Koskoca Moskova sokaklarında tek başıma yürüyordum. Hafiften yağan yağmurun kokusu her yere yayılmıştı. Yollar hala ıslaktı. Ellerimi cebime sokmuş, kulaklığımı takmış, kendi dünyama çekilmiştim yine. Siyaha yakın renkte uzun saçlarım şapkamın iki yanından çıkıyor, rüzgarda uçuşuyordu. Arada aniden gelen esintiler ile ürperiyor ve tekrar ceketimin fermuarını yukarı çekiyordum.
Saat henüz sabah 4 sıralarıydı. Erkenden kalkıp trafik başlamadan yürüyüş yapmak iyi hissettiriyordu.
Aslında bu yürüyüşü 2 yıl önce kaybettiğim annemle yapardık. Bana derdi ki hep " Sabahın bu saatinde ne işimiz var acaba Maria hanım?" Şakayla karışık bu sitemine karşılık güler ve kilo vermesi için yürümesi gerektiğini söylerdim. Sonra da azimle o dönüş yolunu da hızlıca bitirirdi. Ah annem...
2 yıl önce kazada kaybettiğim canım. Daha 16 yaşımdaydım. Annesiz kaldım 16 yaşında. Zaten baba diyebileceğim bir kişi yok. Yalnızım artık. Işte böyle dolaşıyorum Moskova sokaklarında, tek başıma...
Hayattaki tek sebebim Rauf & Faik olmuş işte. Her şey annemin ölümü ile başladı. Onları gördüm. Mirzayev ikizlerini. Sonra bağlandım onlara. Dedim ki " artık bunun için yaşıyorsun Maria". Artık tüm hayatım onlar oldu. Mutlu olmak için dinlediğim onlar oldu. Üzgünken teselli de onlar oldu. Ama kalbime tek dokunan; diğerinden biraz kısa, eşofman vazgeçilmezi olmuş, siyah saçlı siyah gözlü olan çocuktu. Faik...
![](https://img.wattpad.com/cover/229673392-288-k394183.jpg)