Off with his head

550 116 144
                                    

I don't need

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

I don't need

🎨🎨

Perşembe günü sabahı Chanyeol bir önceki gece çıkarmaya üşendiği boyaların beyaz çarşaflarına bulaştığı yatağından kalktığı gibi kendine bir kahve demledi. Kahvaltı yapmak yerine kahve içiyordu yıllardır. Resmen kahve ile yaşıyordu. Önceki günün aksine o sabah içinde güzel hislerle uyanmıştı. O gece rüya görmediği için Remedy'yi de görmemişti ancak az sonra Baekhyun gelecekti, bu yüzden dert etmiyordu.

Saat dokuza gelirken tıpkı bir önceki gün olduğu gibi kapı tıklatıldı. Chanyeol bir önceki gün giyindiği ancak artık rengarenk boyalarla bezeli beyaz tişörtü ve siyah kaprisiyleydi. Kapıyı araladığında Baekhyun'u da aynı kıyafetleri içinde buldu. Renklendirme ve gölgelendirme işini farklı farklı renklerle yaptığından üzerine giyindiği kıyafetler hiçbir şekilde tabloda anlaşılmayacaktı ancak zihnindeki bütünlüğün bozulmaması açısından aynı şeyleri giyinmiş olması hoştu. Zaten Baekhyun'a nasıl bir şey çizdiğini de söylemediğinden Baekhyun'un kıyafetlerinin çok da önemli olmadığını bilmesine imkan yoktu.

Kumral oğlan dünden tanıdığı eve girdiği gibi salona geçip pencereye sırtını dönerek aynı pozisyonda oturdu. Chanyeol bacağını koyduğu pozisyondan dolayı uyuşacağını düşünmüştü çünkü dün bacağını ovaladığını görmüştü ama Baekhyun bundan rahatsız değil gibiydi. Elindeki ince kitabı havaya kaldırıp doğrudan Chanyeol'e bakarken konuştu. "Bugünlük bu kitap bitene kadar süren var."

Chanyeol, Baekhyun'un elindeki kitaba göz attı. Kırmızı Pazartesi. "Ciddi misin?" diye yakındı Chanyeol istemsizce. "İki saatini bile almaz ki onu bitirmen."

"Öyleyse kitap bittiğinde mola veririz ve sonra bana başka bir kitap verirsin." dedi Baekhyun.

Chanyeol dudaklarını büzerek düşündükten sonra "Kabul," dedi. Baekhyun onaylandıktan sonra direkt oturuşunu düzeltip kitabın kapağını araladığında Chanyeol de hızlıca boyalarına atıldı. Neyse ki Baekhyun kitabın ön sözünü de okumayı tercih ediyordu. Yoksa Chanyeol o kadar kısa sürede günlük planının yarısını bile yetiştiremezdi.

Chanyeol boyalarını birkez daha hazırladıktan sonra kaldığı yerden tablosuna devam etti. Bugün Baekhyun'un oturuşunun taslak çizimini bitirecek ve Remedy'ye geçecekti. Sabah uyandığında içinde hissettiği olumlu hisleri yansıtarak tam tahmin ettiği gibi iki saat boyunca tablosuyla uğraştı. Baekhyun sayfa çevirmeleri hariç o kadar hareketsiz duruyordu ki Chanyeol için her şey kusursuz ilerliyordu. Kafasında tasarladığı görünüm yavaş yavaş tablo üzerinde de oluşmaya başlamıştı ve bu Chanyeol'ün kalbinin hızlanmasına sebep oluyordu. Chanyeol resmen sanat için yaşıyordu.

İki saatin sonunda Baekhyun kitabın kapağını kapattı ve vücudunu geriye atarak gerindi. Anlaşmalarına göre mola vereceklerdi. Chanyeol sövalesinin yanındaki sehpaya bıraktığı beze ellerindeki boyaları kabaca sildikten sonra "Kahve içer misin?" diye sordu Baekhyun'a doğru. Baekhyun elindeki kitabı kenara bırakırken ayağa kalkıp birkaç gerinme hareketi daha yaparken Chanyeol'ü onayladı ve Chanyeol hızlı adımlarla mutfağa ilerledi.

Baekhyun'la iki gün içerisinde toplasan dört beş cümle ya kurmuş ya kurmamışlardı ancak bu Chanyeol için öyle yeterliydi ki. Baekhyun karşısında kitap okuyordu ve Chanyeol tablosunu oluşturuyordu. Az sonra birlikte kahve içeceklerdi ve belki yine hiç konuşmayacaklardı. Aynı ortamda olmaları, birlikte ortak şeyler yapmaları ve birbirlerinin varlıklarından haberdar olmaları Chanyeol için fazlasıyla yeterliydi. Mutlu olmak için daha fazlasına ihtiyacı yoktu. Baekhyun'dan daha fazlasını beklemiyordu. Chanyeol bu dünyadaki en az zorlayıcı insan dahi olabilirdi.

İçten içe bunları Baekhyun'un fark etmesini diliyordu. Chanyeol, Baekhyun'dan hiçbir şey istemiyordu, sadece var olmasını istiyordu.

Tam da Chanyeol'ün tahmin ettiği gibi kahve içerken pek konuşmadılar. İki taraf da aralarındaki garip olmayan sessizlikten oldukça memnundu. Kahve molasından sonra Chanyeol kitaplığına ilerleyip ince kitaplarına göz attı. Saat daha erken olmasına rağmen Baekhyun'u zorlamak istemiyordu. En sonunda turuncu renkli kitapta karar kıldı. Zeze'yi özlediğini nasıl da fark etmişti Şeker Portakalı yazısının üzerinde boyalarla kaplı elini gezdirirken.

Baekhyun hiçbir yorumda bulunmadan kitabı aldı, eski pozisyonuna yerleşip kitabı araladı. Saat üç buçuk sularında Baekhyun kitabını bitirdi ve bir hafta bu şekilde devam etti. Her sabah saat sekiz buçuk civarı Baekhyun elinde orta kalınlıkta bir kitapla geliyor, saat on iki civarı mola verip kahve içiyor ve saat üç buçuğa kadar tekrar devam ediyorlardı. Baekhyun bir kez olsun tabloya göz atmamıştı, bu yüzden eğer Chanyeol bir ay boyunca ses etmese bir ay boyunca gelip sessiz sedasız kitap okuyacak gibiydi. Sorgulamıyordu, merak etmiyordu, sohbet girişiminde bulunmuyordu. Chanyeol zaten onun varlığıyla mutlu olabiliyordu ancak bu kez Baekhyun'un da en az kendi kadar huzurlu olduğunu hissediyordu. Her sabah gelip kitap okumak, boya kokularını solumak ve elleri boya dolu oğlanın demlediği kahveden bir kupa içmek hoşuna gidiyordu. Bunu yalanlayamazdı, yalanlasa da Chanyeol inanmazdı.

Bir haftanın sonunda, çarşamba günü yine saat on ikide karşılıklı oturmuş sessice kahve içerlerken Chanyeol sessizliği bozdu. "Tablonun büyük kısmını bitirdim. Bundan sonrası sadece gölgelendirme ve birkaç renk değişikliği. Bundan sonra gelmek zorunda değilsin."

Baekhyun kahvesinden aldığı büyük yudumu içti ve bir süre sessiz kaldı. Ardından hafifçe kafasını salladı ve "Kitabımı bitirmeme müsade eder misin?" diye sordu.

"Elbette," diye atıldı Chanyeol. "Elbette Baekhyun. Şartın olmasaydı istediğin zaman evime gelebileceğini bile söylerdim sana."

Baekhyun sadece çok hafif bir tebessüm kondurmakla yetindi yüzüne. Kahveleri bittikten sonra Baekhyun bir haftadır oturduğu koltuğa oturdu ve üç saat boyunca çok az kımıldayarak Genç Werther'in Acıları'nı bitirdi. Kitap her zamanki saatinde bittiğinde Chanyeol elindeki ıslak boyaları beze sildi ve ağır adımlarla Baekhyun'la birlikte kapıya ilerledi. Baekhyun'un da adımları önceki günlere göre ağırdı, belki kendi bile farkında değildi ama Chanyeol fark etmişti. Onun da bu bir haftada güzel vakit geçirdiğini biliyordu. Onun da bu bir haftanın bitmemesini içten içe istediğini biliyordu.

Kapıya geldiklerinde Baekhyun kapıyı açıp apartmana çıktı, ardından arkasını dönüp Chanyeol'e baktı. Baekhyun kitap tutmayan elini tokalaşmak için Chanyeol'e doğru uzattığında Chanyeol de boyalarla kaplı elini uzattı. Bir hafta önce tertemiz olan elini birlikte bu hale getirmişlerdi. Chanyeol hayatı boyunca o güne ait bir iz saklamak istedi o an ellerinde. Boyaların asla çıkmamasını diledi, dileğinin gerçekleşmeyeceğini bildiği halde.

Baekhyun'un pürüzsüz elini kendi elleri kapladı ve hafifçe sıktı. Baekhyun doğrudan Chanyeol'ün gözlerine bakıyordu sanki bir şey anlatmak ister gibi. Eller geri çekildiğinde tam Baekhyun geriye doğru bir adım atmaya yeltendiğinde Chanyeol dudaklarını aralayarak durdurdu onu. "Final eserleri bir ay sonra sergilenecek." dedi. Baekhyun'un hala tabloya bakmadığı aklına gelmişti ve belki son halini görmek ister diye düşünmüştü. Bir haftadır bu tablo için oturarak da olsa uğraşıyordu ve neye benzediği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. "4 Haziranda." diye tam bir tarih bıraktı.

Baekhyun kısa bir süre doğrudan Chanyeol'ün gözlerine baktıktan sonra "Hoşça kal Chanyeol," dedi.

Baekhyun merdivenleri inerken Chanyeol'ün de arkasından "Hoşça kal," diye mırıldandığını duydu. Arkasına dönüp baksaydı Chanyeol'ün umutla parıldayan gözlerini görebilirdi ancak yola çıkıp apartman arkasında kaybolana kadar bir kez bile kafasını çevirmedi Baekhyun.

remedy [bbh+pcy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin