"Gerçekten iyiyim, merak etmeyin. Ben hallederim şimdi."
"Saçma sapan konuşma Deniz! Yat sen, ben getiririm."
Yaklaşık on dakikadır Deniz'in, kendisinin iyi olduğunu söylemesi, Can'ın da bunu inkar edişini dinliyorduk. Tamam, Deniz'in hala dinlenmesi gerekli ama bu malın da çocuğa komadan çıkmış gibi davranması abartı amk.
Can salondan çıkıp atıştırmalık bir şeyler getirmek için mutfağa gidince üçümüz kaldık odada. Deniz, üstündeki örtüyü yana itip oturur pozisyona geçince konuşmaya başladı.
"Gerçekten zahmet etmenize gerek yoktu. Ama geldiğinize çok sevindim. Sizinle daha yakın arkadaş olmak isterim."
Bu çocuğun kibarlığı gözlerimi yaşartıyor. Melek gibi kurban olduğum.
"Biz de isteriz tabi. Dime Çınar?"
Göz ucuyla bana bakarak göz kırptı.
Ama ben hala Deniz'in hastayken bile nasıl bu kadar mükemmel olduğunu düşünmekle meşguldüm."Ha? A-a evet..."
Kaç bölüm geçti ve ben hala Deniz'in bulunduğu ortamlarda mala bağlıyorum. Yeter lan artık.
"Buyrun gençler."
Can, üstünde çerez, cips ve içecek olan bir tepsiyle salona döndü. Masaya yerleştirmeye başladı.
"İkinizin kolasına fare zehri attım."
Deniz oturduğu yerden uzanıp Can'ın omuzuna hafifçe vurdu.
"Sadece şaka yapıyor. Oyun oynayalım mı? Biraz eğleniriz."
"İyi fikir. Ne isterseniz onu oynayalım. Bize uyar."
Düşünmeye başladıklarında kısa bir süreliğine sessizlik çöktü. Sessizliği de bozan döl israfı oldu.
"Okeye ne dersiniz?"
"Oluuur. Da düz okey değil dime? Tay, 101 filan oynayalım. Daha iyi."
Deniz konuşmaya başlayınca bana yine bir aşk çöktü.
"Şey, ben sadece düz okey biliyorum da..."
Ehem. Dönüyorum.
"Sikmişim 101'i. O ne lan, saçma sapan kuralları var. Düz daha iyi."
Can ve Pelin kahkahalarla gülmeye başlayınca küfür ettiğimin anca farkına varmıştım. Deniz'in rahatsız olabileceğini düşünüdüğümden bakışım anında ona kaydı. Ama o da gülüyordu. Çok tatlıydı...
Can salondan çıkıp elinde okey takımıyla gelince Pelin ve ben ortadaki masanın etrafına oturmuştuk. Can'da Pelin'in karşısına geçmişti. Deniz koltuktan kalkmadan masaya rahat ulaşabilmek için biraz öne kaydı. Dikdörtgen masanın etrafına yerleşmemiz bitince Can'ın döktüğü torbadaki taşları dizmeye başladık.
"Gruplu oynayalım mı? Daha zevkli olur."
Mükemmel kankamın sunduğu öneriyle amacını anlamıştım. Deniz ve beni eş yapacaktı. Ama bilin bakalım buna kim zorluk çıkaracak?
"Çınar yer değiştirelim. Deniz ve ben grup olcaz."
Konuşmak için ağzımı açtığımda Can'ın Pelin'e baktığını gördüm. Kankamın gözleriyle anlattığını rahatça anlıyordum. Can'a diyordu ki, 'otur oturduğun yerde, elindeki ıstakayı götüne sokarım'.
Can da bunu anlamış olacak ki ne sesi çıktı, ne de kalkmak için yeltendi. Pelin'in korkutamayacağı kimse yoktur.
********************
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~KİTAPÇI~
Teen FictionÇınar, okulunun yakınındaki bir kütüphaneye her okul çıkışında uğramaktadır. Ama oraya gitmesinin altındaki sebebin kitaplarla hiçbir alakası yoktur. Ordaki tek çalışan olan gence gönlünü kaptırmıştır. Hayatının ilk aşk deneyimini yaşayan Çınar, kal...