"Bir gün artı bir gün daha, bir günahtı her gün daha, bir gün aktı gözyaşlarım, durmadı, durmadı."
Bölüm şarkısı: James Newman - My last breath
Zaman...
"Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit, bu sürenin belirli bir parçası, belirlenmiş olan an, çağ, mevsim, bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, dönem, devir, bir süre ile ilgili durum ve şartlar, olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram, fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı, yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri." demekti. Benim için ise zaman, acı demekti, sevdiklerini kaybetmek, hayal kırıklığına uğramak, yorulmak, hayattan soğumak, kandırılmak, ağlamak, umutsuzluk, alay edilmek, aldatılmak, değersiz görülmek, çığlık atmak, yangın, asılmak, suçsuz yere öldürülmek... Anne, baba, kardeş acısı yaşamak, hayata tutunamamak, yaşama sebebi kalmamak, hile, özlem, ölüm, yolsuzluk... Kısacası yaşanabilecek ne kadar olumsuzluk varsa, ne kadar olumsuz duygu varsa, zaman demekti benim için. Evet, aslında aile sevgisi, mutluluk, fedakarlık, gülümsemek, şefkat gibi olumlu kelimeleri de çağrıştırıyordu zaman, ancak tüm bunlar çocukluğumda kalmıştı. Babam, hayatı yaşama sebebim benden alındıktan sonra artık her şey tamamen olumsuz olmuştu benim için. İşte bu yüzden, zaman, olumsuzluklarla dolu bir kelimeydi bana göre.
Zaman su gibi akıp geçer derler ya, cidden öyle olmuştu. Üniversiteye yeni bir kimlikle devam etmemin ardından 1 buçuk sene geçmiş ve ben nihayetinde eğitimimi tamamlamıştım. Artık, o büyük güne, amacıma ulaşmama az kalmıştı. Vijay Bhatt'tan intikam almak için planlarımı uygulama zamanı gelmişti. Evet, plan yapmıştım, Rahul amcayla. O gerçekten çok zeki bir adamdı. Ben, hırslı olduğum için planı düşünürken biraz amatörce kalmıştım Rahul amcanın yanında. Genel olarak o, mantık yürütüp planı oluşturmuş, ben sadece bilgi verme kısmında yer almıştım. Ve evet, babamın topladığı belgeleri Tac Mahal'den almıştık Rahul amca ve Harleen'e. Belgeler şu an, yaşadığımız evde, bizden başka kimsenin bulamayacağı güvenli bir yerdeydi. O gün Tac Mahal'e gittiğimizde, Dia ve Aman'dan da bahsetmiştim onlara. İçimde ne varsa, dökmüştüm. Yaşadığım her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyor, beni de tamamiyle tanıyorlardı. Ayrıca onlara, karşılaştığım zorluklar karşısında intihar etmek istediğimi de anlatmıştım. Beni yargılamadan, kınamadan, içtenlikle dinlemişlerdi. Ve Rahul amca bana, bu düşüncemin çok normal olduğunu söylemişti. Yaşadığım her şeyin oldukça zor şeyler olduğunu, her insanın bunların üstesinden gelemeyeceğini söylemişti. Ayrıca benim güçlü bir insan olduğunu söylemiş ve beni takdir etmişti. Önemli olanın intihar etmeyi düşünmemek değil, bunu gerçekleştirmemiş olmak olduğunu söylemişti bana. Ona göre insan, hayatta neyle karşılaşırsa karşılaşsın, ne acı yaşarsa yaşasın intihar etmemeliydi. Ve bana da, bunu düşünsem de, uygulamaya geçirmememi, zorluklara göğüs germemi, hep güçlü durmamı söylemişti. İntihar edip etmeme konusunda hala muallakta kalmış olsam da, güçlü olma konusunda onunla hemfikirdim. Artık her ne yaşarsam yaşayayım güçlü olmayı başaracaktım. Yenik düşmeyecektim zorluklar karşısında.
Planımıza gelince... Planın ilk adımı Vijay Bhatt'ın kızı, benim eskiden aşkından gözlerimin bir şey görmediği Dia'ydı. Üniversiteye devam ederken, yeni bir intikam kozu geçmişti elime. Bu koz, Dia'nın Vijay Bhatt'ın kızı olmasıydı. Evet, benim aşkımı hor gören, benimle kendisini sevdiğim için alay eden, bana hayatı zindan eden kız, babamın ölümüne sebep olan ezeli düşmanımın kızıydı ve bu benim için çok büyük bir fırsattı. Bunu fırsata çevirmek için, peşimden koşmalarına göz yumdum, bana yaklaşmasına izin verdim. İlk başlarda çok da yüz vermedim, bana ilgisi daha çok artsın diye. Ve istediğim gibi de olmuş, beni elde etmeyi bir hırs haline getirmişti. İşte tam da bu noktada, sanki ben de ona karşı ilgiliymişim gibi davranmaya başladım. Sonrasında, olması gereken oldu ve onunla sevgili olduk. Bilmediği bir şey vardı ki, ben bir süreliğine takılıp gönül eğlendirebileceği bir insan değildim. Ve bunu ona da belli ettim. Eskisi gibi ona olan hislerim yoktu artık. Ancak o beni kendisine aşık zannediyordu. Ben, öyleymiş gibi davranıyordum çünkü. İnandırıcı olmalıydım ki bana daha çok bağlansın. Ve öyle de olmuştu. Biz, birbirine aşık bir çift gibiydik. Hatta Dia'ya, zamanı geldiğinde kendisiyle evlenmek istediğimi söylemiştim. O da, duydukları karşısında mutluluktan havalara uçmuştu. Şu anda, tam 1 buçuk yıldır sevgiliydik onunla. Üniversiteden mezun olduktan sonra, iletişimimiz devam etmişti. Her gün mutlaka ya buluşur ya da telefonla konuşurduk. Artık Dia, kendisini çok sevdiğimi, asla bırakmayacağımı düşünüyordu. Evet, planımın ilk aşamasında oldukça başarılı bir şekilde ilerliyordum. Vijay Bhatt'a ulaşma yolunda hem şirkette bir çalışan olmam hem de onun kızı Dia Bhatt'la sevgili olmamın çok büyük katkıları olacaktı. İntikamıma her geçen gün biraz daha yaklaşıyordum.
