13

351 36 126
                                    


~Can'ın Gözünden~

"Pelin nereye gitti?"

Bu işten pek ümitli değildim. Ama o ikisi harbi sözünün eriymiş.

"Nereye gidiyoruz?"

Elimdeki ağır poşetleri bir anlık yere bırakıp sorunun kaynağına döndüm.
"Canım sen böyle her şeyi soracak mısın?"

Pelin planladığımız gibi bizi salıp, kütüphaneye döndü arkadaşlar. Bir yere gömmedim yani. İçinizde kalmasın.

"Özür dilerim. Sadece merak ettim."

Bu çocuğun neden bu kadar saf ve kız gibi olduğuna hala inanmıyorum. Gerçi bu işime gelir, kandırması kolay.

Nihayet antikacıya ulaştığımızda sokağın başında durdum.
Yanımdaki çocuğa döndüm.

"Bak şimdi Çağrı, sana dediklerimi aynen yapman lazım. Yoksa seni burada öldürüp cesedini çöpe atarım."

Çocuk birden gerileyip, kasıldı. Şaka mısın ya.

"Şaka yapıyorum, korkma hemen. Ama bu iş benim için önemli. Tamam mı?"

Hala korkuyor olacak ki kafasını sallamakla yetindi.

"İçeri giriceksin, adamın yanına gidip diyeceksin ki 'Ferhat abinin siparişini almaya geldim'. Sana verdiği şeyi de bana getireceksin. Bu kadar basit. Anladın mı?"

"E-evet, ama bana ne vericek."

"Orası seni ilgilendirmez. Hadi göreyim seni."

Sırtından antikacıya doğru ittirip harekete geçmesini sağladıktan sonra antikacının altı metre ötesindeki köşede beklemeye başladım.
Bu fazla kolay oldu...
ÇOK MUTLUYUMMM.

Bir dakika sonra Çağrı elindeki paketle dışarı çıktı. Yanıma doğru ilerledi. Paketi bana verdikten sonra tereddütle konuştu.
"Bu muydu?"

"Evet!"
Ulan velet, işime yarayacağını biliyordum.

"Tamam, sana yarın bir hediye getiricem. Ödül olarak. Ama şimdi gitmemiz lazım."

Çocuğu kolumun altına alıp yürümeye başladım.

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Buyur."

"Neden kendin almadın, Ferhat abinin yakını değil mis-"

"ULAN CAN!! YİNE Mİ SEN?!?!"
Antikacının sesini duymamla yerimde sıçradım. Kafamı çevirdiğimde dükkanının önünden bana öfkeyle baktığını gördüm. Siktir, bize doğru ilerlemeye başladı.
İşte şimdi sıçtım...

Yanımdakinin kolundan tutup harekete geçtim.
"KOŞ!"

"NE?!"

Adamın izimizi kaybettiğinden emin olana kadar koştum. Bununla bir mahalle değiştirdik diyebilirim.

Bir otoparka geldiğimizde durdum. Nefes nefese kaldığımızdan soluklanmak başladık.

"O adam neden bizi kovaladı?"

Siktir ya. Böyle olmaması gerekiyordu.

"Dur... ONU ÇALDIK MI?!"

Arkamda kalan çocuğa doğru ilerledim. Poşetleri önüne bıraktım.

"Evet. Biz çaldık. Şimdi kes sesini. Ayrıca bu olayı başkasının ağzından duyarsam, kendini ölmüş bil."

Sessiz kalmakla yetindi. Bunu onay sayıyorum. Onu arkamda bırakıp ilerlemeye başladım.

"Nereye gidiyorsun?"

"Mezarlığa. Sen kütüphaneye dön. Ve o adama da yakalanmamaya çalış."

Mezarlığın yolunu tutmuşken elimdeki pakete sevinçle baktım.
Annem buna bayılıcak...

********************

~Çınar'ın gözünden~

AĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAAAAAA.
BUNA İNANMAYACAKSINIZ!!!Bana yazdııı!!!!

Müskatbel eşim: Selam Çınar. Nasılsın?

Sakin olmalıyım sakin olmalıyım sakin olmalıyııımmm.

Çınar: Selam. Fena değil. Sen?

Amk elim ayağım titriyor, bu çok saçma.

Müstakbel eşim: Hala yogunum, ama mutluyum. Bugün masada uyuduğumuza hala inanamıyorum. Ahahahhahaha.

Çınar: Hehevdidhdjwhs. Dime ya.
Allahtan Pelin uyandırdı.

Müstakbel eşim: Teşekkürlerimi ilet. Bu arada, Çağrı pek bir sessizdi. Can'da bir şey demedi. Bir şey mi oldu acaba? Sordun mu?

Çınar: Bilmem, yarın okulda sorarım ona. Çağrı çabuk üzülür. Yol kenarında uyuyan bir kediye bile üzülmüş olabilir.

Müstakbel eşim: Anladım. Bunu bilmiyordum. Yanımızda olduğunda neşeli genelde.

"Çağrııı. Yemeğe geel."
Annemin mutfaktan kükremesini duymamla yerimde sıçradım.
Tam zamanını buldun be kadın?!

"Geliiyoruuuum."

Çınar: Evet öyle. Benim şimdi gitmem gerek. Annem çağırıyor. Sonra da konuşuruz.

İki üç kez yazıyor gözüktü. Bir şeyle mi uğraşıyor acaba.

Müstakbel eşim: Peki.

Telefonu kitleyip yatakta tepindim.
ÇOK MUTLUYUM.

*********************

Bebeklerimmm;

Bebeklerimmm;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
~KİTAPÇI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin