ஐஐஐ
Kapı kolunu indirdim ve kapıyı açtığım an karşımda, merakla etraftaki güzel yazlıkların çiçeklerle süslenmiş balkonunlarını inceleyen Lalisa'yı gördüm.
Meraklı bakışları gülümseme isteği uyandırıyordu ama kendimi tuttum.
Kapıyı açmam ile bakışlarını bana çevirdi. Elindeki şişelerden birini uzattı. "Söz verdiğim gibi."
Dudaklarım keyifle yukarı kıvrılırken ona doğru yürüdüm ve elindeki şarap şişesini aldım.
Eski şişedeki Royal DeMaria yazısına bakarak, bir kaç saniye 53.000 dolarlık şarabı süzdüm. Yine tadını çıkararak içmek istediğimden, ben gelmeden önce açtığı şişeden bir yudum almamıştım. "Beni nereye götürüceksin?"
Elleri kısa şortunun arka cebindeyken sırıttı. "Aç mısın?"
Olumlu anlamda başımı salladım ve bu haraketimden hemen sonra öne doğru bir adım atmamla, sahile doğru olan yürüyüşümüzü başlattım.
Kısa ve sessiz yürüyüş, onun şişesini yarılaması benim ise sadece bir kaç yudumla kalmamla sonlandı ve kayalıklara giden yolun önünde durduk.
Gün batımı yeni yeni bitiyordu ve etraf, her zaman ki buluşmalarımızın aksine gülen ve sahili gezen insanlarla doluydu. Yanımdaki kızın tedirgin bakışlarının etrafta gezdiğini ve sık sık yere bakarak, terlikleriyle yerdeki kumla oynadığını görebiliyordum. Nedenini anlamasam da fazla umursamayıp sessiz ortamı bozdum. "Sosisli sandviç istiyorum."
Yemeğin ismini söylerken bile gözlerimin içinin parlamasını saklamamıştım ve bu halim onun gülümsemesini sağladığında, istediğimi başarmış, neden gergin olduğunu anlamadığım ortamı bozmuştum.
Benden bir kaç adım uzakta, kayalıklara giden yola bakan bedenine yaklaştım ve elini tutup, onu dükkanların olduğu yere götürmeye başladım.
Daha doğrusu sürükledim.
Bir sürü açık kermesin önünden geçtikten sonra, her yaz hot dog yediğim sokağın sonundaki dükkana gelmiştik.
Süslü ve cezbeden tabelaları olsa da, bazen dandik bir görüntü yaratabiliyordu. Fakat içerisinin güzelliğini ve samimiyetini bildiğimden, Lalisa'nın dükkana attığı yargılayan bakışları umursamadan kapıyı itip onu içeriye sürükledim.
"Richard?"
Rahat koltuklardaki insanların bakışları, içeri girer girmez bağıran bedenime kaydığında, tezgahın diğer tarafındaki Richard'ın kollarını açarak bana gelmesi ile hepsi önlerine döndü.
İçeriyi kaplayan soğuk hava, burayı ilk keşfettiğimde burda durmanın sebebiydi. Richard'ın asla kapatmadığı klima her daim soğuk ayarlıydı ve New York'un sahil beldesi için bu bulunmaz bir nimetti.
Loş ışıklı mekanda, bar tezgahının önündeki uzun bar sandalyelerinden birine oturdum ve mutfaktan gelen sosisli kokusunu içime çektim.
Lisa yanımda oturmuş bu halime güldüğünde, Richard ellerini tezgaha yaslamıştı. "New York'a hoşgeldin prenses."
Başımla selam verip, şımarık bir yüz ifadesi takındım. "Sana bir müşteri getirdim."
Gözleri Lalisa'ya döndüğünde, bir süre onu süzdü ve sonra elimdeki şarap şişesine baktı. "Zevkini seviyorum."
Gülümsemekle yetindim ve muhhabeti başka zamana saklayıp, Lalisa'yı konuşma dışı bırakmamak için her zaman sipariş ettiğim şeyi ikimize de sipariş ettim. "Bunu seveceğine eminim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
summertime sadness || jenlisa
Fanfiction"Dünyanın en pahalı şarabı bile bana dudaklarından daha güzel bir tad veremez" Kitap ismini, Lana Del Rey'in "Summertime Sandness" adlı şarkısından almıştır.