5. BÖLÜM

576 20 0
                                    

Öğle arasında Elif gelmediğinden Dinçer 'de arkadaşlarıyla takıldığında tek başımaydım. Mandala kitabımı ve boyalarını alıp bahçeye çıktım. Bomboş duran çardağa gidip oturdum.
   
   Tam tek başına kalmanın verdiği huzuru yaşıyordum ki karşıma biri oturdu. Kim olduğunu tahmin etmek kolaydı. Başımı kaldırmadan şu Fransızlık şeyini test etmek için zaten önceden bildiğim bir şey söyledim "bonjour, comment vas tu?" (Merhaba, nasılsın?) Tam da tahmin ettiğim cevap geldi "Je vais bien, merci madmazel, vous?" (İyiyim, teşekkür ederim hanımefendi, ya siz?) dedi. Kafamı kaldırdım. "Fransız mısın?" Bir an durdu "... Evet. Neden?" "Instagram hesabında soyadının Martin olduğunu gördüm. O yüzden merak ettim gerçek soyadın mı yoksa beğendiğin için mi yazdın diye." "O yüzden mi Fransızca konuştun, test etmek için. Aslında beni bir özelliğinle daha etkiledin. Fransızca bildiğini bilmiyordum." " Zaten bilmiyorum sadece bazen uygulamayla öğrenmeye çalışıyorum. Neyse, dediğim gibi sadece merak ettim." Kitabımı yan çevirip öbür tarafı da kendisi boyamaya başladı. Tam da benim gibi boyuyordu. Her noktayı farklı ve uyumlu renklere.
  
   Bir süre sonra Furkan masada telefonunu sürükleyerek bize doğru attı ve gitti. Bir şarkı çalıyordu. Duman - Senden Daha Güzel. Semih onay istercesine bana baktı. Omuzlarımı yukarı kaldırıp aşağı indirdim. O da bıraktı. Şarkının en güzel kısmında o da söyledi. Sesi çok etkileyiciydi.
   " Sana nerden rastladım?
Oldum derbeder
Kendimi sana sakladım
Senden daha güzel." Geri kalanını ben devraldım
   "Kimseleri de takmadım
Ölsem değişmem
Kimseyi tanımadım ben
Senden daha güzel." Arkada şarkı 'senden daha güzel' demeye devam ederken Semih bana baktı. "Çok güzelsin." dedi. Birden söylediği için şaşırdım. "Teşekkür ederim." dedim. Yanaklarımın kızardığını hissediyordum.
  
   Şarkı bitince Furkan gelip telefonunu aldı ve gitti. Arkasından öylece bakakaldık. "Çatlak yaa." dedim. Sonra Semih bana döndü "okuldan sonra bir işin var mı?" Aslında yok ama... Ne bileyim şimdi daha yeni tanıştığım biriyle. Sonuçta arkadaş edinmek için bazı şeyler yapılmalı değil mi?... Ya da arkadaştan daha fazlası için. "Hayır, yok. Neden?" "Belki okuldan sonra bir şeyler yapmak istersin." "Hmm... Ne gibi şeyler." Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Bilmem, Starbucks 'a gidebiliriz ve ya sinemaya gitmek ister misin?" "Sinema olmaz ama Starbucks 'a hayır demem."
  
   Annem 'ancak kocanızla sinemaya gidebilirsiniz. Elin oğluyla sizi karanlık yere asla göndermem' dediği için sinemayı baştan eledim.
   
   Okul çıkışı hemen eve gidip üstümü değiştirmeye eve gittim. Ne giysem, ne giysem. Evet! Mavi Mom Jean kot pantolon, üstüne pudra pembesi kazağım, siyah kemer ve halka küpelerim. Saçım zaten düzdü kulak önlerinden birer parça saç bırakıp atkuyruğu yaptım. Halka küpelerimi taktım, bu küpeler acayip kullanışlı. Kazağımı pantolonumun içine sokup biraz dışarı çıkartıp bir potluk yaptım. İki kere de pantolon paçamı katlayıp siyah bileğimdeki botlarımı giydim. Biraz rimel, eyeliner, highlighter ve dudak parlatıcısı. Tamamdır, hazırım. Siyah çantamı da alıp evden çıktım. Semih tramvay durağının orada bekliyordu beni. Yanına gidip "hadi gidelim." dedim. Kocaman yeşil gözleri ışık saçtı resmen beni görünce.
  
   Starbucks 'a geldiğimizde iki kişilik cam kenarında bir masaya oturduk. Güzel bayan bir garson siparişlerimizi aldı. Kahvelerimizi içerken okul hakkında falan konuştuk. Ben bir ara (bunu fark etmeden yapıyorum) elimi masaya koyup tırnaklarımla ses çıkartıyordum. Elimi eline aldı ve biraz inceledikten sonra "ellerin ne kadar güzel." dedi. Ellerimi gerçekten herkes beyeniyordu. Hizzalı uzun küt tırnaklarım ve uzun ince parmaklarım vardı.

   Elimle oynarken elimi iki avcunun arasına alıp masaya koydu ve gözlerimin içine bakmaya başladı. Eğer tahmin ettiğim soru gelecekse, hayır hazır değilim. "Bade... Sana bir şey sormak istiyorum ama bunun için erken olabileceğinden korkuyorum. Eğer istersen ben ne kadar düşünmek istiyorsan o kadar beklerim ama..." Derin bir nefes aldı. Ardından bende derin bir nefes alma ihtiyacı duydum çünkü kan suratıma hücum ediyordu. Titrememek için kendimi zor tutuyorum. Kalbim o kadar hızlı çarpıyorki sanki yerinden çıkacak.
  
   "Sevgilim olur musun Bade?" Gülümsedim. Sadece gülümsedim ve neden bilmiyorum içimdeki bir ses 'neden olmasın?' dedi. "Tamam, olurum." AMAN ALLAH 'IM. Kendime inanamıyorum. Şu saatten sonra ben artık sevgilisi olan bir kızım.
   
   Cevabımı duyunca kocaman gözleri daha çok büyüdü. Suratına koca bir gülümseme yayıldı ve parlak dişleri ardından parladı. Elimi tutup öptü ve heyecanla "Seni çok seviyorum" dedi. Sanki bunu çok uzun zamandır söylemek istiyormuş gibi birden döküldü dudaklarından. Bunları o söylerken ben garip duygular içerisindeydim. Ne demem gerekiyordu şimdi? Ne yapmalıyım? Ve en önemlisi bundan sonra ne olacaktı?
  
   Beni eve bırakmayı teklif ettiğinde kabul ettim. Kapımın önüne geldiğimizde durdu ve bana baktı. Zaten bir elimi tutuyordu karşıma geçip öbür elimi de aldı ve alnımdan öptü. Ben de ufak bir jest yapmak istedim sonuçta artık sevgilimdi. Parmak uçlarımda yükseldim ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum.

    "Bak bunu beklemiyordum." dedi öpünce. "Neden? Artık benimsin sonuçta." Sıkıca sarıldı ve "İstersen sonsuza kadar senin olabilirim." dedi. Ben de bunu hiç beklemiyordum işte. O sıcak ve sanki ben bir cammışım da kırmaya korkuyormuş gibi sarılması onu çok daha fazla sevmeme neden oldu. Açıkçası ben halimden gayet memnunum.
  
   Eve girdiğimde kendimi direkt yatağa attım. Tavanla bakışırken düşünecek çok şey vardı. Artık bir sevgilim var ve okulun en yakışıklı çocuğu. Bu yüzden artık bende popüler olmuş sayılırım çünkü BENİM sevgilim bir popüler. Ben bu kadar mutlu ve garip hissettiğim başka bir gün yaşadığımı hatırlamıyorum. Bir saniyeliğine Semih 'e olan sevgim ağır bastı ve her şey o anda oldu. Aslında her şey o gün oldu. Tramvayda  yanımdaki çocuğa tesadüfen başımı kaldırıp baktığımda. Tesadüfen aşktı bizimkisi. Hiç beklenmedik bir anda buldu bizi.

İLK GÖRÜŞTE AŞK MI? (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin