0.5

401 72 41
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı...🌟
Canlarım, güzel kalpli arkadaşlarım. Neden hayalet okuyucu oluyorsunuz? Hikayeyi kaç kişi okuyor, atılan oylara bakın! Gerçekten sizin için önemli olmasa bile benim için önemli. Lütfen okuyup geçmeyin. Keyifli okumalar...

Durun!

Moonbyul nefes nefese komferans salonuna girmişti.
Moonbyul- Doktor Rose suçsuz değil! Ayrıca Sayın Başhekimim suçu neden üstünüze alıyorsunuz anlam veremiyorum. Bayan Go olayında Doktor Iseul'e aynı ayrıcalığı tanımamıştınız. Bu olayda Doktor Rose suçlu. Bakın hastayı ameliyata almadan önce gerekli tahlilleri yapmalıydı. Ameliyattan önce hastanın kanındaki Karbonik Asit miktarına bakması gerekiyordu, miktarı kanda az olduğu için Bikarbonat iyonları oksijene ayrışamamış. Bu da beyin hücrelerine yetersiz Oksijen gidince beyin ölümünü getirmiş beraberinde.

Doktor1- İnanmıyorum nasıl böyle bir ihmalkarsızlık yapar!
Doktor2- Genç ve çömez bir doktoru VIP hastalara verirseniz sonu böyle olur işte.

Tek kelime edemiyordum. Kan tahlillerine o kadar dikkatli bakmıştım ki! Kesinlikle kanındaki Karbonik Asit miktarına bakmıştım. Hemen kucağımdaki hasta dosyasının kapağını açıp o tahlil kağıdını aramaya başladım.

Yoktu!!

Bu işin içinde bir iş vardı. Durumu inkar edip boşa sözler sarf etmeme gerek yoktu. Tek kelime etmemiştim.

JK- Hayır! Moonbyul haklı değilsiniz! İşte burada...
Elindeki tahlil kağıdını gösteriyordu. Doğru ameliyata girmeden önce onun görüşünü almak için odasına gitmiş sonrada kağıdı orada unutmuş olmalıydım.

JK- Doktor Rose gerekli bütün tahlilleri yapmış. Ayrıca Karbonik Asit miktarı da gayet normalmiş.
R- Hocam
Söz almak için elimi kaldırmıştım.
R- Asistanım dün çıkmadan önce Bay Ji bana kahve içip içemeyeceğini sorduğunda ona içebileceğini fakat bir bardaktan fazla olmayacağını söyledim. Bugün kafeteryaya gidip çalışana sorduğumda hastanın grande boy amerikano istediğini söyledi.

Çalışan ameliyatını sorup sakıncalı olduğunu düşündüğünden Bay Ji'ye sorumluluğumu alıyorum anlamında bir kağıt imzalatmış. Bay Ji kahveyi içtikten 2 saat sonra fenalaşmış. Büyük ihtimalle kafein kalbine fazla gelmiş ve kalbi kanı yeterli pompalamayınca Karbonik Asit miktarı azalmış.

Hastaneye geldiğimde elimden geleni yapsam da onu kurtaramadım. Üzgünüm. Ama bu konuda hatalı olduğumu düşünmüyorum. Hasta isterse anjiyo ameliyatından sonra yemek yiyip içecek içebilir. Buna biz sınır koyamayız. Hastane sözleşmesinde yazıyor bu. Evet daha dikkatli olmam gerekirdi ama Bay Ji kendi sonunu benim ihmalimle değil kendi getirmiş oldu.

Hastaneye dava açılmıştı ama kısa süre sonra Bay Ji'nin intihar mektubu ortaya çıkınca bilerek yaptığı anlaşılmıştı. Moonbyul ise bana daha da çok bilenmişti. Başhekim beni suçluyan doktorlarla sert bir şekilde "Hastanemizdeki doktorların arkasında durmak onları kollamak bizlerin görevidir. Bayan Park ile bir derdiniz varsa kapı orada gidebilirsiniz!" demişti.

Birkaç hafta sonra Kook ile akşam gerçekleşecek opera müzikali için buluşmaya hazırlanıyordum. Kırmızı dizlerimin hemen altında biten bir kumaş elbise giymiş, ten rengi topuku ayakkabılarım, dağınık topuz saçım ve elmas yüzüğümle mükemmel olmuştum.

Kook Porsche'si ile beni almaya gelmişti. Çok şık olmuştu. Takım elbise ona çok yakışıyordu. Önce şık bir restorana gidip yemek sipariş ettik. Şarap ve biftek mmm miss.
Yemeğimizi yedikten sonra müzikalin yapılacağı salona girmiştik.

Müzikal bittiğinde Kook beni eve götürmüştü. Kapının önüne yanaşıp arabayı durdurdu. Arabadan çıktı ve kapımı açtı.

JK- Bugün peri kızı gibiydin. Ama gene bir şey eksikti Bayan Park.
Arkama geçip elindeki kutudan kalın elmas bir kolye çıkardı.
JK- Müsadenle...
Boynuma taktı. Ama bu çok pahalıydı! Ve çok güzel!
JK- Haftaya tekrar müzikal olacak. Bana kavalyeniz olma şerefini tekrar bahşeder misiniz Bayan Park?
R- Jungkook bu bu çok güzel ama kabul edemem bu çok büyük bir hediye.

Gözlerime bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden sadece gözlerime. Yavaşça birbirimize yaklaşıyorduk. Ve en sonunda dudaklarımız buluşmuştu. Çok narin öpüyordu. Minik hareketler ve sımsıcak dudaklar...
ayrıldığımızda iyi geceler dileyip eve girmiştim.

Yüzümün kıpkırmızı olduğuna %10000 emindim. Sabah uyandığımda geç kaldığımı fark ettim. Kahvaltı yapamadan hızlıca hastaneye gittim. Hastane asansörünü beklemek kadar uyuz bir şey yoktu. Ama bugün şanslıydım ki asansör hemen gelmişti. Üstelik içi de boştu hemen 4. kata basıp kapıyı kapatmaya yeltendim.

Kapı tam kapanacakken arasından bir el kapıyı durdurdu. Kook'tu. Kalbim hızlanmaya başlamıştı. Deli gibi çarpıyordu. Yüzüm yanıyordu ve pespembe olmuştu.
JK- Günaydın.
R- Sana da.
Öhöm öksürmüştü. Tam bir şey demek için ona dönüp ağzımı açmıştım ki onu da benimle aynı pozisyonda bulmuştum. Gülmeye başlamıştık.

R-Sen söyle önce.
JK-Hayır sen söyle.
R-Yo—

Bir anda beni geriye yaslayıp dudaklarıma kapanmıştı. Karşılık veriyordum. Hoşuna gitmişti ki dudakları yukarıya doğru kıvrıldı. Elleri boynumda ve yanağımdaydı. Benimkiler ise saçlarında ve ensesindeydi.

Kapı açılma sesini duyduğumuzda birbirimizden ayrılmıştık. Kapı açıldığında ikimizin odaları farklı tarafta olduklarından ayrılmıştık ki bir anda elime peçete sıkıştırıp bana göz kırpmıştı.
Ahh lanet olsun! Rujum dağılmıştı sanırım. Bu sırada asistanım geldi ve eski tedavi ettiğim hastamın 50. Yaş doğum günü partisine davet ettiğini söyledi.

Aslında gitmek istiyordum adam çok komik ve iyi anlaştığım bir hastamdı. Ama sıkıntı şuradaydı: bu hasta trafik kazasıyla bana gelmişti karısını da Moonbyul tedavi etmişti. Büyük ihtimalle bu davete onu da çağırmışlardı -ama biri yüzünden istediğim şeyleri yapamamak beni kısıtlamamalı- bu yüzden davete gitmeye karar verdim.

Şuraya bir Selena dozu bırakıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şuraya bir Selena dozu bırakıyorum.

Chandelier and Rosedelier || ChanroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin