1.9

336 63 35
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı...🌟

36 yıl hapis cezasına çarptırılmasına ve cezasını Seodaemun Hapishanesinde geçirmesine karar verdim!
"Tak"

Kelepçe belki de insanı en çok etkileyen şey buydu. Ne hapsedilmek ne sana kötü davranılması. Beni darmadağın edilyordu o demir şey. İnsanların beni sanki bir yerlere saldıracakmışım, bir zarar yapacakmışım gibi kelepçe takıp böyle görmeleri.
Ahh....
Mahfediyordu beni. Şimdi ise insanlar beni kanıtlanmış bir katil olarak görüyorlardı. Haketmiyordum. Bunları hiçbirini...

Polis arabasına bindirilmiş hapishaneye gidiyordum. Etrafı izliyordum. Sanki son kez görebilecekmişim gibi. 26 yaşındaydım. Ve 36 yıl hapis kalacaktım.
62 yaş...
62 yaşımda buradan çıkabilecektim. Evet beni buradan kaçırmayı planlıyorlardı ama gene de zor geliyordu işte. Ülkem bana inanmıyordu. Beni suçlu ilan etmişlerdi...

Ama ben masumdum!

Hapishaneye geldiğimde Hwasa'nın beni şişlediği için  hücreye kaptıldığını öğrendim. Benim de hücreye girmem gerekiyordu. Çünkü yarın beni kaçıracaklardı. Olacaklar ve olabilecekler hakkında hiçbir fikrim yoktu. En iyisi bir şey düşünmeden uyumak olduğuna karar verdim. Hemen yatağa girip gözlerimi kapattım.

Sabah uyandığımda yemekhaneye gidip yemek sırasına geçmeden Ryan'ın önüne kaynak yaptım. Bunu gören Ryan sinirlendi ve omzuma vurup "Hey! Sen kendini ne zannediyorsun!"  diye söylendi. Ben de arkamı dönüp gardiyanların önünde Ryan'ın yüzüne yumruk attım. Ve kavga etmeye başladık. Bu sırada gardiyanlar geldi ve bizi ayırdılar. Dudağım patlamıştı. Beni hücreye kapatmışlardı şimdi sıra Chan'daydı. Gözlerimi kapatıp hiçbir şey düşünmemeye and içtim. Çünkü düşündükçe içinden çıkılmaz bir duruma giriyordum. Yakalanmayı, yaralanmayı, ona bir şey olmasını ve 36 yıl boyunca bu iğrenç yerde yaşamayı -ne kadar yaşamak denilirse- aklımdan geçirmek dahi istemiyordum.

Yazar

Ormanın ucunda konuşlanmış ekip hazırlıklarının son aşamasındaydılar.

Raiden— Chan! Son 2 dakika kaldı hazır mısın?
C— Hazırım. Siz?
Hepsi— Hazırız!
Raiden— Şu kulaklığı al. Seninle iletişime geçebileyim.

Raiden Chanyeol'ün üstüne takip cihazı yerleştirmişti. Böylelikle Min Sung Chan'a Tae'den öğrendiği Rose'nin bulundu hücreyi tarif edebilecekti.
Raiden— Son 20 saniye hazır mısınız!
—Aynayı hazırladım.
— Bakın nöbetçiler değişti.
Raiden— Chan hazır... Şimdi!

Chanyeol ormanlık alandan boş araziye doğru ok gibi fırlamıştı. Plan işliyordu. Nöbetçilerin ikisi de Chanyeol'ü göremiyorlardı.

Chanyeol havalandırma girişine geldiğinde elindeki pense ve tornavida ile sessizce havalandırma kapağını açtı. Kapağı kenara koyup hızla içeriye girdi. İçerisi karanlık olduğundan el fenerini eline aldı.

Min Sung— Chanyeol. İlk dönüşten sağa dön.
Chanyeol Min Sung'un dediklerini uyguluyordu.
MS— Aşağıya in ve ardından sola dön.
MS— Sağda pervane var dikkat et ve sağa dön.
MS— Bir yere dönmeden direk ilerle.
Chanyeol aynı zamanda saatine de bakıyordu. 6 dakika geçmişti.
MS— Geldin karşında.
C— Tamam.

