2 saatin nasıl geçtiğini anlamadım, hatta biraz da uyumuşum. Uçağımın anonsunu duyunca ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Kapının önünde upuzun bir sıra vardı. Beklemeye başladım. Sıra bana geldi, kimliğimi ve biletimi görevliye uzattım. Adam bana baktı, sonra tekrar kimliğe bakıp "İyi yolculuklar" dedi. Teşekkür edip körüğün içinden geçtim. Uçağa bindim ve kalabalıktan adım adım gitsem de yerimi bulup oturdum. Ben diğer insanların aksine uçakta uyumayı sevmem. Niye diye sorarsanız bana çok şey kaybettirirmiş gibi gelir. Düşünsenize yerden kaç fit yüksekte, bulutların arasındasınız ve bulutları seyretmek yerine her zaman yapabileceğiniz uyumayı tercih ediyorsunuz. İnsanlar tuhaf...
.
Kemerimi ve kulaklığımı taktım, telefonumu uçak moduna aldım ve uçağın kalkmasını bekledim. Uçak kalkarken elimi tutacak biri olmayınca boşluk hissettim ama umursamadım, müziğimi dinlemeye devam ettim. Bence buraları detaylı anlatmaya gerek yok. Arka arkaya 2 flim izledim ( o kısa süreye nasıl sığdırdın diye sormayın kısa flimlerdi) tabii ki müziğimi dinledim, uçakta verilen tostlardan yedim. Böyle geçti...
.
1 saat 57 dakikanın sonunda hosteslere selam vererek merdivenlere adımımı attım ve yüzüme çarpan rüzgarı içime çektim, yüzüme yapışan saçları ise geriye atıp arkadaki yolcuları bekletmeden merdivenlerden indim. Bizi bekleyen otobüse binip havalimanından dışarı çıktım ve yolcuları bekleyen insanları geçerek dışarı doğru yürüdüm. Yürürken o bekleyen insanlar aslında buraya gelen yolculara ne kadar iyilik yaptıklarını düşündüm. Sonuçta insanlar sevildiğini bilmek ister. Bu iş arkadaşı da olsa, arkadaşı da olsa, ailesi, sevgilisi olsa da aynı. Bu düşünceleri bir kenara savurduğumda dışarı çıkmıştım. Tekrar uzun uzun nefes aldım. İçimde-... bir dakika bir dakika, bunu niye haykır mıyım ki? Sonuçta dünyaya bir kere gelmeyecek miyiz? O an bütün vücudum beni haykırmaya itti. Evet haykırmak. Niye olmasın? "HOŞGELDİM ROMAAAA" İnsanların bana bakmasına umursamadım. Dışarıda da bekleyen kalabalık olduğunu fark ettim. Yürümeye devam ettim. O kadar çok gülümsüyordum ki şuan ağzımın yırtılacağına yemin edebilir ama kanıtlayamazdım. O kalabalığın arasından kurtulmaya çalışırken "özge" diye bir ses geldi. Refleks olarak baktım ama ben olmayacağımı bildiğim için önüme geri döndüm. Zaten 2 saniye sonra seslenen ve özge sarılmışlar, birbirlerine sevgi sözcükleri yağdırıyorlardı. Yürümeye devam ettim. Bu sefer daha cılız bir ses seslendi. "özge". Bu sefer bakma ihtiyacı bile duymadım. Ama arka arkaya 3 kere seslenince baktım ve donakaldım. Roma'da yaşayan arkadaşım Kenan ve Burcu beni almaya gelmişlerdi. O an beynim allak bullak oldu: nereden duymuşlardı? , niye geldiler ki? , ben özgürce olmak isterken niye? , onlar tabii özgürce kalmak istediğimi bilmiyorlardı. Nereden duymuşlardı sorusunun cevabı iste İnstagram story'm idi.
Kahretsin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Bir Başlangıç
Roman pour AdolescentsMerhaba, ben Defne. Daha yaşım çok büyük olmamasına rağmen büyük bir yazma tutkum var. Daha önce birkaç denemem daha olmuştu fakat onlar biraz kötü olmuş, daha çok çocuk kitabıydı. Bu kitap benim şu ana kadarki son kitabım ve yazmaya devam ediyorum...