Bekletmeden yazayım dedim hemen😝•
Jeongguk gelmişti.
Bugün cumaydı ve Jeongguk iki gece bizde kalacaktı. Tanrım, öyle heyecenalıydım ki yapacağımızı planladığım şeyler tamamen aklımdan uçup gitmişti. Ayrıca ilk defa Jimin dışında birisinin odama girmesi, ve bu kişinin Jeongguk olması da beni ayrıca heyecanlandırmıştı.
Şimdi ise elinde çantasıyla beni odama doğru takip ediyordu. Sürekli bir şeyler mırıldanıyordu kendi kendine, ya da parmaklarına doladığı saçlarını çekiştiriyordu.
"Yorulmuşsundur, gel otur şöyle" Söylediğim şeyden sonra aralık dudaklarıyla bana bakmış, "Ah,evet" diye mırıldanarak yatağımın hemen ucuna oturuvermişti. Gülümsedim. Yavaşça yanına yaklaşıp yere, bacaklarının önüne yerleştiğimde tek yaptığı şey büyüttüğü gözleriyle yere doğru bakmaktı ve bunu yaparken ne kadar sevimli olduğunun farkında bile değildi.
Dizlerimin üstünde yükselerek dirseklerimi bacaklarına yerleştirdim, bu sırada ellerim ise beline yerleşmiş, bacaklarının hafifçe ayrılmasına sebep olmuştu.
"Seni özledim" diye mırıldandım göğsünden bakışlarımı bir an olsun ayırmadan. O an beklemediğim bir şey oldu, bir eli ensemi kavrarken diğer eli usulca saç tutamlarımın arasına giriverdi.
"Kulaklıklarını vermeyi unuttum" Tam hareketleneceği sırada beline daha sıkı sarılmış, "Kulaklıklar umrumda bile değil" demiştim. Bu da geriye doğru gidip şaşkınlıkla gözlerime bakmasına sebep olmuştu, "Ama bana demiştin ki-"
Yalnızca birkaç saniye sonra derin bir nefes vermiş, kollarını boynuma sararak gülmeye başlamıştı, "Kulaklıklarını bilerek bıraktın, tanrım"Uzanıp yanağına kondurduğum minik öpücükten sonra sırıtarak ayağa kalktım. "Şimdi, söz verdiğim gibi birlikte Sherlock izleyeceğiz. Üstünü banyoda değiştirebilirsin"
•
"Üçüncü bölüme geçecek miyiz?" Omzumdaki kafasını kaldırıp fısıldayan Jeongguk'a gülümseyip parmaklarımı saçlarının arasından geçirerek kulağının arkasına sıkıştırdım, "Uykun var gibi geldi bana"
"Gelmedi gelmedi, mayıştım azıcık sadece"
O sırada gözlerim cebindeki ellerine takıldı. Sweat'inin cebinde bir şeyle oynuyordu bir süredir, oraya baktığımı fark ettiğinde yutkundu, yavaşca nemlendiricisini cebinden çıkarttı. Utangaçca elinde çevirerek mırıldandı, "Sür demiştin bana"
Dudak nemlendiricisinin kapağını açıp dudaklarına sürdü, daha sonra tektar kapağını kapatıp dudaklarını birbirine bastırarak yayılmasını sağladı.
Neredeyse karanlık olan odada bilgisayarın ışığıyla gördüğüm yüzü kalbimin deli gibi atmasına sebep olurken sol elim ince bileğinin etrafını kolaylıkla sarıverdi.
Saniyeler sonra ise dudaklarım usulca yumuşak dudaklarına değdi.
Dudaklarım titreyerek aralandı, alt dudağı benimkiler arasına girerken başım istemsizce yana eğilmişti.
Neredeyse fark edilmeyecek kadar hafifçe dudağını emdiğimde fazlasıyla hassas olduğunu fark ettiğim Jeongguk hızla dizlerinin üzerinde doğrulmuş, omzuma tutunuvermişti. Dudaklarından aldığım tat başımı döndürürken çoktan beline tutunan elimin tutuşu sıkılaştı, ince bedenini kendime çekerken tek yaptığım bu güzel çocuğu küçük küçük öpmeye devam etmekti.
"Taehyung" diye mırıldandı nefesi benimkine çarparken, "Lütfen daha fazla öp beni, lütfen"
Durduramadığım gülümsememle yeniden dudaklarımız buluştu elim sıkıca sweat'in altından belini sararken, sürdüğü vişneli nemlendirici etkisini kaybedene kadar öptüm onu. Zorla da olsa ayrıldığımızda mırıldandı titreyen sesiyle.
"Dudakların, Taehyung, çok yumuşakmış"
•
🕊