C— Rose! Orada mısın? Rose?
R— Chanyeol! Evet buradayım evet!
C— Tamam sabret açacağım şurayı.
Chanyeol elindeki aletlerle havalandırmayı açmıştı.
Rose'ye elini uzatmıştı. Rose Chanyeol'ün elini tutmuş ve havalandırma borusuna girmişti. Şimdi Min Sung'un söyledikleri yerlerden dönüş yapıyorlardı.

Raiden— Chan son 3 dakika biraz acele edin!
Çıkışa yaklaşmışlardı.
MS— Sola dönün ve geldiniz.
Çıkışa ulaşmışlardı.
Raiden— Chanyeol 1 dakikanız kaldı koşun!
Chanyeol Rose'nin yüzünü avuçlarının arasına alıp:
C— Bana güven ve ardına bakmadan koş tamam mı? Seni seviyorum...
Rose korkulu gözlerle kafasını sallamıştı.

Hapisane ve ormanlık alan arasındaki boş arazide koşuyorlardı. Ormanlık alana son 3 adım kala zaman dolmuştu. Güneş tamamen batmıştı ve sağdaki nöbetçi son anda görmüştü.

Nöbetçi— Heyyy kaçıyorlar! Yakalayın!
Tae— Gördüler!
— Hadi binin arabaya!
C— Siz gidin! Biz bunları atlatıp geliyoruz.
Raiden— Aynen hadi acele edin!
— Emin misiniz?
Tae— Hadii gidinn!
Rose— Chan!
Chanyeol Rose'ye yaklaşıp dudağına küçük bir öpücük kondurmuştu.
C— Rose, merak etme geleceğim. Seni seviyorum...

Ben de seni seviyorum Chanyeol...

Chan, Tae ve Raiden geride kalmışlardı. Rose ve diğerleri hızla ilerliyorlardı ormanlık alanda.
Bir süre ilerledikten sonra Rose silah sesleri duymuştu geride. Çokendişeleniyordu.
"Tanrım! Ne olur bir şey olmasın!" diye söyleniyordu sessizce.

MS— Merak etme Raiden ve Chan iyi nişancılardır bir şey olmaz onlara.
Rose gene de çok endişeliydi.

Ormanlık alanada yaklaşık 20 dakikadır durmadan ilerliyorlardı. Şoför karanlıkta sürerken hele bir de hızlı sürerken zorlanıyordu. Arabadaki herkes arkada kalanlar hakkında endişelilerdi ama kimse tek kelime etmiyordu.
Rose— Geri dönelim!
MS— Olmaz!
Rose— Bak ya başlarına bir şey geldiyse!
Tam bu sırada şoför önünden hızla geçen şeye çarpmamak için direksiyonu yana kaydırmıştı. Ve ilerideki ağaca sert bir şekilde çarpmışlardı. Arabanın motorundan alev çıkmaya başlamıştı.

Etrafa kırmızı-mavi ışıklar dolmuş ardından siren sesleri her tarafı doldurmuştu.
Rose etrafı yarım yamalak görebiliyordu. Kafasını çarpmış ve vücuduna cam parçaları saplanmıştı. Yanındakilerin de ondan farkı yoktu.

Polisler ve bakanın adamları onları arabadan çıkarmışlar ve karakola götürmüşlerdi. Rose'nin gözlerinden yaşlar dökülürken merak ettiği tek bir şey vardı.

'Arkada kalanlar iyiler miydi?'

'Arkada kalanlar iyiler miydi?'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şuraya bir TØP dozu bırakıyorum.

Selam gençlik! Nasıl gidiyor hikaye.?Görüşlerinizi merak ediyorum.
Sınır koymaktan pek hoşalanmam ama lütfen desteklerinizi verin. Sadece okuyup geçmeyin.
Teşekkür ederim.

Chandelier and Rosedelier || ChanroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin