18

336 32 109
                                    

Uyandığımda ilk gördüğüm şey bir yatağın altıydı. Canımın acısından neden yerde olduğumu pek sorgulamadım. Boynum ve belim çok fena ağrıyordu.

Gerilerek kalktım yerden.
Kendime gelebildiğimde yataktaki Deniz'i fark ettim. Huzurlu uyuyor gibiydi.

Tüm gece konuşmuştuk. İdealler, hayaller, zevkler... Konudan konuya atlayıp durmuştuk. En son kafamızı koyduğumuz gibi uykuya dalmıştık.
Ama belli ki yataktan düşmüştüm. Uyurken biraz yer yadırgarım da.

Bi dakika ya. Arkadaşların aynı yatakta uyuması... Bu normal bir şey dime?

Tuvalete ilerledim. Sabahları ilk olarak tuvalete gitmek alışkanlık olmuş, hemen fesat algılamayın.

Aynaya baktığımda saçım bayağı dağanıktı ayrıca yüzüm gözüm de şişmişti. Ne zaman uyku düzenimi bozacak bir eylemde bulunsam olur bu.

Kısaca bir elimi yüzümü yıkayıp saçımı düzeltmeye çalıştıktan sonra kapıya ilerledim. Açtığımda kapının dış kolunu tutmuş Deniz'i gördüm.

Bir an şaşırsa da çabuk toparlamıştı. O mükemmel yüzüyle bana gülümsedi.
"Günaydın."

Zalımın oğlu, sen bana sabah sabah kalp krizi geçirteceksin herhalde.
"G-günaydın."

Geçmem için kapının önünden çekildi.
"Sen geç içeri. Uyuyanları uyandır."

Başımla kısaca onaylayıp salona ilerledim.

Sadece Can'ı görebildim. Koltukta oturmuş boş boş yeri izliyordu.
Ondan hiç beklenmeyecek bir davranıştı bu.

"Can."
Seslenince fark etti beni. Gözlerini yerden kaldırıp bana dikti.

Gözleri normalde olduğundan daha kızarıktı ve fazla sakin duruyordu. Belki de şu an gözlüğünü takmamış olduğundan bana farklı geliyordu. Sanki tokat atsam diğer yanağını da çevirecek bir hali vardı.

"Kaçta uyudun lan sen? Gözlerin yerinden çıkarılıp tekrar takılmış gibi."

İç çekip kafasını koltuğun gerisine attı.
"Uyumadım."

"Neden?"
Sorumu cevapsız bıraktı.

Yanımdan geçerek içeri girdi Deniz.
"Günaydın Can."
Kısaca bir etrafı süzdü.
"Çağrı nerde?"

Can, dünkü eğlence için kenara çekilen masadan gözlüğüne uzandı.
Camlarını tişörtüne silmeye başladı.

"Gitti o."

"Ne zaman? Haber verseydi keşke. Kahvaltı yapacaktık a-."

Can, Deniz'in sözünü kesti.
"Yok. Dün gece gitti."

"Ha? Neden?"

"Bilmem."

Deniz cebinden telefonunu çıkarıp kilidini açtı.
"Belki ciddi bir şeydir. Bir arıyım."

Konuşmak için solandan ayrılınca Can'ın yanına ilerleyip önünde durdum.
"Umarım bir boklar yememişsindir."

Yine cevap vermedi. Biliyordum, kesinlikle bir şey olmuştu.
Bir şey olmamış olsa Can gece gelip Deniz'le arama yatardı herhalde.

Çok geçmeden Deniz geri döndü.
"Ailesinin çağırdığını söyledi. Ama yine de... Sesi biraz kötü geliyordu."

Bir anda Can ayaklandı. Köşeden çantasını aldı.
"Gidiyor musun?"

"Evet. Babam çağırdı."
Bu hikayede hiçbir şey inandırıcı gelmemişti bana. Can fazla garip davranıyordu.

Dış kapıyı kapatıp çıktı evden.
Deniz'e döndüm.

"Sence de fazla garip değil miydi? Endişelenmemiz gerekmez mi?"

İç çekip gözlerini yerde gezdirdi.
"Can bazen... Böyle ruh hallerine girer. Bu tür anlarda onu yanlız bırakmak en iyisi."

Tam olarak anlayamamıştım.
"Nasıl yani?"

Benim de oturmamı işaret ederek koltuğa oturdu. Ben de yanına geçtim.

"Bundan kimseye bahsetme tamam mı?"
Şunu bilin ki bu soruya cevabım ne olursa olsun, illaki birine bahsederdim.

"Tamam."

"Can'ın ailesi beş yaşındayken öldü."
Kafam hızla Deniz'e döndü.
Şaşırmıştım. Can'ın ailesini hep sorumsuz insanlar olarak hayal etmiştim. Öldükleri hiç aklımın ucundan geçmemişti. Ama konuşmalarında bir çok kez az önceki gibi 'baba' kelimesinin geçtiğine emindim.

"Sen ciddi misin?"

"Evet. Kötü yanı şu ki Can her şeye tanık oldu. Babasının önce annesine sonra da kendisine silah sıkma anına kendi gözleriyle şahit oldu. Komşular silah sesini duyup eve girdiğinde Can'ı iki cesedin yanı başında otururken bulmuşlar."

Kanım donmuştu. Can genelde hep mutlu biri gibi görünüyordu. Ama buna tanık olmuştu ha? Hem de daha bir çocukken.

"Bu yüzden yıllar sonra bile aklına geldikçe bazı geceler hatta günlerce uyku tutmaz onu. Garip davranır, sessizleşir. O yüzden eğer böyle davranışları olduğunda onu sadece yanlız bırak. Böylesi daha iyi olur."

"A-ama Can'ın bir çok kez babasından bahsettiğine eminim."

"Üvey babası. Olaydan bir yıl sonra evlatlık alındı. Ama birkaç sene sonrasında onu evlatlık alan çift boşandı. Üvey annesini seviyor, ama babasından emin değilim."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bundan sonra Can'a nasıl davranmam gerektiğini de...

********************

~Can'ın gözünden~

Ben şu hayatta tanıyabileceğiniz en aptal insanım...

Gözünün önündekini bile göremeyen, her şeyi dalgaya alıp daha sonrasında hep pişman olan, ciddiyetsiz bir orospu çocuğuyum.

Sinirle elimdeki cam şişeyi inşaatı yarım kalıp daha sonrasında unutulan yıkık dökük binaya fırlattım. Duvarla birleştiğinde etrafa saçılan cam parçalarına baktım.
Onlardan bir farkım yoktu.

Tüm gece düşünmekten uyuyamamıştım.

Beni en çok delirten ise tam olarak nedenini bilememdi.

Çağrı'yı öyle görmek aklımın ucundan bile geçmemişti. Sadece eğlendiğimizi sanıyordum ama tek eğlenen benmişim.

Ağlamıştı ve korktuğunu söylemişti. Çok mu ileri gitmiştim. Benden kaçmasını sevimli bulmuştum ama korktuğunu bilmiyordum.

Bilmiyorum dediğini hatırlıyorum. Emin değil miydi, yoksa söylemeye çekindiğinden mi?
O beni seviyor muydu? Ama neden?
Bir insan beni neden sever ki?! HANGİ İNSAN ŞU HAYATTA HİÇBİR VASFI OLMAYAN BİR ŞEREFSİZİ SEVER Kİ?!?

Onunla konuşmam lazımdı.
Titreyen ellerimle zorla da olsa telefonumu çıkardım cebimden.

Deniz kütüphaneyi açmış ve Çağrı'da onun yanında olmalıydı.

Deniz'i aradım. Çok geçmeden açtı.
"Alo."

"Çağrı geldi mi?"

"Geldi."
Kısa süreli de olsa heyecanlanmıştım.

"Orda dime? Geliyorum hemen."

"Can... Geldi ama geri gitti. Şu an burda değil yani."

"Nasıl yani?"

"Maaşını alıp işten çıktı. Artık gerek kalmadı dedi."

"Ne..."

~KİTAPÇI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin