minho'nun doğum gününden sonra haftalar geçmişti. kasım ayıydı. artık havanın nasıl soğuduğunu hissedebiliyordunuz. seungmin ve jisung o zamandan beri duygularını arkadaşlarının önünde saklamıyorlardı. felix ve changbin ise tam tersiydi. yine kendi aralarında ilişkilerini yaşamaya devam ediyorlardı.
bir cuma günüydü ve her zaman olduğu gibi yine topluca bahçede toplanacaklardı. hyunjin bahçeye inmek için merdivenlerden iniyordu. o sırada kulağına sesler gelmişti. kafasını çevirip baktığında bir şeyi çevreleyen bir grup çocuğu gördü. yoksa biri miydi? daha iyi görmek için bir adım attı, sadece korkmuş bir jeongin ve jeongin'in paltosunun yakasını tutan çocuğu görüyordu. tarifsiz bir duyguyla hırladı. yolunu kapatan çocukları itti ve yakasını tutan çocuğun elini tutup yüzüne sert bir yumruk geçirdi. daha sonra onlara baktı ve derin bir sesle bağırdı.
"seni onun etrafında bir kez daha görürsem, tek bir yumrukla gitmene izin vermeyeceğim. beni anladın mı?" kanayan burnunu silen çocuğa baktı. "şimdi görüş alanımdan uzaklaş." dedi hyunjin sakince ve çocuklar hızla kaçtı. hyunjin, çocuğun gözyaşlarını görmek için jeongin'e döndü.
"hey, sakın ağlamaya cesaret etme bile. gözyaşlarına değmezler." hyunjin, jeongin'in ıslanmış yanaklarını okşadı.
"iyi misin?" jeongin sakinleşince başını salladı ve hyunjin'in gözlerine baktı.
"teşekkür ederim hyung." kollarını uzatıp ona sarıldı. "ama lütfen, diğer hyunglara bundan bahsetme. lütfen? bana söz ver."
"pekala, yemin ediyorum söylemeyeceğim." hyunjin gülümsedi. "gidelim, muhtemelen bizi bekliyorlar." jeongin onaylayınca dışarı çıkmışlardı.
geldiklerinde minho hariç herkes oradaydı.
"şimdi herkes burada..." diye başladı seungmin.
"ama minho burada değil." dedi woojin.
"gelmiyor hyung. çünkü..." seungmin devam etti.
"ne oldu?" yine konuşmaya atlamıştı hyunjin.
"bırak bitireyim, yüce tanrım." dedi öfkeyle. "uyuyor ya da uyumaya çalıştığını mı söylemeliyim?"
"bu ne anlama geliyor?" changbin kaşlarını anlamayarak havalandırdı.
"bugünlerde gecenin ortasında uyanıyor, terliyor ve nefes nefese kalıyor. sanırım kabus görüyor."
"ama o zamandan beri kabus görmüyordu..." diye durakladı felix.
"ne zamandan beri?" diye sordu chan.
"babasının ölümünden beri." dedi jisung. "babasının ölümünden sonra minho hyung kabus görüyordu. onlardan kurtulmayı başarmıştı. ama neden şu anda yeniden onlara sahip diye şaşmıyorum."
"neden bize söylemiyor? yardım edebiliriz."
"mesele de bu. o kadar inatçı ki onlardan tek başına kurtulabileceğini sanıyor ama, her geçen gün daha da kötüleşiyor." dedi seungmin.
herkesi endişeli bir şekilde bırakmıştı. en endişeli de chan idi. içinde deli gibi minho'yu koruma hissi vardı ama neden olduğunu bilmiyordu.
________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hogwarts || banginho
Fantastik[tamamlandı.] minho'nun chan'dan çok fazla sebepsiz yere nefret ettiği, ancak ona daha iyi tanıma şansı vermeye karar verdiği yer. [minchan #1] [banginho #2] [chanho #1] [changlix #8] cr: @nctea_sis