Bazen öyle bir hal alır ki yaşamak için bir sebep ararsınız.. O sebebi bulup hayata sımsıkı sarılmak istersiniz yeniden. Yaşamak için yeniden bir sebep, bir umut bulduğunuzda ise;
Koşarsınız, bulduğunuz o nedene ulaşabilmek için soluk soluğa kalırsınız. Varmak istediğiniz yere ulaştığınızda ise durup biraz soluklanmak istersiniz. Bu uğurda feda ettiğiniz nefesleri tekrar geri alabilmek için çabalamaya başlarsınız. Daha sonra geriye dönüp bakarsınız ve asıl gerçeğin farkına tam o anda varırsınız. Aslında siz hep aynı yerdesinizdir.. Başladığınız yerde... Hayata sımsıkı sarılmak istediğiniz yerde yani sıfırda. Çünkü yaşamak için bulduğunuz ve hayatınızda hep var olan o umudu hayat sizden çoktan almıştır.
Sonra elinizde kalan tek şeye sığınırsınız bahanelere. Diri diri ölmemek için bir bahane bulursunuz... Bende onu yaptım, annemi kaybettiğimde yaşamak için bir bahane aradım ve bu bahanenin adını da intikam koydum.
Annemin ölümüne neden olanların cehennemi olacaktım. İçimde açtığım cehennem çukurun da önce kendi benliğimi yakacaktım daha sonra küllerinden doğan bir anka misali yeniden doğacaktım. Sonra da durmayacak beni benden alanları yakacaktım.
İçimde hükmü çoktan verilmiş yaşamlar vardı ve ben yemin ederim ki o yaşamların sonu olacaktım..
***********
Gecenin kör karanlığında fısıltı şeklinde duyduğum isim ürpermeme neden oldu. Kendime gelmem için beni sarsan ve bir şeyler söyleyen Shateiel'in yüzüne donuk bir şekilde bakıp ürkek bir sesle "Lucifer!" diye bildim sadece.
Bunu duyan Shateiel'in yüzü kas katı kesilmişti. Ne olduğunu bile anlamadan ellerimi sert bir şekilde kavrayarak "ne saçmalıyorsun sen? Bu ismi nereden biliyorsun?" dedi tıslayarak. Korkudan ne dediğimi bilmeyerek, anlamsız bir kaç cümle kurmaya çalıştım. "Bunun için vaktimiz yok. Buraya doğru geldiğini söylüyorlar" dedim ürkek bir şekilde.
Shateiel yerinden doğruldu. Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra elleriyle saçlarını karıştırdı. Kendi kendine homurdanır bir şekilde "Ahh harika. Kafayı yiyen minik bir ceylan" dedi. Gözlerini bana doğru çevirdikten sonra "kim ne söylüyor?" sıkıntılı bir şekilde gözlerini kapatıp açtı ve "ya da boş ver sormadım say. Bizi burada kimse bulamaz. Tamam mı? rahat ol." dedi. Bakışlarımı Shateiel'e çevirdikten sonra yataktan kalkarak Shateiel'in karşısına dikildim. "Buradan hemen gitmemiz lazım. ister gelirsin ister kalırsın ben burada daha fazla durmayacağım" dedim.
Shateiel bıkkın bir şekilde "sana daha kaç kez söylemem gerek ben neredeysem sen orada olacaksın. Kimsenin hiçbir yere gittiği yok" dedi.
Daha sonra bir çocuğa laf anlatırmış gibi "bak ağır şeyler yaşadın. Üstelik kabuslardan dolayı uyuyamıyorsun. Böyle paranoyakça davranman bu yüzden" dedi. Bu olanlara anlam veremiyordum. Uykusuzluktan dolayı olmayan sesler duymam olasıydı. Zaten sürekli kabuslarımın baş rolü olan Lucifer'in ismini duymam gayet normaldi. Belki de Shateiel haklıydı. Her şey üst üste gelmişti. Hem Shateiel güvendeyiz diyorsa öyledir. Kendini ve beni tehlikeye atacağını sanmıyordum. Beni düşünceler arasından çekip çıkaran onun sesi oldu. "Daha fazla düşünmeyi bırak. Kimsenin geldiği falan yok. Şimdi odana git ve uyumaya çalış" dedi beni ikna etmeye çalışırak.
Yatağına gitmek için arkasını döndüğü sırada kolundan tuttum. Bana doğru kafasını çevirerek kolunu tutuğum elime ters bakışlar attı. Hemen elimi kolundan çektim kısık ve tedirgin bir ses tonuyla "şeyy, ben yatana kadar yanımda kalsan olmaz mı?" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meleklerin Savaşı
FantasyKanatları koparılmış, cennetten sürgün edilmiş bir meleğin düşüşü ne kadar sert olabilirdi? Kanadı kırılmış bir kuş, en fazla nereye kadar uçabilirdi? Yaşayabilir miydi, hiç alışık olmadığı bir dünyada? Evinden koparılmış, sırf bir ölümlü için bilme...