9

450 41 65
                                    


Kütüphaneden yarım saat önce çıktık ve evime geldik.

Odama girince Pelin, yerinde durmaksızın Can'la ne konuştuğumuzu sordu. Ben bile bilmiyorum ya.

"Eee ne oldu şimdi? Sizi rahat bırakacak mıymış?"

"Şartı var."

"Ne şartı be? Ne istiyor o döl israfı?"

Gün boyunca yeterince gerildiğimden oynadığımız oyundaki tüm ellerde kaybetmiştim. Şu anda bile yerimde duramayıp odada volta atıyordum.
Pelin'in sorduğu soruyla durup yatakta oturan ona baktım.

"Çağrı'yı..."

Belli ki dediğimi anlamamıştı ki on saniye boyunca boş boş yüzüme baktı.

"hE?"

"Baya baya. Tam olarak ne istiyor anlamadım ama 'onu' dedi."

"O ne lan öyle. Aşiret dizisi gibi. Can tam olarak Çağrı'dan ne istiyor? Kendi halinde takılan bir çocuk işte."

"Ne biliyim ya."

"Kanka... Can'da senin türünden olmasın?"

"Senin türün ne amk -_- ."

"Çağrı gibi bir çocuğu neden istesin ki? Ne işi olur onla. Aklıma başka bir şey gelmiyor."

Lan. Şimdi düşününce gerçekten akla bir tek bu yatıyor...

Hayır hayır hayır hayır. Saçmalamayın. Çağrı bir melek. Çağrı bir bebek. Onu o pis yılana asla vermem. Çağrı'yla çok takılmasak da o tanıdığım en ponçik insan. Bunu yapamam. Hadi benim kalbim yok, ve bunu yaptım diyelim. Aleyna beni öldürür, cesedimi yakar, küllerimi de çilekli sütüne katıp içer. Net.

"Pelin bunu yapamayız. Aleyna'ya 'kuzenini benim boktan aşk hayatım için şeytana sattık' mı diyicez?"

Biraz duvara baktıktan sonra konuştu.

"Hemen fesat düşünmeyelim ya. Belki normal bir nedeni vardır."

"Ya yoksa?"

"O zaman Aleyna'ya söylemeyiz. Aleyna'yı severim. Ama seni daha çok."

Ben iyilik meleği değilim, kabul. Ama kendi çıkarım için bir arkadaşımı ayakta uyutmak hiç cazip değil.

Kendimi yatağa attım. Kafam fazla karışıktı. Deniz'i çok seviyorum. Ama onunla yakınlaşmak için fırsatım yok. Fırsat yaratmak da pezevenklik yapmamdam geçiyor.

"Can, yarın okul çıkışında onu ilk gördüğümüz sokağın başına gelmemi istedi. Bunu daha açık konuşmak için."

Anladım dercesine kafasını salladı.

"Can gibi hayatta hiçbir amacı olmayan ve insanların hayatlarını mahvetmek için yaşayanlara ne denir biliyor musun?"

Yattığım yerden biraz doğrulup yüzüne baktım. Galiba kelime oyunu yapıcaktı ama aşırı ciddi görünüyordu.

"Ne denir?"

"Orospu çocuğu."

Bunu söylerken o kadar ciddi bakıyordu ki kendimi gülmeden tutmamıştım. Manyak bir arkadaşın olmasının belkide en güzel yanı, seni en kötü olduğun anda bile güldürebilecek olmasıdır bence.

********************

Tüm okul günü boyunca Aleyna'nın yüzüne bakamadım, yanımıza geldiğinde bile bahane uydurup kaçtım. Çağrı'ya da denk gelmedim.

Çıkış zili çalınca herkesten önce ayaklandım. Pelin elini omuzuma koydu.

"Dikkatli ol evlat. Yolun açık olsun."

Anlaşma yapmaya mı dünyayı kurtarmaya mı gidiyorum, inanın hiç bilmiyorum. Ama benim için büyük dünya için küçük bir adım...

Söylediği gibi o sokağa geldiğimde sokağın diğer ucundaki, pek de yüksek olmayan bahçe duvarlarının birinin üstüne oturmuş beni beklediğini gördüm. Adımlarımı hızlandırıp yanına ulaştığımda, gözlerini önündeki evden ayırıp bana baktı. Duvardan yanıma atlayıp yine o iğrenç gülümsemesini takındı.
Fazla uzatmak istemediğimden direk konuya girdim.

"Ne istiyorsun Çağrı'dan?"

"Sana da merhaba Çınar."

Gözlerimi devirdim. İlla beni bozacaktı.

"Bak, ikimiz de birbirimizi sevmiyoruz. O yüzden Deniz'in yanı dışında birbirimize gülmenin bir anlamı yok. Ne istediğini söyle, yerine getiriyim ve Deniz'le arama girmekten vazgeç."

Bir süre dediklerimi düşündü. Düşünmek için bir dakika gayet uzun bir süre bence. Ama yine de gözünü bana dikmiş kafasında bir şey tartıyor gibiydi.

'Konuşacak mısın artık' der gibi baktığımda nihayet ağzını açtı.

"Neden Deniz'le yakın olmak istiyorsun ki? Bildiğim kadarıyla sadece bir müşteriydin."

Buna verebilecek bir cevabım yok. Aslında var, ama bu elemana yok. Eğer bir şekilde öğrenirse anlaşmayı siktir edip Deniz'i benden kaçıracağına eminim.

"Orasına karışma. Söyle şimdi. Çağrı'dan ne istiyorsun?"

"Sadece onunla küçük bir işim olacak. Bu yüzden onu ikna etmem lazım. Ortam yarat yeter. Merak etme, yemicem arkadaşını."

Dedikleriyle az da olsa rahatlamıştım. Ama yine de Çağrı'yı pis işlerine alet etmeyeceğinden emin olmam gerek.

"Neden peki?"

"Orasına karışma."

Pfffffffff. Ben de az önce aynı şeyi söylemiştim değil mi? Israr edemem.

"Peki. Anlaştık."

Yüzüne memnun olmuşçasına bir gülümseme oturturken arkasını döndü. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi bana tekrar döndü.

"Bu arada.... Çağrı ne sever?"

Neden bütün manyaklar beni buluyor acaba? Ne alaka şimdi.

"Napıcaksın?"

"Söyle."

"Anlaşmada böyle bir şey yok. Benim çıkarım ne olacak?"

"Numaranı verirsen sana Deniz'in elimdeki bütün fotoğraflarını atarım."

"Peluş oyuncaklara zaafı var, muzlu süt içmeye bayılır, patlayan şeker yemeyi sever, en sevdiği çizgi film Adventure Time, en sevdiği renk mavi, uğurlu sayısı sekiz, resim yapmaya bayılır, ilerde grafiker olmak istiyor, anime izler, ayrıca Bts dinler, Antalyalı, kan grubu AB+, burcu başak, TC kimlik numarası..."

Bunu biliyor muydunuz? Bir Çınarus, doğada kendi çıkarları doğrultusunda 180℃ dönebilir.

*********************

Eve geldip, odama girdiğimde daha iki dakika geçmeden Pelin koşarak odama girdi.

"NE KONUŞTUNUZ?"

"Sakin ol lan. Ödüm koptu."

Soluklanmaya çalışıp yatağıma oturdu, ben de yanına. Hala yerinde duramazken sadece bana odaklanmış konuşmamı bekliyordu.

"Çağrı'ya o anlamda bakmıyor. Rahat olabiliriz."

"He iyi."

"Ama onlar için ortam hazırlamak lazım."

"Hee."

"Ayn."

"Hm."

"..."

"..."

Uzun bir süre sadece bakıştık. Daha doğrusu ben ona baktım.

"Neden bakıyorsun ya?"

"Pelin... Şu anda o mükemmel planlarından birine ihtiyacım var."

"Kanka ben büyücü değilim. Bu beni aşar."

"Ya ne demek aşar. Sen yaparsın kankaaamm. Hadi, heykelini yapsak taşaklarına beton yetmez. Sen ustasın. Sen dehasın. Sen mükemmelsin. Hadiiii."

~KİTAPÇI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin