Ep.2

12.5K 514 209
                                    

Güneş ışıkları genç kızın yüzüne vurduğunda genç kız gözlerini kıstı. Uyanmak istemiyordu. Haftasonunun olması üzerine etkiydi.

Annesinin mutfakta olduğu belliydi; leziz kokular geliyordu.

"Ayşe! Pineklemeyi bırak ve kahvaltıya gel!" Genç kız söylene söylene yatağından kalktı.

Banyoya gidip kendine geldikten sonra saçlarını topuz yapıp kahkülünü düzeltti. Gözlüğünü de taktıktan sonra mutfağa doğru gitti.

"Günaydın," dedi yorgun bir sesle. Hâlâ uyumak istiyordu. Sıcacık yatağı bırakmak gerçekten çok zordu.

Annesi gözlerini kısıp ona kızar gibi baksada gülümseyip genç kızın önüne bir bardak demli çay koydu. Genç kız buharı tüten çaya baktı.

"Çay iç çay, açar seni." Genç kız gülerek çayını yudumladı. Annesi ağzına bir dilim peynir attıktan sonra genç kıza baktı.

"Ben bugün nöbete kalacağım Ayşe, dolaba akşam yemen için yemek koydum." Genç kız başını salladı. Annesi polis olduğu için gece nöbetlerine alışıktı.

"Tamam anne, sıkıntı etme bu konuda artık."
Annesi kızgın gözlerle ona baktı.

"Sen benim tek değerli varlığımsın, sağlıksız şeyler yemeni istemiyorum." Genç kız gözlerini devirdi.

"Yemiyorum zaten."

"Olsun, yeme veya ye, umrumda değil." Genç kız çayından son bir yudum alıp ayağa kalktı.

"Biraz hava alıp geleceğim. Sonra da ders çalışırım." Annesi de peşine kalktı.

"Ben de seninle geleyim. Oradan işe giderim. Geri geldiğinde masayı toplarsın."

İkisi birlikte hazırlanıp dışarı çıktıklarından bir süre sonra annesi iş yerine doğru yol aldı. Annesi gittikten sonra kulaklıklarını takıp eve doğru yol aldı.

Kendini eksik hissediyordu. Bir şeyler eksikti ama ne bilmiyordu. Boşluktaymış gibi hissediyordu. Bunun sebebini bilmemek genç kızı delirtiyordu. Her adımı kafasındaki soru işaretlerini arttırıyordu.

Ne eksik?

Baba mı? Zannetmiyorum.

Sevgili? İhtiyacım yok. Sevgiliyle uğraşmak istemiyorum.

Para? Para konusunda bir sıkıntım yok.

Arkadaş? Belki...

Derin düşünceler onu boğarken çoktan eve gelmişti.

Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdikten sonra mutfağı toparladı. Ardından kendini yatağa attı. Yatağını cidden çok seviyordu. Yatakta sırt üstü yatarken gözü bilgisayara takıldı.

Dün oynadığı oyunu çok sevmişti. Normal savaş oyunları gibiydi ama nedense genç kızı sarmıştı.
Yatağından kalkıp bilgisayarın önüne oturdu.

Şu an ders çalışmak istemiyordu. Birazcık oyun oynayıp kafa dağıtmak istiyordu. Oyuna girip oynamaya başladı.

Neden eğlendiğini bilmiyordu ama hoşuna gidiyordu.

Tam yeni bir savaşa girecekken oyundan bildirim geldi.

xrose sana mesaj gönderdi.

xrose: Selam :)

oblivion: Selam?

xrose: Canım çok sıkkın ve yeni birileriyle tanışmak istiyorum. Sorun olur mu?

oblivion: Sanırım benimde farklı birileriyle konuşmam gerekli.

xrose: Güzel. Sevindim :)

oblivion: Ben Ayşe, sen?

xrose: Hmm. Hemen isim vermek istemiyorum.

oblivion: Neden? O zaman bir anlamı kalmaz ki.

xrose: Haklısın. Şimdilik Rose diyelim.

oblivion: Takma adın yani? Peki. Merhaba Rose.

xrose: Merhaba Ayşe. Mezuna kaldım, sen?

oblivion: Üniversite sınavı için mi? Ben de son sınıfım. O zaman benden büyüksün?

xrose: Evet, bunu sevdim. :)

oblivion: Neyi? Benim son sınıf olmamı mı?

xrose: Yani, öyle diyebiliriz. En azından yaşıt sayılırız. Söylesene neden bu oyun?

oblivion: Herhangi bir sebebi yok, reklamı cezbedici geldi.

xrose: Anladım. Benimle bir el oynamak ister misin?

oblivion: Neden olmasın?

Beraber bir el oyun oyandıklarında genç kız daha da zevk aldı oyundan. Rose iyi bir oyun arkadaşı olacak birine benziyordu.

oblivion: Sayende oyundan daha fazla zevk aldım.

xrose: Öyle mi? Sevindim :) Beni gülümsetiyorsun.

oblivion: Bu güzel bir şey.

xrose: Evet, evet öyle.

Genç kız daha ne yazacağını bilemedi. Kendini garip hissediyordu.

Rose bir erkek miydi yoksa kız mıydı bilmiyordu. Nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu.

oblivion: Söylesene, kız mısın erkek mi?

xrose: Bu senin için fark eder mi?

oblivion: Yani, vereceğim tepkiler açısından diyorum.

xrose: Anladım. Ama bunu sormamışsın gibi davranacağım.

oblivion: Ama bu haksızlık!

xrose: Hayır değil, emin ol değil.

oblivion: Bu beni tanıyormuşsun gibi hissettirdi.

xrose: Hayır, sadece gizlilik hakkımı kullanıyorum.

oblivion: Peki.

oblivion: Ben ders çalışmaya gidiyorum. Sonra konuşuruz.

xrose: Hey! Trip mi bu şimdi?

xrose: Hadi ama! Daha yeni tanıştık sana kim olduğumu söyleyemem! Sana...sana yalan söylemek istemiyorum. Özür dilerim. Benden nefret etmeni istemiyorum. (Bu mesaj silindi.)

 | Oyun | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin