"Bu mektubumu ona yollar mısın doktor?""Tabi küçük hanım..."
"Ah, güneş yüzü bile görmediniz bir aydır kendiniz de değilsiniz."
"Acaba, diğer dünya nasıl bir yer doktor, Güzel midir sizce, yoksa orada da mı acı çekeriz?"
"O nasıl söz öyle küçük hanım?!"
"Sadece merak etmiştim... doktor, teşekür ederim her şey için yaramı üflediniz, doğruyu söylemek gerekirse bir ara iyi bile gelmişti. Ama sanki sondayım gibi ha doktor?"
"Neden kendimi hala acı çekerken buluyorum, eğer bana bir şey olursa..."
"Öyle demeyin!"
"Eğer bana bir şey olursa doktor, mezarıma her zaman gelin tamam mı? Korkarım ben... benle saatlerce konuşun, sizden başka kimsem yok..."
"Susu-"
"Sonra her zaman suladığım papatyaları da ihmal etmeyin, ölene Kadar onları sevin..."
"Bu sefer ben gidiyorum doktor, kimseyi üzmeden gidiyorum..."
"Ne-"
"Belki herkesin dile getirdiği o yerde onu görürüm... Belki ruhum o zaman rahata kavuşur..."
"Kalbim bu sefer gerçekten acıyor doktor, oysa ölüm bu kadar acı mı verirdi?"
"Ne yaptınız siz?!"
"Son bir defa... güneşi görmek istiyorum."
"Hemen sizi götürmem lazım, ilaçları içiniz değil mi?! Gidiyoruz buradan!"
"Çok geç doktor, ben çoktan gidiyorum... Sizi asla unutmayacağım, sizde beni unutmayın olur mu?"
"Kimse yok mu?! Buraya gelin hemen!"
"Doktor, bedenimi hissedemiyorum, ölüyor muyum yoksa?"
"Kahretsin, ne yaptınız kendinize..?"
"Gidiyorum ve birileri çağırıyorum geleceğim hemen."
"Gitmeyin doktor, yanlız ölmek istemiyorum. Boşverin beni şimdi siz ona verin ama olur mu mektubumu?"
"Ona ve size kızgın değilim, sadece yoruldum doktor. Orada mutlu olacağım, ölüm kötü bir şey değildir belki? bari siz beni unutmayın..."
"Galiba gidiyorum doktor, gidiyorum..."
"Küçük hanım?"
"Elveda..."
"küçük hanım!"
"Hayır olamaz ölemezsiniz! Gözleriniz açın Lütfen..."
Ruhu artık bedeninden ayrılırken, dudağında ki o küçük gülümseme kimseye kızgın olmadığının işaretiydi belki de. Gidiyordu buradan, bir umut acılarının hafiflemesi için yeni bir yer keşif etmeye... tek temennisi doktorun ve sevdiği adamın mutlu olaması, kendisini unutmamasıydı. Üzülüyordu, ama kendisinin ölümüne değil doktora, adam akıllı veda bile edememişti. Oysa ona mektup yazarken, doktara da yazabilirdi. Bunu yatağında can çekerken aklına getirdi. O zaman ilk pişmanlığını yaşadı küçük kadın, mutluydu ne olursa olsun mutluydu. Hem doktor ona bakmaya da gelirdi. Belki o da gelirdi. Eşi ve kızı ile birlikte... Canı ölürken bile acıyordu, ama bu fiziksel acıdan ziyade daha çok bir daha güneşi bile her istediği zaman göremeyeceğindendi. En azından dedi kendi kendine En azından güneşi son bir kez görseydim Doktor o anlık şokla ne perdeyi açabilmişti, ne camı... Doktor kendine kızıyordu. Nasıl, nasıl olur da onu koruyamazdı? Kendisinin intahar edeceğini düşünemezdi. Hem ne yapabilirdi ki? Yürüyemeyen bir kadın nasıl kendisine zarar verebilirdi?
Zamanında fark etseydi böyle olmayacaktı. Onu dinlemeyip birilerini çağırmaya gitseydi böyle olmayacaktı. Sevdiği adam ise küçük kadının son nefeslerini verirken kızı ve karısı ile kahvaltı ediyordu. Hissediyordu küçük kadın, onun mutlu olduğunu... O yüzden huzurla öleblirdi.Cenazesinde kimse yoktu. Doktor küçük kadının dediğini hatırladı. Sizden başka kimsem yok... Yağmurla beraber doktor da ağlamaya başlamıştı. Daha yeni gömülen kadın kendisinin de dediği gibi korkuyor muydu? Yağmurlar, toparağı alıp götürüyordu. Bari bu sefer ondan bir şeyler alınmasın...
Alışmıştı doktor küçük hanıma, kızını anımsatıyordu. Ölen kızına... şimdi tekrar kendi kızını kaybetmiş hissediyordu. Her bir yağmur damlası sanki kadının ölümünü kabullenmemiş gibi taze olan toprağı eşelemişti. Elleriyle topraklarını geri koyuyordu doktor, bu sefer izin vermeyecekti. Onun olan şey onda kalacaktı.
"Korkmayın küçük hanım ben her zaman buradayım..."
Buruk bir tebessümle gökyüzüne baktı. Her zaman kızını özler gibi olsa, semaya bakıyor kızıyla konuşuyordu. Bu sefer daha da acıdı canı, bir kere olsa birisini kurtaramayacak mıydı?
"Kızım, ona iyi bak olur mu yanlız bırakma onu..."
Doktor kızgındı. Yine de gönderdi mektubunu küçük hanımın istediği gibi ama danayamayarak okumuştu mektubu, sonuçta onun için söz vermemişti değil mi? Yine de okuduğu için utanıyordu. Her bir kelimesin de ağırlığı hissetti. Bir adamın asla kaldıramayacağı türdendi yazıları. Bir an doktor, adama acıdı. Sonra kendine kızdı, o her şeyi belki de hak ediyordu. Bu düşündüğünü küçük hanım duysa çok üzülürdü.
"Bayım;
Ölüyorum... Bu ölüm gerçek bir ölüm. Acıtıyor, benden gitmişsiniz bana bir umut bile vermeden gitmiştiniz! Eski karınız, siz onu unutmak için gitmiştiniz. Bu yüzden bile kızamadım size... Bayım, ölüm kötü müdür? Sizi orada görmeyi o kadar çok istiyorum ki, oraya gelir misiniz? Bari oraya gelin...
Korkmuyorum, belki biraz sizi göremem diye ama siz o ihtimali bile yok ettiniz. Her bir kelimeniz acıttı sol tarafımı. Bayım, ben sizi çok sevmiştim... Bayım, ölmek istemiyorum... Bayım, kurtarın beni...
Kızınızı sevin olur mu? Madem ona benim adımı vermişsiniz, sevin onu ben sizi izleyeceğim. Eğer istemezseniz anlarım sizi... karınız nasıl bayım? Sevebiliyor mu sizi?
Ah, yine aptallık ettim değil mi? Sizde bu patavatsızlığımdan hoşnut değildiniz her zaman. Bayım benim için şiir okuyun kızınıza, kitap ve müziği de unutmayın... Onu tanımasam bile, eminim çok güzel bir kızdır.
Bu ağırlığı taşıyamıyorum, bedenimin gereksiz işe yaramayan ağırlıktan sonra zaten ölüm gibi yaşamımda ruhumun ağırlığı da eklenmişti. Beni anlıyorsunuz ďeğil mi? Anlayın beni nolur...
Ben gidiyorum bayım, hem sizden hem bedenimden...
Eğer isterseniz beni, eğer görmek... mezarıma gelin olur mu? Karınız ve kızınızla beraber...
Bayım, öldüğümde bile sizi sevmeye devam edeceğim...
Unutmayın beni olur mu?"
.......
Evet final yaptım çünkü; artık ağır gelmeye başlamıştı. Kadın o kadar çok seviyordu ki, onun acısını taa buradan hissedebiliyordum. İnanır mısınız? Bu son finali yazarken ağladım. Genelde her şeye ağlayan bir yapım vardır ama buna içten bir şekilde ağlayarak yazdım.
O eski zamanların güzel sevenlerindendi. Adam ise sanki bu dünyadan oraya ışınlanmış gibiydi.
Muhtemelen adam o mektubu okuduktan sonra, bir kaç ay vicdan azabı çekecek, sonra hayatına devam edecek...Ama doktor, onun her bir yarasını gördü. Belki iyleştiremedi ama anladı. Kızı yerine koyduğu o küçük hanımı her hafta sonu gidip görmeye, mezarına papatyalar koymaya gidecektir.
İlla bir adama ihtiyacımız yok, onlar için üzülmekte boşuna kendi hayatlarına gayette bakıyorlar. Ama gerçek dostlar, gerçek derttaşlar her zaman yanınız da oluyor.
Bir gün derttaşınızı bulmanız dileğiyle... ❤
Bu hikayeyi unutmayın olur mu, kırık kadın yanlız hisseder....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK BİR KADIN (FİNAL)
Rastgele"Bayım?" "Leydim?" "Çok mu çirkinim ben sizce?" "Siz en güzel hanımefendisiniz..." "Yalan söylemeyin bayım... " "Söylemiyorum leydim." "Gözleriniz bayım... gözleriniz açık veriyor..." "Yine de bir anlığına inandım..." .... O eski zamanların güzel s...