"Ben hatayım, ben kaybedenim.
Ben nefret edenim, ben kullananım.
Ben senin sevgin için bir hatayım, bu yeni bir şey değil.
Ben takıntılıyım, ben utangacım
Çevremizdeki kimseye güvenemiyorum
Ben senin sevgin için hatayım, bu yeni bir şey değil.."Bölüm şarkısı: Duncan Laurence - Arcade
Hüsran...
Sahi neydi hüsran?
Sözlükte, "Beklenenin, umulanın elde edilememesinden doğan acı, mahrûmiyet acısı, beklenene erişememekten doğan hüzün." demekti değil mi?
Sadece bu kadar değildi, çok daha fazlasıydı benim için hüsran. Hüsranı anlatmaya kelimelerim yetmezdi. Hayat benim için hüsrandı. Hatta ben hüsranın ta kendisiydim. Evet evet, bendim hüsran. Herkes için hüsrandım, istenilmeyendim ben. Bu hayatta hiç bir beklentim olamazdı, ben üzülmeye mahkumdum. Olumlu düşüncelere sahip olabilmem için herhangi bir sebebim yoktu bu hayatta. Aksine olumsuz düşüncelere sahip olmam için pek çok sebebim vardı. Negatifliğin kendisiydim, beden bulmuş haliydim ben. Ben bu hayata bazıları gibi şansımla gelmemiş, tamamen şanssızlığımla gelmiştim. Bu dünyada üzülmek için vardım ben. Diğer insanlar ise mutlu olmak için... Hayat benim için acıdan ibaretti. Hayat, acı demekti..
Hayat, acısıyla tatlısıyla hayattı işte. Bir şekilde devam ediyordu. İnsan bir düşüyor bir kalkıyor, bir daha düşüyor bir daha kalkıyordu. Ama ben, düştüğümde kalkamıyordum artık.. Kalkmak için, yaşamak için, olumlu düşünmek için bir sebep bulamıyordum. Bu içerisinde bulunduğum durumda beni kınayıp yalnız bırakanlar, pes edip intihar etmeyi seçtiğimde de kınayacaktı elbet. Pes etmesem ne olacaktı ki peki? Benim ne durumda olduğumu bilmeyen insanlar, pes etmeyip hayatıma devam ettiğimden de bihaber olacaktı elbet. Ben yine yalnız kalmaya devam edecektim. Peki ben ne yapmalıydım da bu durumdan kurtulmalıydım ki? Daha doğrusu bu durumdan kurtulabilecek miydim?
Hikayemi en başından, gelin bir görün..
Ben Ishaan Rajput. Kendi halinde hayatına devam eden bir üniversite öğrencisiyim. Mimarlık bölümü 3. sınıftayım. Tıpkı normal hayatımda olduğu gibi sınıfta da yalnızım. Bunun sebebi ise, hazırlık sınıfında aşık olduğum bir kız tarafından rencide edilmem ve sonrasında alt üst olan her şey.
Hazırlık sınıfına başlayalı henüz bir hafta olmuştu. Sınıfıma pek de uyum sağladığım söylenemezdi aslında. Sadece bir tane yakın arkadaşım vardı. Aman... Karakterlerimiz farklıydı aslında onunla. Ben içine kapanık, sessiz sakin bir yapıya sahipken o, gayet dışa dönük, gayet dobra, neşeli bir kişiliğe sahipti. Her neyse, bir şekilde anlaşıyorduk Aman'la. Hazırlık sınıfındaki 2. ayımıza giriyorduk ki, bir gün sınıfa yeni bir öğrenci geldi. Ve onun gelişiyle ben, eski ben değildim. Dia... O bu sınıfta yokken de pek başarılı bir öğrenci sayılmasam da, dersleri dikkatle dinliyor, arada bir de katılım sağlıyordum hiç değilse. Ancak Dia hayatıma girdikten sonra gecem, gündüzüm, okula geliş sebebim, hayatımın odak noktası olmuştu. Ondan başka bir şey düşünemez olmuştum. Durumumun farkına varan Aman, pek çok kez Dia'ya açılmamı söylemişti bana. Ancak ben, reddedilmekten korkuyordum. Dia kim, ben kimdim ki? O öylesine güzel, alımlı, okulda popülerlik kazanmış, üstüne üstlük de oldukça başarılı bir kızdı. Çok havalıydı. Derslere girdiğinde hiç bir şeyle ilgilenmiyor, derse katılıyordu sürekli. Ben ise, aciz bir şekilde onu hayran hayran izlemekten başka hiç bir şey yapmıyordum. Dia benim farkımda olmayı bırak, beni tanımıyordu bile. Bu durum böyle ne kadar devam edecekti bilmiyordum. Ben böyle avare avare okula gelip gidip Dia'nın aşkıyla yanmaktan başka bir şey yapmazken, bir süre sonra sınıfta acayip bir şeyler olmaya başlamıştı. Önceden benim farkımda bile olmayan Dia, her karşılaştığımızda bana dikkatli dikkatli bakar, arkadaşlarıyla benim bulunduğum yerlerde özellikle bulunur olmuştu. Bir de abartı olmazsa, sanki bana kasten çarpıp tepkimi ölçmeye çalışır gibi bir takım garip hal ve hareketlerde bulunuyordu. Neden böyle yapıyordu, ne yapmaya çalışıyordu anlamıyordum. Ancak tek bildiğim şey ki, onun yaptığı bu şeyler karşısında -ne kadar başarılı olduğum bilinmez- umursamaz görünmeye çalışıyordum. Ben böyle yaptıkça, beni sınamaya çalışır gibi, yaptıklarının dozunu iyice arttırmıştı. Beni gördüğü her yerde kahkaha atarak konuşuyordu artık. Alay edercesine tavırlar sergiliyordu. Ben onun bu hareketlerine anlam veremiyordum. Bir gün Aman, dışarda dolaşırken bana bir şeyler söylemeye başladı:
"Sana bir şey söylesem bana kızar mısın Ishaan?"
Ben merakla:
"Yoo neden kızayım ki?"
Aman:
"Bu söyleyeceğim senin hassas olduğun bir durum çünkü kardeşim."
Ben:
"Sen söyle bir bakalım kardeşim"
Aman:
"Sen bu Dia'yı seviyordun ya kardeşim..." dedi ve durakladı.
Ben iyice meraklanarak:
"Eeee..."
Aman:
"İşte ben senin bu hallerine duyarsız kalamadım ve bir gün kızı karşıma alıp..." diye devam ediyordu ki sözünü kestim:
"Sakın düşündüğüm şeyi yapmış olma Aman!" derken Aman:
"Tam da o düşündüğün şeyi yaptım kardeşim ama bir sor bakalım neden yaptım?"
"Neden yaptın, neden beni zor durumda bıraktın be Aman! Şimdi anlıyorum bu dönen olayları, demek ki benimle alay ediyor aklı sıra Dia.."
"Yok kardeşim neden alay etsin ki..." diye devam ediyordu ki:
"Öyle bir alay ediyor ki, görmüyor musun beni gördüğünde yaptığı tiyatroları, utanmasa tüm okula bağırarak söyleyip herkesin alay konusu olmamı sağlayacak. Ben şimdi ne yapacağım, nasıl devam edeceğim bu şartlarda?"
Aman:
"O kız nasıl devam ediyorsa sen de devam edeceksin yoluna kardeşim, hiç bir şey olmamış gibi. Hatta yok gibi, sen erkeksin, dik durmalısın."
Onun bu umursamaz sözleriyle şaşkına dönen ben:
"Demesi çok kolay değil mi Aman, erkek de olsam ben böyleyim işte. Tam da olmasından korktuğum şey başıma geldi işte. Reddedildim.. Reddedilmek ne kelime, aşkım hor görüldü, küçümsendi, alay konusu oldu. Amacın neydi, niyetin neydi bilmiyorum ama, bir süreliğine seninle konuşmasak ikimiz için de en iyisi olacak." dedim ve sözümün devamını getirmeden Aman'ın yanından çekip gittim.
Nefes alamıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bu okulda nasıl devam edecektim bu şekilde, hiç bilmiyordum. Bir şekilde olmalıydı, hiç bir şey olmamış gibi hayatıma devam etmeliydim ama nasıl?
Günler birbirini kovalıyor, hayat acı da olsa bir şekilde devam ediyordu. Acı ki ne acı.. Yaşadığım hayal kırıklığının üzerine bir hüsran daha eklenmişti. Artık yalnızca Dia değil, tüm sınıf hatta tüm okul bana tuhaf tuhaf bakıyor, beni gördüklerinde fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Üstelik Dia ve beni karşılıklı geçerken gördüklerinde sanki tv izliyormuşçasına benim hal ve hareketlerime dikkat ediyorlardı. Demek ki, kendisini sevdiğime beni bin pişman eden, hayal kırıklığım olan Dia yaptıklarında sınır tanımamış, tüm okula kendisini sevdiğimi ilan etmişti. Artık tam bir alay konusuydum. O mukaddes duygu olan aşk, hakir görülmüş, küçümsemişti. Sebebi neydi, ben nasıl bir insandım da böyle bir muamele görülüyordum bilmiyordum ama, sonuç olarak bana dar gelen okul artık daha da tahammül edilemez bir ortam haline gelmişti. Ne yapacaktım, nasıl hayata devam edecektim bilmiyordum. Üstelik hayatımdaki sıkıntılar bu durumdan da ibaret değildi. Babam, bu dünyadaki biricik varlığım, hayata tutunma sebebim de bu günlerde hiç iyi değildi. Neyi vardı anlamıyordum. Geçenlerde bana, hastaneye gideceğini söylemişti. Gitmişti de, ancak bana hastanede neler oldu, doktor ne dedi, hiç bir şeyden bahsetmemiş, sadece "iyiyim ben oğlum hiç bir şeyim yok" deyip geçiştirmişti beni. Onu çok merak ediyordum. Onun için çok endişeleniyordum. Onu kaybetmekten korkuyordum. Eğer ona bir şey olsa, yaşayamazdım ben. Ondan başka kimsem yoktu. O benim sırdaşım, yoldaşım, yaşama sebebimdi. Hastanede neler oldu bilmiyordum ancak ben, onun iyi olması için elimden gelenin en fazlasını yapacaktım. Onunla hayata tutunmaya devam edecektim bir şekilde..
![](https://img.wattpad.com/cover/229320657-288-k741544.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanadı Kırık Ruhlar Diyarı
Ficción GeneralÖyle bir zamanda yaşıyoruz ki, parasal, ailevi sıkıntılar bir yana ruhsal bunalımlarımız da öylesine büyük bir sorun haline geliyor. Öyle anlar geliyor ki, bu sorunlarımızla başa çıkamıyor ve tek çıkış yolu olarak intihar etmeyi görüyoruz. Ben de, b...