1.8

363 60 45
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı...🌟

"Yapabildiğim tek şey ise bu karanlık ve soğuk odada kanımın bedenimden firar etmesini izlemekti..."

Gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım. Üstüme bir sürü kablolar bağlanmıştı. Ne olmuştu bana? Ne yani bütün o hissettiklerim bir hayalden ibaret değil miydi? Gerçek miydi onlar. Dudaklarımı çok kurumuş hissediyordum. Tam bu sırada içeri Tae girmişti.

Tae— Rosie bebğim... nasılsın?
R— Tae! Ne oldu bana?
Tae— N-nasıl hatırlamıyor musun?
R— Yok yani şey... ben bütün bu olanları hayal ettiğimi zannetmiştim.
Tae— Ohh hafıza kaybı yaşadın zannettim! O koğuşunuzdaki şerefsiz oros—
R— Şşş Tae! Küfretme.
Tae- Tamam işte o alçak seni şişlemiş. Sonra da arkasına bakmadan kapıyı kapatıp hiçbir şey olmamış gibi koğuşuna geri dönmüş. Sen de fazla kan kaybetmişsin. Hemen bizi aradılar biz de hastahaneye geldik.

R— Biz?
Tae— Chanyeol. Onunla beraberdim. Seni oradan nasıl çıkartabiliriz diye konuşuyorken önce beni cezaevinden aradılar ardından ona mesaj geldi. Senin için çok endişelendik. Ama o perişan oldu Rosie.!
R— Tae. Onunla...
Tae— Ben çıkacağım ve gelecek tamam mı?
R— Teşekkür ederim Tae.

Gülümsemekle yetinmişti. Sonra ayağa kalkmış ve cebinden annemin Hwasa'da olan kolyesini çıkarmıştı.
Tae— Sanırım bu sana ait.
R— Tt-tae...
Ellerimin arasına kolyeyi verip alnıma bir öpücük kondurdurduktan sonra dışarı çıkmıştı.

Ardından kapı açıldı. Ve içeri o girdi. Yüzü bembeyaz gözleri kıpkırmızıydı. Kapıyı kapattığında göz göze gelmiştik.

Olduğu yerde duruyordu. Uzun siyah kaşkolu,içine giydiği bembeyaz gömleği ve düzenlenmemiş dağınık kıvırcık saçlarıyla ne kadar mükemmel görünüyordu. Tanrıya şükür ediyordum. Bu dünyadan gitmeden onu bir kez daha görebilmiştim. Sahiden ne zaman bu kadar tutulmuştum ona?

Hala göz gözeydik. Sonra benim de onun da gözlerinden küçük bir damla yaş aktı. Ve ardından bana doğru adım atmaya başladı. Yatağın yanına kadar geldiğinde bana doğru eğildi ve dudaklarıma dudaklarını bastırdı.

Öpüyordu. Çok güzel öpüyordu. Bir süre karşılık vermedim. Ama ardından dayanamayıp ben de öpmeye başladım. Anlatamayacağım bir duyguydu. Bir eli yastığımın üstünde diğeri ile de yüzümdeki saçımın perçemlerini kulağımın arkasına sıkıştırıyordu. Ben ise yatakta put gibi duruyordum.Bir süre öyle kaldık. Sanki ayrılırsak bir daha birbirimizi göremeyecekmişiz gibi. Yavaşça kafasını yukarıya doğru kaldırdığında hala gözlerinden damlalar firar ediyordu. Dudaklarıma küçük öpücükler vermeye devam etti.

Ardından dudaklarımın kuruduğunu görünce  yandaki komodinin üzerinden suyu bardağa doldurdu ve beni yavaşça sırtımdan destekledi. Elindeki suyu alıp içitim. O ise saçlarımı okşuyor, onlara öpücüklerini hediye ediyordu.

Suyu bitirdiğimde:
C— Özür dilerim... Seni kurtaramadığım, aileni kurtaramadığım için... Affet beni Rose.
R— Yeol...
Kelimeler boğazıma düğümleniyordu. Söyleyeceğim, söylemek istediğim hiçbir şeyi şimdi hatırlayamıyordum.
R— Senden bir şey isteyebilir miyim?
C- Elbette?
R— Bb-bana sarılabilir misin?
Sorumu yönelttikten hemen sonra yavaşça yukarıya doğru kalktı. Ve üstümdeki örtüyü kenara çekti. Ben de kaymıştım. Yanıma uzandığında uzattığı kolunun üstüne başımı koymuş ellerimi göğsü ile göğsüm arasına sabitlemiştim. Şimdi ise ben onun kokusunu içime doldururken o da kesilmiş saçlarımı okşuyordu.

R— Üzgünüm. Ama garip bir şekilde huzurluyum Yeol. O gece hücrede seni son kez görebilmek ondan sonra ailemin yanına gidebilmek istemiştim. Ama şimdi hislerim tamamen değiştiler. Kalmak istiyorum Yeol. Senin yanında olmak istiyorum. Ama ne kadar şanssızım ki iyileştiğimde gene ayrılacağız ve ben gene...

Chandelier and Rosedelier || ChanroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin