~Deniz'in Gözünden~
Ne acayip değil mi hayat? Herkesin kendini keşfetmek, değerli kılmak ve huzura kavuşabilmek için atıldığı bir macera...
Bilinmeyen o kadar çok şey var ki insan merak etmeden duramıyor. Bana kalırsa yaşadıklarından anlam çıkarıp öğrenerek ilerleyen insanlar hayatı en dolu ve anlamlı yaşayanlar.
Ben şu hayata kimsenin boşu boşuna geldiğine inanmıyorum. Böyle düşünenleri de anlayamıyorum. Herkesin olmak istediği ve hayalini kurduğu şeyler vardır sonuçta.
Belki size biraz zorlama gelicek ama ben çok ünlü bir yazar olmak istiyorum. Bunu istememin çok nedeni var aslında. En büyük nedeni çocukluğumdan beri kitaplarla olmam. Onlarla büyüdüm. Güldüm, öğrendim, üzüldüm. Bana bu kadar şeyi yaşatabilen bu nesne fazla eşsiz.
Çocukluğum dedemin yanında geçti. Ve içimi huzurla dolduran o kütüphanede. Dedem, sahibi olduğu Kültür Kütüphanesi'ni ben daha doğmadan açmış. Ailem vefat edince de beni ordan geçindirmeye başlamış. Şu anda da olduğu gibi.
Az da olsun yardımcı olmak istediğimden iki yıl önce burada çalışmaya başladım. Dedem buna karşı da olsa bir sene önce işlere yetişemediğimden okulu açıktan okumaya başladım. Gerçi öğrencilerin dolup taştığı bu yer bir an olsun okulu aratmadı bana. Buranın ortamı ve içindeki kitap kokusu beni hep rahatlatmıştır. Hiçbir şeyden de şikayet etmem. Herşeye rağmen beni yanına alıp sorumluluğu üstlenen dedemin beni yerleştirdiği işte bunu yapmak yüzsüzlük olur zaten.
Her kelimesini ezbere bildiğim kitaplarla ilgilenmekten asla sıkılmam.
Aa, Pardon fazla daldım. Daha kendimi doğru düzgün tanıtmadım.
Ben Deniz. Ve ilerde kitap kapaklarının üstünü süsleyen bir isim olmak istiyorum. Sanırım bu kadar.
Anahtarları alıp evden çıktım. Bir alt kata inmekle kütüphaneye ulaştım. Evet evimiz kütüphanenin hemen bir üst katında. O yüzden yol gibi bir derdim yok. Burası ve ev dışında da pek dışarı çıktığım yok zaten.
Kepenkleri kaldırdım. Saat 6.00'dı. Öğrenciler bu saatlerde okula gitmek için evden ayrıldığından her sabah bu saatte açıyorum. Sabahları ve okul çıkışları ayrı bir kalabalık oluyor burası.
Yerleri süpürmeye başlamadan önce danışma masasında bulunan radyoyu açtım. En iyi motivasyon kaynağı müziktir değil mi?
Süpürme işi bittiğinde bazı masaların yanlarında bulunan çöpleri çıkarttım. Caddenin karşısındaki konteynerin içine attıktan sonra tekrar kütüphaneye ilerledim. Kapıda bana yalvarır gözlerle bakan üç çift göz gördüm. Ben onlara meleklerim diyorum.
Hızlıca danışma masasına ilerleyip oradaki dolaptan kedi maması çıkardım. Tekrar girişe döndüm. Mamayı yere döker dökmez üçü de hemen yemeye başladılar.
Kedi sevmeyen insanları anlayamıyorum. Bu kadar güzel canlılar sevilmez mi?
Kedilerden birinin sırtını severken cebimdeki telefonuma gelen bildirimle irkildim.
Can yazmıştı.
"Ay çen aykadaşına hediye mi alırmışşın?? Çok beğendim yaa.
Çok teşekkürler ederim. İzmir'e döner dönmez seninle görüşücem. Söözzz."Can benim en yakın arkadaşım. Arkadaştan da öte. Buraya ilk yerleştiğim zaman ailemi kaybedeli iki gün bile olmamıştı. Can bana hep moral verdi, yanımda oldu. Altı yaşından beri de böyleyiz.
Yakın zamanda doğum günüydü. Ama kendisi Ankara'daki annesinin yanına kalmaya gitmişti. Hediyesini annesinden aldığım adrese yollamıştım. Belli ki gerçekten beğenmiş. Ama aldıklarım ona tam olmuş mudur acaba?
"Sen benim tek ve ilk arkadaşımsın. Tabiki alıcaktım. Sana oldular mı? Alırken pek emin değildim de."
Mesajı yollayıp telefonumu cebime attım. O sırada da öğrenciler yavaş yavaş kütüphanenin önünden geçmeye başlamıştı. Bense hala kedileri izliyordum.
Kafamı kaldırıp caddenin karşısındaki kaldırıma baktım.
Onu görmemle nedense bakışlarını kaçırdı.Hediye işinde bana gerçekten yardımı dokundu. Bugün ona düzgünce bir teşekkür etmeliyim. Okuldan çıkınca umarım buraya gelir. Gerçi geleceğini biliyorum. O da buranın sürekli müşterilerinden.
Kitap seçimleri hep mükemmel. Benim bayılarak okuduğum kitapları seçiyor hep. Gerçekten zevkli biri. Onunla uzun uzun kitaplardan konuşmak isterim ama konuşmayı pek sevmiyor gibi.
Yanındaki kız dışında pek konuşmayı tercih ettiği yok sanırım. Galiba sevgilisi. Çok yakışıyorlar.
İnsan böylelerini görünce az da olsa özeniyor tabi. Kitaplara yüzyıllardır konu olan bu duyguyu daha önce yaşama fırsatım olmadı. Nasıl bir his acaba?
Umarım gözünüzde aşk meraklısı bir lise öğrencisi canlandırmamışımdır.
Öyle sayılmam çünkü. Merak etmiyorum da diyemem ama. Sayfalarca anlat anlat bitmeyen bir şeyi kim merak etmez ki?Hayatımda bunun önüne koyamam gereken çok şey var gerçi. En sevdiğim de bu kütüphane.
İçeri giren öğrencilerle düşüncelerimden uyandım. Her zamanki gibi rutin ve huzurla dolu günüm başlıyor.
"Hoşgeldiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~KİTAPÇI~
Teen FictionÇınar, okulunun yakınındaki bir kütüphaneye her okul çıkışında uğramaktadır. Ama oraya gitmesinin altındaki sebebin kitaplarla hiçbir alakası yoktur. Ordaki tek çalışan olan gence gönlünü kaptırmıştır. Hayatının ilk aşk deneyimini yaşayan Çınar, kal...