Planın ikinci aşaması olarak da üniversiteden mezun olduktan sonra, vakit kaybetmeden bana profesyonel bir CV hazırlamıştık. Bu CV'yi görüp de beni işe almamaları mümkün değildi. Şirkete oldukça deneyimli bir makine ve imalat mühendisi olarak tanıtıldığım CV'mi ilettik. Bana, 2 gün içerisinde dönüş yapacaklarını söylemişlerdi. Ve, aradan henüz 1 gün geçmişken olumlu bir dönüş yapmışlardı. Yarından itibaren de çalışmaya başlamamı istemişlerdi. Tabi ki çalışmaya başlayacaktım. Zaten bu onayı dört gözle beklemiştim, zaman kaybeder miydim hiç? Şirketten olumlu anlamda yanıt geldiğini söylemek için Rahul amcayı aradım, ilk çalışta açmıştı:
"Merhaba Rahul amca."
"Merhaba evlat."
"Müjdemi isterim Rahul amca."
"Beni meraklandırma da söyle evlat, ne oldu? Yoksa iş başvurun kabul mü edildi?"
"Tam da üstüne bastın Rahul amca, evet işe alındım. Yarından itibaren işe başlamamı istediler."
"Gözün aydın evlat, çok sevindim. Artık bundan sonra iş sana düşüyor. Planımızı en güzel şekilde uygulamalı ve amacına ulaşmalısın. Şimdi kapatmam gerekiyor, akşam detaylı olarak konuşuruz evlat, görüşürüz." dedi ve kapattı telefonu.
Şu an, tek başıma evdeydim. Evimdeydim, kendi evimin aksine tam olarak bana ev olan, yuva olan yerdeydim. Rahul amca ve Harleen'in evindeydim. Benim evim, babam hayattayken bana yuvaydı, huzur veren bir yerdi. Ait olduğum, kendimi ait hissettiğim yerdi. Ta ki babam öldürülene kadar. O olmadıktan sonra benim için hiç bir anlam ifade etmiyordu evim. Netice olarak babamın bana bıraktığı mektupta yazdığı gibi yapmış, evi satmıştım. Babamın cenaze işlemlerini bitirdikten sonra ayarladığım ev ise, zaten kiralıktı. Onlara, telefon ederek ulaşmış ve evi tutmaktan vazgeçtiğimi söylemiştim. Kira için ödediğim bedeli ise, geri almak istememiştim. Böylelikle bu konu kapanmıştı. Yani, kendime ait bir evim olmamıştı hiç. Zaten çocukluğumun geçtiği evimiz de, çıkan yangında yanmış, tamir edilemez hale gelmişti. Yani anılarım, sevinçlerim, çocukluğum o evle birlikte yanıp kül olmuştu. Annem, kız kardeşim ve doğmamış kardeşimle birlikte çocukluğumu, kendimi ait hissettiğim o yuvamı da kaybetmiştim ben. Uzunca bir zamandan sonra, ilk defa tekrar bir yuvaya sahip olmuştum. Ve evet, hissediyordum ki ben buraya aittim. Hem de tüm varlığımla. Yuvamla, yeni bir hayatla, kendimi ait hissettiğim, ailem gibi hissettiğim insanlarla karşılaşmamı sağlayan, bir şekilde babamdı bana göre. Çünkü ben, onun yazdığı mektupta benden yapmamı istediği şeyleri yaparken karşılaşmıştım tüm bu yeni hayatımla, aile diyebileceğim insanlarla, yuvamla. Babam ölmüş olsa da varlığı bir şekilde benimleydi. Bu his hep benimle olacaktı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanadı Kırık Ruhlar Diyarı
Fiction généraleÖyle bir zamanda yaşıyoruz ki, parasal, ailevi sıkıntılar bir yana ruhsal bunalımlarımız da öylesine büyük bir sorun haline geliyor. Öyle anlar geliyor ki, bu sorunlarımızla başa çıkamıyor ve tek çıkış yolu olarak intihar etmeyi görüyoruz. Ben de, b...