Selams! Özel ve son bölümle karşınıza geldim. Bu kitapta ağlayanlar çok olmuş. Özür dilerim, sizi üzmek istemezdim...
Umarım bu bölüm, beni affetmenizi sağlayabilir. <3
Ve satır arası yorum lütfen...
💙🐥
Genç adam, titreyen bacaklarına aldırmadan yürümeye devam etti. İçindeki buruklukla derin bir nefes alıp, elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Son aramalara girip, en çok aradığı kişiyi tekrardan aradı. Telefon aramanın ilk saniyesinde cevaplanırken, boğazını temizleyip konuştu.
"Ben az önce geldim, sen ne zaman geleceksin?"
Telefonun diğer tarafında olan genç kız, dudaklarını birbirlerine bastırdıktan sonra konuştu.
"Yoldayım, 5 dakikaya geliyorum."
"Beni yalnız bırakma..."
"Sadece 5 dakika sonra yanındayım sevgilim..."
"Peki..."
Telefonu kapatıp, tekrardan cebine koyduktan hemen sonra diğer elinde bulunan gül demetine baktı. Zaten dolmuş olan gözlerinden birer damla yaş düşmesine izin verdi. Buruk bir tebessümle elinin tersi ile gözyaşlarını temizledi.
Yavaş adımlarla ilerlemeye devam etti. Bulunduğu ortam çok ürkütücüydü. Değer verdiği insanların burada olduğu aklına gelince daha da gerildi ve tekrardan derin bir nefes alıp verdi. Genç adam, sıkıntısını gidermek için bu sefer de kafasını gökyüzüne kaldırdı. Aldığı her nefesi onlara borçluydu. Attığı her adımı, gülümsediği her anı, yaşadığı bu hayatın her şeyiyle onlara borçluydu. Tek o değil, genç kız da onlara borçluydu. Ellerinden pek bir şey gelmiyordu. Onlara sürekli teşekkür etmekten başka bir şey yapamayacaklarını düşünüyorlardı. Sürekli teşekkür etmek, sürekli sevdiği çiçeklerden getirmek, sürekli onlarla konuşmak... İstinasız her ay gerçekleşen olaydı bu. Hiçbir zaman sıkılmamışlardı, sıkılmayacaklardı. Bu, onlar için bir ritüele dönüşmüştü artık. Ama bu sefer sanki her şey daha farklıydı. Genç adam bunun farkındaydı, belki de bu yüzdendi, içindeki bu keder...
Varacağı yere 10 adımlık bir mesafe kalmışken olduğu yerde duraksadı. Tek başına gitmeyi istemedi. Son 2 senedir, buraya hiç yalnız gelmemişti. Hep onunla gelirdi, Chung Ae ile...
Chung Ae ile yaklaşık 3 senedir birlikteydiler. İlk sene Chung Ae' den gizli bir şekilde geliyorken, daha sonra öğrendiği şeyle şoke olmuştu.
Chung Ae de onun gibiydi. Belki de bu hayatın onlara oynadığı acımasız bir oyundu. Kimilerini acı ile imtihan ederken, kimilerini mutlulukla şereflendiriyordu. Acı çekenler, nerede hata yapmışlardı? Bu sonu gerçekten hak etmişler miydi, ya da gerçekten de kader denilen silsile miydi sadece?
Bunu sadece Tanrı bilebilirdi.
Genç kız, sonunda geldiğinde genç adama buruk bir tebessüm bahşetti. Dudaklarını oynatarak konuştu, sesi boğazındaki yumrudan dolayı fısıltı halinde çıkmıştı.
"Ben geldim..."
Genç adam dudaklarını iki yana kıvırarak karşılık verdi.
"Hoş geldin."
Gözleri genç kızın elindeki kafese gidince konuşmasına devam etti.
"...Mochi'yi de getirmişsin."
Genç kız, gözlerinden akan yaşa engel olamadı. Titreyen sesiyle konuştu.
"Onun da burada olması gerektiğini düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐘𝐞𝐢𝐬, 𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠「 PJM 」
Fanfiction💙🐥 k.yeis: Seni seviyorum. k.yeis: Utanınca kızaran yanaklarını, k.yeis: Gülünce kısılan gözlerini, k.yeis: En önemlisi de kalbini... k.yeis: Sırf gülünce gözüken, kırık ön dişini saklamak için yarıda bıraktığın muhteşem gülüşüne bunu yapma. k.yei...