üstüne oturdum. Bugün hava kapalıydı. Kahvemi bitirdikten sonra aralıklı olarak yağmur damlaları düşmeye başladı. Yağmurun hızlanacağını anlayınca kapüşonumu geçirdim ve hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Yağmur artık sağanak bir şekilde yağıyordu. Kampüse geldiğimde üstüm sırılsıklamdı ve üşümeye başlamıştım. Hemen bir peteğin yanına gittim fakat hala titriyordum. Daha sonra arkamdan üzerime siyah bir deri ceket konulduğunu hissettim. Arkamı döndüğümde Emir'in ela gözleri bana bakıyordu. Ne olduğunu idrak edememiş bir şekilde "Bunu neden yaptın?" dedim.
"Çünkü titriyordun."
"Ama bunu yapmana gerek yoktu. Sonuçta yeni tanıştık."
"Dışarıdan ne kadar berbat göründüğün hakkında bir fikrin yok sanırım. Bu havada ceketsiz mi gezilir?"
"Evden çıkarken hava o kadar da soğuk değildi. Ayrıca bu seni alakadar etmez." ben bunları derken iç sesim ise bana yine kızıyordu:
'Kızım daha ne istiyorsun?! Çocuk gelmiş sen üşüme diye ceketini vermiş sen onu tersliyorsun.'
İç sesime 'kapat çeneni' dedikten sonra Emir'in yanına bir çocuğun ve bir kızın geldiğini gördüm. Çocuk koyu kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, kirli sakallı ve uzun boylu yakışıklı bir çocuktu. Kız ise siyah saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli, aşırı iyi fiziği olan bir kızdı. Gelen kişiler Emir'le konuşmaya başladılar. Bu sırada ben de telefona bakıyordum ki Damla'nın sesini duydum. Damla gülümseyerek yanıma geldi. Bana "Selam." dedi ve Emir'in yanındakileri göstererek kısık bir sesle "Bunlar kim?" dedi. Bende bilmiyorum anlamında omuz silktim. Sonra Emir'in yanına gelen kız bize döndü ve gülümseyerek "Merhaba ben Begüm. Sizin adınız ne dedi?" dedi. İlk olarak Damla ismini söyledi sonra ben söyledim. Daha sonra ise diğer çocuk bize elini uzattı ve "Ben de Rüzgar." dedi. Onunla da tanıştıktan sonra sınıfa gittik. Bizimle geldiklerine göre aynı sınıftaydık. Tam sınıfa girecekken Emir'i durdurdum ve ceketini üzerimden çıkarıp ona uzattım. O ise "Üzerin hala kurumamış sende kalabilir." dedi.
"Teşekkür ederim ama gerçekten gerek yok."
"Sınıfa böyle girmek istediğinden emin misin?" dediğinde üzerime baktım. Üzerimde berbat hale gelmiş bir sweat vardı. Açık söylemek gerekirse o haklıydı.
"O zaman ben bunu sana yarın vereyim." dedim. Sonra ceketi tekrar giydim ve birlikte sınıfa girip Damla, Rüzgar ve Begüm'ün bize tuttukları yere oturduk.