1.0

413 64 28
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı...🌟

"Ve elindeki tahta tokmağı masaya vurmuştu.
"Tak!""

Yazar

Chanyeol mahkemeye atandıktan hemen sonra dosyaları incelerken Rose'nin ismiyle duraksamıştı. Ajan Jo araştırdıklarını anlatıyordu ama o dinleyemiyordu.

Rose'nin böyle bir davada nasıl suçlu olabileceğini düşünüyordu. Mahkemeye çıktığında göz göze geldiler. Çok gergindi anlam veremiyordu. Ama işini yapması gerekiyordu ve etrafta kameralar onu çekiyordu.

Ciddi bir şekilde konuşmaya, kıza sorular sormaya başladı. Kız masum olduğunu kendisinin yapmadığını söylüyor elinden geldiğince kanıtlar sunmaya çalışıyordu.

Karşı tarafın avukatı ise boyna kızı suçluyordu. Kızın avukatında ise çıt yoktu. Belliydi avukat barodan atanmış ve savunma yapmayacaksın diye tembihlenmişti. Yoksa hiçbir avukat böyle çıt çıkarmadan oturmazdı.

Durum bariz belliydi olay daha çok yeniydi ve daha elimizde kızın yaptığı ile alakalı kesin bir kanıt yoktu. Onu denetimli bir şekilde serbest bırakıp mahkeme tarihini ileriye atacaktı yani en azından o böyle düşünüyordu. "Karar!" dediği anda herkes ayağa kalmıştı. Kız umutlu ve yalvaran gözlerle yıllar önceki arkadaşına ona inanması için bakıyordu.

Chanyeol tam konuşmaya başkayacakken içeri mübaşir girmiş ve Chanyeol'ün kulağına adalet bakanlığından kesin emir geldiğini ve kızın gözaltında bekletilmesi gerektiğini söylemişti.
Genç savcı buna anlam veremiyordu. Bir süre mübaşirle sebebi hakkında konuşmuş ama bilgi alamamıştı.

Yasa kuralları böyle değildi. Ama yukardan da emir gelmişti. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Sonuçta o bir savcıydı ve zanlının tarafında olamazdı ve üstlerinden kesin emir gelmişti. Bilmediği bir durum vardı belki de. Üstü ne diyorsa onu yapmalıydı.
" Katil zanlısının gözaltına alınmasına..."

Savcı arkasını dönmeden önce genç doktora bakmıştı. Doktor da ona. Doktorun gözünden sadece tek bir damla düşmüştü. Ama bu damla kızın bütün hayal kırıklığını, umutsuzluğunu ve acısını anlatıyordu.

Genç savcı dava bittikten hemen sonra hakimin odasına gitmişti. Neler olduğunu sormuştu. Hakimin tek dediği şey ise "O kadın bakanın oğlunun katili Chanyeol! Bu kadar! Bana nasıl, neden diye sorma! Emirler böyle. Sen elinden geldiği kadar görevini yap. Bulduğun her bir kanıtı bana mahkemeden önce göster tamam mı?"

Genç savcı olanları şaşkınlıkla izliyor hakimin dedikleri karşısında şaşkınlığa uğruyordu. İçten içe bu işin içinde bir şeyin olduğunu düşünüyordu. Burası özgür bir yerdi. Yasama da yürütme de yargı da özgür olmalıydı ama şu an öyle görünmüyordu. Birileri birilerine emir veriyor, emirin ne olduğunu sorgulamadan karşıdaki kişinin masum mu yoksa değil mi olduğunu bilmeden ona hüküm veriliyordu. Ve bu genç savcıya hiç doğru gelmiyordu.

Genç savcı mühendis arkadaşının yanına gitmişti. Arkadaşı sözde mühendisti aslında çünkü kendisi başarılı bir hackerdı. Genç, mühendisten Lotto otelin mahkemede kızın dediği tarih ve saate bakmasını istemişti. Lotte otele gitmemişti çünkü kaydın silindiğinden %100 emindi.

Mühendis kaydı bulmuş, savcıya izletmişti. Savcı kopyasını alıp ofisine döndü.
Kız doğru söylüyordu gerçekten de dediği gibi olmuştu. Ajan Jo'dan kayıtta kendisini görevli olarak tanıtan sarı saçlı adamın kim olduğunu nerede çalıştığını öğrenmesini istemişti.

Bu sırada da otopsiden istediği raporlar ve bıçaktaki parmak izleri belgeleri gelmişti. Otopsi raporunda maktulün bedeninde uyuşturucuya rastlanmadığı ve ölüm nedeninin bıçaklı saldırı sonucunda kan kaybı olduğu yazıyordu. Bıçaktaki parmak izi ise kızın parmak  izi ile birebir uyuşuyordu.

Genç savcı kıza inanmak istiyordu. Evet yaptığı yanlıştı masumun sanılan bakanın  tarafında olmalıydı ama savcı içten içe kıza inanıyordu. Bu yüzden arabasına atlayıp cesedin bulunduğu hastahaneye gitmişti. Hastanede morg bölümünde çalışan adli doktor arkadaşının yardımıyla morga girmişti. Amacı cesedi kendi gözleriyle görmekti. Doktor arkadaşı cededi omzuna kadar açtığı sırada koridordan koşarak altı yedi tane takım elbiseli ajanlar gelmişti.

Genç savcı tüm bunları düşünmüştü. Ve planlamıştı. Evet planı gerçekleşmişti. Gerçekten bu işin içinde bir bit yeniği vardı. Normalde savcı istediğinde izinsiz bir şekilde cesede bakabilme yetkisi vardı. Ama şu an arkadan ajanlar geliyordu. Ve emindi ki az sonra cesedi tamamen açamadan kendisini dışarı çıkartmak isteyeceklerdi. Genç savcı zeki biriydi bunların hepsini önceden düşünmüştü.

Kolunun altına gömleğinin içine sakladığı şırıngayı çaktırmadan cesede saplamış ve kan almıştı. İşini bitirdiğindeyse ajanlar gelmişti. Tam tahmin ettiği gibi cesedin tamamına bakamadan onu dışarı çıkarmışlardı.

Savcı hemen şırıngayı başka bir doktor arkadaşına götürmüş ve test sonucu için kan tahlilinin başına hiç ayrılmadan beklemişti. Kan tahlili çıktığındaysa raporu alıp ofisine gitmişti.

Tahlil raporunda cesedin kanında %79 oranında eroin tespit edilmişti. Doktor haklıydı bu bir komploydu. Olanları anlatmak için hemen hakimin yanına gitmişti.

Rose

İnanmamıştı.
Beni tanıyan bile bana inanmamışken beni tanımayanlar bana nasıl inanacaktı.

Polis arabasına ellerim kelepçeli bir şekilde bindirilip karakola götürüyorlardı beni.

Kelepçelere bakarak ben neredeyim diyordum. Hayatım gözlerimin önünden geçiyordu. Sonra annem! Annemler aklıma gelmişti. Neredelerdi acaba sağlıkları yerinde miydi? Bakan tehdidini gerçekleştiremeyeceğini düşünüyordum. Çünkü eğer böyle bir şey yaparsa okları üstüne çevirirdi.

Neredelerdi? Benim için ne kadar endişelenmişlerdir? Acaba onlar da bana inanmıyorlar mıydı? Nasıl her şey birden bire darmadağın olmuştu? Ben nasıl kurtulacaktım bu cehennemden? Tanrım yardım et lütfen...

Neredelerdi? Benim için ne kadar endişelenmişlerdir? Acaba onlar da bana inanmıyorlar mıydı? Nasıl her şey birden bire darmadağın olmuştu? Ben nasıl kurtulacaktım bu cehennemden? Tanrım yardım et lütfen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şuraya bir Justin dozu bırakıyorum.

Chandelier and Rosedelier || ChanroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin