Bence finalde ikisi de alkol komasına giricek
ஐஐஐ
Kayalıklara geldiğimde, her zaman ki yerde oturan uzun bedeni görebilmiştim. Yüzü denize, sırtı bana dönük oturmuş, kese kağıdındaki çilekleri yiyordu.
Kaşlarım gördüğüm kese kağıdı ile çatıldı ve gülümseyerek yanına gittim.
Onda hiç görmediğim, beyaz bir kulaklık takmıştı. Benim yanımdayken telefonunu bile açmadığından, bu görüntüye alışık değildim.
Başını, dinlediği şarkının ritmine uyumlu halde yavaşça sallıyor, bir yandan da çilek yiyordu.
Yanına oturduğumda, pek şaşırmadı veya ürkmedi. Sadece başını bana çevirdi ve tanıdığında gülümseyip, elindeki yarım çileği ağzına attı.
Gözüm yanındaki kayaya takıldığında, iki şişenin yanındaki tek kadehi görmüştüm.
Beni görünce telefonunu şortunun arka cebine koydu ve oturmam için yana kaydı. "Kadeh?" Meraklı sesimle sorduğumda, yüzünü çocuksu bir heyecan kapladı.
Henüz açmadığı şarap şişesini açarken konuştu. "Çileği şaraba batırmak için."
"Hmm..." Sataşmak istedim. "Bu şarabın çilekle güzel gittiğini söylediğimi hatırlamıyorum."
Küçük bir kahkaha attı. "Alırken buna dikkat etmişimdir belki."
Kahkahasından sonra sırıtarak bana kaçamak bir bakış attı ve kadehi, şarap şişesinin giriş kısmına götürdü. Kadeh yamuk bir şekildeyken, filmlerdeki gibi şarap koymaya çalışmasına güldüm ve şişeyle kadehi ondan aldım. "Şaşalı bir şekilde şarap koymak için, buna uğraşmamak ve gergin bir ortam gerekir Manoban."
Elini ensesine götürdü, çekingence sordu. "Gergin ortama ne gerek var."
Şarabı kadehe koydum ve kucağında duran kese kağıdının ağız kısımını yırtıp, içinden bir çilek aldım. "Filmlerde şarap koyulduğunda, ortamda ya gerginlik ya da seks vardır."
Ukala bir sırıtmayla bir çilek aldı. "Bizim ortamımızda ne var?"
Çileğin ısırdığım diğer yarısını da şaraba batırdım ve çiğnerken, onun kulağındaki kulaklığın tekini çıkardım. "Bana yaranmak için kısık sesle müzik dinleyen bir Lisa Manoban."
Dinlediği şarkıya gülümsedim ve o konuşmadan, şarkıyı mırıldanmaya başladım.
"Strawberries, cherries and an angel's kiss in spring"
Çilekler, kirazlar ve bahar ayında bir meleğin öpücüğü
Saniyeler içinde kaybola n sırıtmasının yerini huysuz bir ifade aldı. "Aslında bu şarkıyı sevdiğim için dinliyorum."
Onu umursamadım ve sıradaki cümleyi ona bakarak söyledim.
"My summer wine is really made from all these things"
Benim yaz şarabım bunlardan oluşuyor
Söylediğim cümleyle gülümsedi ve bir çilek daha alıp bana uzattı. Ben çileği yerken, o benim yerime, kulaklıktaki kısık sese eşlik etti.
"I walked in town on silver spurs that jingled to A song that I had only sang to just a few"
Kasabaya, yalnızca bir kaç kez söylediğim şarkının ritmini kovboy botlarımla tutarak girdim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
summertime sadness || jenlisa
Fanfiction"Dünyanın en pahalı şarabı bile bana dudaklarından daha güzel bir tad veremez" Kitap ismini, Lana Del Rey'in "Summertime Sandness" adlı şarkısından almıştır.