minho bir süredir kayıp olan jisung ile konuşmak istiyordu. arkadaşları birer birer binalarına gidene kadar bekledi, ama çok geç olduğu ve yorgun olduğu için gözleri giderek ağırlaşıp kapanmıştı.
gözlerini açtığında en çok nefret ettiği kişiyi karşısında görebiliyordu.
bang chan.
"vay, vay, vay. burada kimler varmış?" chan, minho'ya yaklaşarak konuşmasına devam etti. "burada ne yapıyorsun?"
"seni ilgilendirmez." arkasını dönerek cevapladı. fakat çok geçmeden sırtını chan yerine soğuk duvar karşılamıştı. vucüdu kasılmış olan minho ona bakmamak için kafasını çevirip uzağa doğru baktı. chan bu hareketine karşılık parmağını minho'nun çenesine koyup kendisine bakmasını sağladı.
"aslında, sen o kadar çirkin değilmişsin." dedi gülerek.
"uzak dur benden." minho, chan'ı tüm gücüyle itip bağırdı. arkasına bakmadan kendi binasına hızla koştu. chan ise yine o suratındaki sırıtmayla orada öylece duruyordu.
ertesi gün minho ve arkadaşları kahvaltı için büyük salonda toplandılar. jisung da oradaydı. sonunda yanlarına gelebilmişti.
woojin tıpkı yemek yer gibi gözleriyle jisung'u yercesine bakıyordu. "dün neredeydin?"
"ben chan ve changbin'le beraberdim."
"her zaman onun istediğini yapıyorsun. sana ne yapacağını söyleyip durmaktan vazgeçmeli." huysuzca konuşmuştu minho.
"bana ne yapacağımı söylemiyor." jisung herkesin ona ciddiyetle bakmasına neden olmuştu. "pekala tamam, belki bazen. ama o gerçekten iyi birisi."
"şey, burada jisung ile hemfikirim." hyunjin sessizliğini bozup konuşmaya atlamıştı. "o benim bina arkadaşım, bu yüzden biliyorum. ona bir şans verirseniz hoşlanacağınızdan eminim."
"her neyse." seungmin gözlerini devirmişti.
"ah hadi ama beyler, çok açım." sızlanarak bu konuşmanın bitmesini bekliyordu felix.
"ben de." hiçbir şey anlamayan jeongin de felix'e katılmıştı.
kahvaltı için herkes kendi binasının masalarına dağıldılar. aradan vakit geçtiğinde dersi olan öğrencilerin hepsi sınıflarına gitmişti. minho'nun ise bu saatte dersi yoktu. boş zamanını kütüphanede vakit geçirmek için kullanmayı düşündü.
kütüphaneye gittiğinde gözüne çarpan bazı kitapları almaya başlamıştı. ama aniden etrafını saran bilmediği kolları hissetti. neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ve kim şu anda kollarını ona sarabilirdi ki zaten? kolların sahibini görmek için gözlerini açmıştı. tabii normal açılan gözleri bang chan'ı görür görmez daha da açılmıştı. durumun getirdiği hızla onu itti.
"ne halt yapıyorsun?"
"vay canına, işte gerçek bir saygısızlık." chan yerde yatan kitapları minho'ya alaycı bir tavırla gösterip konuşmasına devam etti. "teşekkür ederim chan, beni kurtardın."
______
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hogwarts || banginho
Fantasy[tamamlandı.] minho'nun chan'dan çok fazla sebepsiz yere nefret ettiği, ancak ona daha iyi tanıma şansı vermeye karar verdiği yer. [minchan #1] [banginho #2] [chanho #1] [changlix #8] cr: @nctea_sis