Episode 17'

1.7K 207 80
                                    

k.yeis: Jimin, parkta oturduğunu biliyorum.

k.yeis: Ayağa kalk ve lütfen öylece dur. Sakın arkana dönme.

parkjimin:
Burada mısın Yeis?

k.yeis: Evet, buradayım. Lütfen arkana dönme.

parkjimin:
Tamam.

Jimin ayağa kalkmış, öylece önüne bakıyordu. Yeis, ondan arkasını dönmemesini istemişti. O istemişse, o da onu kıramazdı. Zira şu an, yeterince halsiz ve birine ihtiyacı olduğu bir durumdaydı. Gözlerini bir kez daha, akan yaşlara inat kapatıp açtı. Ağrıyordu artık gözleri. Gitmemeliydi belki de, annesinin mezarına...

Yeis, titreyen bacaklarıyla yürümeye devam etti. Bunu yaptığına hâlâ inanamıyordu.

Yürüdü, yürüdü ve sonunda sevdiği çocuğun tam da arkasında durdu. Bir elindeki pamuk şekere bakıp gülümsedi.

"Ben geldim." Dedi, Yeis. Sesi, yüzündeki maskeden dolayı boğuk çıkıyordu.

"Sen? Yeis..." Jimin'in sesi titriyordu. Bu, Yeis'in gözlerinin dolmasına neden olmuştu.

Bir adım daha yaklaştı Yeis. Ellerini Jimin'in karın hizasında birleştirdi. Elindeki pamuk şeker Jimin'in tam da önüne düştüğünde gülümsedi.

"Bu pamuk şeker de ne?"

"Kendime almıştım ama sana vermek istiyorum."

"Nedenmiş?"

Kaşları havalandı, ilk defa özgürce gülüyordu. Bir şeyleri saklamadan.

"Belki acını hafifletir, tatlığıyla?"

"Sanmıyorum ama yine de teşekkür ederim."

Pamuk şekeri Yeis'in elinden alıp, arkasına dönmeden geriye doğru gitti ve bankın üzerine bıraktı. Karın hizasında bulunan minik ellere, dokundu.

"Anın tadını çıkarmak istiyorum." Dedi, Jimin. Yeis'in kalbi hızlıca atmaya devam ediyordu. Şu an sevdiği çocuğa sarılıyordu.

Yeis'in eli, Jimin'in bileğinde olan bilekliğe değindi.

"Takmışsın?"

"Çıkaracağımı düşünmüyorum."

Yeis, gülümsedi. Kafasını sırtına yasladı Jimin'in.

"Bugün neler olduğunu anlatmak ister misin?"

Kafasını iki yana sallamasını, hareket eden bedeninden anlamış ve susmayı tercih etmişti.

"Neden kendini bana göstermiyorsun Yeis?"

"Böyle daha rahat hissediyorum."

Jimin bir şey diyemedi. Rahat hissediyorsa öyle olsun, dedi içinden. O buradaydı ve ona sarılıyordu. Yeis farkında değildi ama Jimin'in yükünü az da olsa hafiflemişti.

Jimin, şimdi hiç olmadığı kadar özgür hissediyordu. Bunu ona hissettiren ise, yüzünü bile görmediği kızdı.

Parmakları, minik ellerin üzerinde gezindi.

"Ellerin minikmiş." Jimin gülerek konuştuğunda, Yeis de ona katıldı.

"Bana diyene bak. Küçük civciv."

"Civciv demesen olmuyor dime?"

"Yuoo. Sen benim civcivimsin."

"Yuoo." Diyerek taklit etti Yeis'i. İkisi de hayatlarında gülmediği kadar gülüyorlardı.

Yeis, ritimleri bozulan kalbine küfrederek oradan ayrılmak zorundaydı. İstemeden olsa, dudaklarını araladı.

"Jimin, benim gitmem gerek."

"Yeis-"

Yeis, Jimin'in söylediği şeyi beklemeden koşmaya başladı. Jimin o sırada arkasına döndü ve Yeis'in koşan bedenini gördü. Tanıdık gelmişti nedense. Gülerek bankın üzerindeki mavi pamuk şekeri alıp, evine doğru yürümeye başladı. Her ne kadar eve gidip, üvey annesini görmek istemese de, bugün onun keyfini kimse kaçıramazdı. Yolda yürürken telefonunu çıkardı.

O sırada Yeis; bir binanın arkasına gelmiş, ellerini duvara dayayarak nefeslerini dizginlemeye başladı. Çantasından çıkardığı ilaçlarını su yardımıyla aldı. Yaklaşık 2 dakika sonra rahatladığını hissettiği o anda, kalp ritimlerini tekrardan bozan o mesajla gülümsemesi tekrardan canlandı.

parkjimin:
Unutmadan, kokun çok güzel.
Portakal kokuyorsun.
Ve bu çok hoş'

💙🐥

Umarım beğenerek okursunuz.

Bu arada yorumlarınız neden bu kadar az? 😒

Her neysem, yine de seviliyorsunuz. Bayy 💙

𝐘𝐞𝐢𝐬, 𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠「 PJM 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin