minho bütün gün odasından çıkmadığı için chan çok endişeliydi. uyanmaması için odaya gitmemiş rahatça dinlenmesi için elinden geleni yapmıştı. ancak daha fazla beklemek istemediğinden dikkatlice kontrol etmeye karar verdi. merdivenlerden çıktı, odalarına gitti ve kapıyı açtığında hâlâ bıraktığı gibi uyuyan çocuğu gördü. chan gülümseyerek kapıyı kapattı, ardından temiz hava almak için balkona çıktı.
balkonda tek başına olacağını düşünüyordu fakat woojin de oradaydı. chan sakince ona yürüdü.
"merhaba chan." büyük olan gülümsedi. "bir soru sorabilir miyim?" dedi woojin.
"tabii. nedir?"
"minho'yu gerçekten seviyor musun?"
"evet." chan içini çekti.
“o zaman ona bunu gerçekten söylemelisin.” woojin chan'a bakarak söyledi.
"biliyorum. söyleyeceğim, endişelenme." chan gülümsedi.
"o zaman iyi geceler chan." dedi ve chan'ı düşünceleriyle bırakarak eve girdi.
31 aralık. BALO.çocuklar hep birlikte okula yürüdüler, büyük salonun kapısına yaklaştıklarında kendi aralarında konuşuyorlardı ve hepsi minho'nun annesinin noel hediyesi olarak aldığı kıyafetleri giyiyorlardı.
yürüdüklerinde tüm dikkatler onların üzerine gitmişti. bir süre sonra profesörler isteklerini birer birer söyledi ve çok geçmeden balo top atışlarıyla başladı. herkes dans ediyordu. chan, minho'ya gitmek, onunla dans etmek istiyordu. fakat bazı kızlar tarafından engellenmişti.
"bang chan, benimle dans eder misin?" diye sordu kızlardan biri.
"hayır, benimle dans edecek." dedi diğeri.
"benimle." bir kere daha söyledi ve kızlar kendi aralarında tartışmaya başlamışlardı.
"kesin şunu." dedi chan. "hiçbirinizle dans etmeyeceğim." kızları hafifçe iterek minho'nun bulunduğu yere yürüdü lâkin tek bir sorun vardı. artık orada minho yoktu.
"o nerede?" kendi kendine mırıldandı.
"gitti." chan çocukları görmek için arkasına döndü.
"neden?"
"bilmiyoruz." dedi woojin. chan hiçbir şey söylemeden minho'nun peşinden koşarak salondan çıktı. her köşeye baktı fakat minho'yu hiçbir yerde bulunamadı. chan okulun en yüksek kulesine doğru yürüdü. balkonda minho duruyordu. genci gördüğü gibi hızla ona koştu.
"minho?" chan, minho'yu onunla yüzleşmek için kendine çevirdi. ağlıyordu. "minho neden ağlıyorsun?"
“çünkü... çünkü ben senin değilim chan. sen çok güzel kızlarla çevrilisin ve kendimi kö...” minho cümlesini bitiremeden chan onu durdurdu. onu öperek, yumuşak ve titrek dudaklarına kendi dudaklarının tadını katarak susturmuştu.
chan geri çekilip uzaklaştığında minho ne diyeceğini bilemiyordu. sadece şok olmuş bir şekilde aşık olduğu çocuğa bakıyordu.
"evet, güzel kızlarla çevriliyim. ama hiçbiri senin gibi değil. sende onların sahip olmadıkları bir şey var." chan durakladı. "sen kalbime sahipsin."
"ne?"
"seni seviyorum minho. hayal edebileceğinden daha fazla. peki ya sen minho?"
"ben... ben... ben de seni seviyorum." minho, uzaklaştıkları mesafeyi chan'ın kollarına koşarak kapattı. "evet, evet, evet. seni seviyorum bang chan."
chan deliler gibi mutluydu. kollarını sardığı kişi artık ona yabancı değildi. ellerini minho'nun yüzüne yerleştirip tadına doyamadığı dudaklarını bir daha öptü. sıcak dudakları birbiriyle adeta samimiyetle dans ediyordu. chan kendini geriye çekip başını minho'nun alnına yasladı. sevdiği çocuğun gözlerine baktı. gözleri yıldızlar gibiydi. daha mutlu olamazdı. bu onun en iyi yeni yılıydı ve ikisi de bu anı uzun süre kesin olarak unutmayacaklardı.
son.
_______
yorum yapan, beğenen ve tüm okuyuculara teşekkür ederim. sağlıcakla kalın ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hogwarts || banginho
Fantasy[tamamlandı.] minho'nun chan'dan çok fazla sebepsiz yere nefret ettiği, ancak ona daha iyi tanıma şansı vermeye karar verdiği yer. [minchan #1] [banginho #2] [chanho #1] [changlix #8] cr: @nctea_sis