0.4

503 71 56
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı...🌟

"Doktor Rose! Doktor Rose! Acil ameliyathaneye bekleniyorsunuz."

Koşarak ameliyathaneye gidip kıyafetlerimi değiştirdim. Ve 6 saatin ardından ameliyat bitmişti. Ama ben de bitmiştim.

Hipokrat yemini ettikten 2 yıl sonra Özel Seul Hastahane'sinde Kardiyolog olmuştum. Ünlü ve başarılı bir kardiyologdum. Ameliyatına girdiğim kişiler genelde VIP oluyorlardı. Dediğim gibi başarılı bir doktordum. Genç yaşımda Doçent olmuş, Kore'de birçok rekora imza atmıştım. Tümörü en kısa sürede temizlemek veya kalp naklini en az kan kaybı ile gerçekleştirebilmek gibi.

Her hafta televizyon programına çıkıp insanlara bilgi veriyordum. Mutluydum. En azından mutlu olduğum mesleği yapıyordum. Hayat kurtarıyordum!

Ailem benimle gurur duyuyor etraftaki insanlara benimle hava atıyorlardı.
Lisede yaşadığım küçük çaplı travmadan sonra hayatıma hiç erkek almamıştım. Girmek isteyen çok olmuştu hatta şu sıralar bir tane de vardı ama genel olarak hepsini reddetmiştim.

Tabii bir de Moonbyul faktörü vardı. Evet kız çok başarılıydı. Kendisiyle aynı yaştaydık ve o beyin ben kalp cerrahıydım. İkimiz de programlara çıkıyor başarılı ameliyatlar gerçekleştiriyorduk. Ama onun taktığı şey şu ki hastane yüz olarak benimkini kullanıyor benim üzerimden reklam yapıyor insanlar ondan çok beni tanıyıp beni destekliyorlardı.
Evet o durumda ben de olsam ben de onun gibi düşünürdüm ama bazen çok ileri gidebiliyordu.

Mesaimin bitmesine iki saat kala kafeteryaya indim. Bir kahve ve sandviç alıp masaya oturdum. Aradan birkaç dakika geçti geçmedi arkamdan biri gelip masaya en sevdiğim çikolatayı koydu.

Jungkook, benim gibi kardiyologdu. Benden bir yaş büyüktü. O da çok başarılıydı. Hastanedeki her kız ona deli oluyordu. O ise bana. Çok iyi biriydi. Çok da yakışıklı. Ama işte korkuyordum. Sonuçta bir travma geçirmiştim. Ya gene aynı şey ile karşılaşırsam diye temkinli davranıyordum.

JK- Selam
R- Selam. Teşekkür ederim ama yiyemem.
JK- Hadi ama Rose zaten tüm gün durmadan çalışıyorsun. Baksana iğne ipliğe döndün. Ayrıca bir çikolatadan ne olabilir ki?
R- Off haklısın sanırım Kook.
JK- Kook? Vaay bu, bu akşam seninle sinemaya gelmeyi kabul ediyorum mu demek oluyor?
R- Hayal gücün çok geniş. Ama eve gideceğim.
JK- Sen bilirsin ben de Natalie Portman'ın yeni çıkan filmine iki bilet almıştım...
R- Ne? Çıktı mı o film? Tamam geliyorum.

Zayıf noktamdan yakalamıştı beni. Hastaneden çıkıp eve uğramıştım. Üstüme eşofman takımımı giyip Kook'un gelmesini bekledim. Sinemaya geldiğimizde mısır ve kolalarımızı alıp yerimize oturmuştuk.

Film romantik komediydi. Kook ile şu zamana kadar çok vakit geçirmiştim. Onunlayken kendimi mutlu hissediyordum. Beni sürekli esprileriyle eğlendiriyor, ara ara da romantik sözleriyle kalbimin hızlanmasına sebep oluyordu.

Dediğim gibi geçmişte yaşadıklarımdan dolayı temkinliydim. Ama Kook bana o güveni veriyordu. Hem daha ne kaybedebilirdim ki?
Sinemadan çıktıktan sonra ona çok sıcak olduğunu ve dondurma istediğimi söyledim.

Han nehrinin dibindeki cadde her zaman çok kalabalık oluyordu. Oradaki dondurmacılara doğru yürüyorduk.

JK- Bu gece gökyüzü çok güzel değil mi?
R- Evet yıldızlar görünmüyor ama dolunay efsane görünüyor.
JK- Sen de öyle görünüyorsun.

Yanaklarımdan ateş fışkırıyordu. N'olur kızarmayım n'olur...
Dondurmalarımızı alıp benim evime doğru yürümeye başladık. Evimin önüne geldiğimizde dondurmalarımız da bitmişti.

R- Bu gece için teşekkür ederim. Çok iyi geldi buna ihtiyacım varmış.
JK- Rica ederim. Ben de çok eğlendim.
R- Eve dikkatli git.
JK- Peki.
R- İyi geceler.

Arkamı dönüp ilerlemeye başladığım sırada
JK- Rose!
Geriye dönmüştüm.
JK- Bir şey unuttun.
Yavaş adımlarla bana yaklaşmıştı. Öne doğru eğilip alnıma küçük bir öpücük kondurmuştu.
JK- Simdi gidebilirsin. Tatlı rüyalar...

Arkasını dönüp gitmişti. Kalbim yerinden çıkacaktı adeta. Dudağımdan öpeceğini zannedip kendimi hazırlamıştım. Ama o çok düşünceliydi. İsteyip istemediğimi bilmediği için alnımdan öpmüştü. Kook'u düşünerek uykunun derinliklerine dalmıştım.

Gece saat 03.25'te telefonumun sesiyle uyandım. Asistanım arıyordu.
R- Efendim.
Asistan- Rose hanım bugün anjiyo ameliyatında koroner artere stent taktığınız Bay Ji nefes almakta zorlanıyor ve beynindeki oksijen sirkülasyonu gerçekleşmiyor. Ne yapmalıyız?
R- Hemen geliyorum hastaya hemoglobin takviyesi yapıp 100 ml adrenalin serumu bağlayın.

Hastaneye vardığımda hastanın kalbi durmak üzereydi. Elimden geleni yapmıştım ama onu hayata geri döndürememiştim.

Ölüm saati 04.05

Ertesi gün başhekim beni acil cerrahi toplantıya çağırmıştı. Bütün cerrahlar oradaydı.
Başhekim- Toplantıya sizleri çağırma sebebim Bay Ji'nin vefat etmesidir.
Doktor1- Kendisi Lotto'nin ortaklarındandı. Başımıza fena iş aldık.
Doktor2- Suç bizim değil Doktor Rose'nin hastasıydı. Beceremeyecekse VIP hastaları almamalı değil mi ama?
Doktor3- Hastaneye dava açacaklarmış.
Doktor4- İyi de ameliyat çok iyi geçmişti nasıl böyle bir şey olabilir?
Başhekim- Bundan sonrası bana ait arkadaşlar. Doktor Rose'yi suçlamayacaksınız! Yapılan bir hata varsa bunu ben yaptım anlıyor musunuz! Kimse bu konu hakkında tek kelime etmeyecek!

Moonbyul- Durun!

Şuraya bir Jungkook dozu bırakıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şuraya bir Jungkook dozu bırakıyorum

Chandelier and Rosedelier || ChanroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin