2.5

402 66 98
                                    

🌟 Yıldızlara dokunmak bu kadar zor olmamalı...🌟
{Hikayemi beğenip de oy kullanmayan güzel arkadaşlarım; lütfen üzmeyin beni.}

Canlarım, güzel kalpli arkadaşlarım. Neden hayalet okuyucu oluyorsunuz?  Hikayeyi kaç kişi okuyor, atılan oylara bakın! Gerçekten sizin için önemli olmasa bile benim için önemli. Lütfen okuyup geçmeyin. Okuduğunuzu bilmeye benim de hakkım var. Rica ediyorum, oylarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar...

C— Şimdi gözünü açacağım hazır mısın?
R— Aç aç evet hazırım...
Gözümü açtığında karşımda gördüğüm şey ile göz yaşlarıma engel olamamıştım.

Rose

Hayat ne gerçekten? Kim yaşadığı zorluklara göğüs gerebiliyor? Peki zorlukları yaşadıktan sonra aydınlığa çıkabileceğini kim biliyor? Bilinmezliği yaşamak ne kadar kötüymüş meğerse... Gelecekte ne olacağın bir muamma, başına daha ne geleceğini bekleyerek elin kolun bağlı sadece ufacık bir umut arayarak yaşamak. Hayat ne kadar zormuş... İnsanlar ne kadar kör, acımasız ve insafsızmış. Senin için uğraşanlar, sana değer veren sayılı insanlar ne kadar önemliymiş meğerse... Onları kaybetmeyi düşünmek bile seni acınası bir duruma sokuyorken bir de kaybettiğinin haberini almak mesela... Ne kadar kahrediciymiş.

Birkaç ay öncesine kadar hep zorlu bir hayatım olduğunu düşünür isyan ederdim. Hatalı olan benmişim. Hayatın karşıma çıkarabileceklerini hep azımsamışım meğerse. Evet belki kazandıklarım kaybettiklerimi geri getiremeyecek, belki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ama neden şu zaten zor hayatı somurtmakla, sürekli kötüyü düşünmek, bulunduğun durumun hep daha iyisini istemekle geçirelim ki?

Bir kere de şükür etsek, şöyle geriye çekilip aslında hayatın güzel bir yer olduğunu düşünsek, anı yaşasak ne kaybederiz ki.

Kaybettiklerimi telafi edemesem de anı yaşayabilmek mutlu olabilmek için...

Ağlıyordum. Ama bunlar mutluluk gözyaşlarından fazlası değildi. İşte o an... O an anladım değer bilmeyi. Ben mutluydum. İnadına mutlu olacaktım. Hızla koşup boynuna atladım en yakın arkadaşımın. Zayıflamış biraz da saçlarını uzatmıştı kerata. O iyiydi ya her şey daha güzeldi şimdi. İşte hayat bana bir şans daha tanımıştı. Tam onu kaybettim diye düşünürken işte şimdi ona sarılıyor nefes alışverişlerini hissedebiliyordum.

Geriye çekilip şöyle bir daha baktım ona. Gözyaşlarımıza hakim olamıyorduk ikimiz de. Sonradan kahküllü ince uzun platin renkli saçları olan gülümseyerek bize bakan tatlı bir kız gördüm Tae'nin arkasında.

R— Teşekkür ederim... Teşekkür ederim yeniden hayatıma girdiğin için şapşal çocuk!
Hepimiz gülümsüyorduk.
C— Rose!
Chanyeol'ün bana seslenmesiyle arkamdaki duran dağdaki Hollywood yazısını görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Chanyeol karşıdaki
iki katlı beyaz evi işaret edip:
C— Hadi. Misafirlerimizi evimizde ağırlayalım sevgilim.

Ne yani o ev bizim miydi? Hollywood ha!Tekrar gözyaşı mı yani... Eve girdiğimde koşarak hızla her yeri gezdim. Çok güzeldi burasıı!
Yavaş yavaş akşam oluyordu. Yeol ve Tae barbekü ile savaş verirken ben de Tae'nin yanında gelen kız ile tanışmıştım. Kızın ismi Lalisa'ymış. Four Seasons Otel'de çalışıyormuş. Bizim çatıda yaşadığımız olaylar sırasında son katta olduğundan sesleri duyup çatıkatına koşmuş. Oraya geldiğinde yerde yatan bir Tae görmüş.

Onu tam hastahaneye götürecekken Tae buna izin vermemiş. Bunun için onu bir otel odasında özel doktor çağırarak tedavi ettirmiş. Tae uyandığında olanları Lalisa'ya anlatmış ve Lalisa onu koruyabileceğini söylemiş. Tabii bu sırada polisler de Tae'nin peşine düşmüşler. Lalisa Tea'nin saklanmasına yardım etmiş. Sonra da birbirlerine aşık olmuşlar ve Kore'den kaçmışlar. O bütün bunları anlatırken Tae'yi orada bıraktığım için bir kez daha kendime küfrettim. Yakınımızda bir yerlerde Yeol onlara da ev bulmuş ve oraya taşınacaklarmış.

Chandelier and Rosedelier || ChanroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin