Episode 28'

1.6K 194 58
                                    

Bugün Jimin'in doğum günüydü. Yeis, çantasına sıkıştırdığı hediye paketlerine bir şey olmaması için dua ediyordu. Birden fazla hediye almıştı ona ve hâlâ da içi rahat değildi. Hediyeleri az görüyordu, gerçi ne kadar fazla da alsa Jimin için yetersizdi, ona göre.

Sınıfa girdiğinde gözü Jimin'i aradı, sırasında oturmuş ve kulağında takılı olan Jimin'i görünce yüzündeki gülümseme daha da arttı. Jimin ise Yeis'i yeni fark etmiş, kulağındaki bir kulaklığı çıkarmıştı.

"Günaydın." Dedi Yeis'e. Sınıfta olanlar şaşkındı, kimseyle konuşmayan çocuk, şimdi birine 'günaydın' mı demişti?

Yeis, çekinerek cevap verdi.

"Günaydın." Jimin cevap vermek yerine gülümsedi. Yeis için en iyi cevap buydu ya zaten. Yüzündeki aptal ifadeyi saklamak için cam tarafa yönünü döndüren Yeis, çantasını dikkatle sıraya koydu. İçinden kitaplarını çıkardığında paketlerden ses çıkmaması için özen gösterdi.

Ders, Biyoloji'ydi. Yeis bu dersi severdi, Jimin'in aksine. Öğretmen içeriye ellerinde kağıtlarla girerken, öğrencilerin merak dolu bakışları dikkat çekiyordu. Doğru ya, sınav sonuçları açıklanacaktı, diye geçirdi içinden Yeis.

"Rin Cha, 97."

"Hocam 3 puan nereden gitti? Hocam ben anneme 100 alacağım diye söz verdim! Hocam lütfen!"

"Şuna bakın ya, ben o notun tam tersi olan 79'u alsam kırk gün eğlence yaparım beh!" Jae Won, Rin Cha'ya karşılık verince Rin Cha konuşmamıştı bile. Gözleri dolmuştu sanırım...

"Jae Won, 79."

Bütün sınıf gülerken, Jae Won kendine bir hayli şaşırmıştı. Bu kadar beklemiyordu. O sırada Ae Cha atladı.

"Kırk gün eğlenceni bekliyorum Won."

"Çok beklersin Cha!"

Aralarındaki diyaloğu öğretmen sustururken, diğer öğrencilerin notlarını da söyledi. Sıra Yeis'e gelince, gurur dolu gözlerle öğrencisine baktı.

"Cho Hee, 100."

Bütün sınıf garip sesler çıkararak tebrik edince, Rin Cha öldürücü bakışlarla ona bakıyordu. Bu dikkatinden kaçmadı, Yeis'in. Ama umursamadı. En son sıra Jimin'e gelmişti.

"Jimin, 37."

Yeis, şaşkınlıkla Jimin'e döndü. Pek taktığı da söylenemezdi. Yeis, ona büyüyen gözlerle bakarken, o sadece 'boş ver' dercesine kafasını sallamıştı.

💙🐥

"Jimin, 37 ne demek yah?"

"Not." Dedi, omuzunu silkerken. Yeis daha da sinirlenmişti.

"Bir dahaki sınavdan iyi alamazsan, Biyoloji'den kalırsın Jimin."

"Yaa hadi bunları boş verelim."

"Olmaz, sana Biyoloji çalıştıracağım."

"Yah Yeis! Gerek yok işte."

"İtiraz istemiyorum civciv!"

Jimin, bu kadar inatçı olmasına göz devirdi. Kabul etmişti sonunda, düşündü de... Ders çalışmak, ikisinin daha çok vakit geçirmesi demekti. Bu da Jimin'in işine giderdi.

"Hem biz neden parka gidiyoruz ki?"

"Gel benimle." Yeis, Jimin'in kolunu tutup çekiştirdi. Parkın önüne geldiklerinde Jimin'i yalnız bırakıp, az ilerideki pastaneye uğradı. 2 kişilik küçük bir pasta satın alıp geri döndü.

Jimin'in arkası dönük olmasını fırsat bilip, hemen mumları dikti ve yanında getirmiş olduğu çakmakla onları yaktı. İnip kalkan kalbine inat, yürümeye devam etti. Jimin'in hemen önünde durup pastayı ona doğru uzattı. Jimin şaşkınlıkla hemen ayağa kalktı. Böyle bir şey beklemiyordu. Yeis, titreyen ellerine baktı. Daha fazla taşıyamayacağını düşünüp aceleyle konuştu.

"Hadi bir dilek tut Jimin!"

Jimin hâlâ Yeis'te takılı kalırken, ilk defa buruk olmayan tebessümünü bahşetti...

"Sonsuza kadar mutlu olalım, sen ve ben..."

Sen ve ben, kısmını Yeis'in gözlerine bakarak söylemişti. Pastayı üfleyen Jimin, banka oturdu. Hemen sonra Yeis de oturdu. Yeis üzgün bir tonla konuştu.

"Neden sesli söyledin?"

"Neyi?"

"Dileğini... Sesli söylersen gerçekleşmez ki..."

"Yeis, bu saçma şeylere inanma. Eğer sonsuza kadar mutlu olamazsak da, ben senin her zaman yanında olacağım..."

Yeis'in gözleri doldu, fakat bir şey diyemedi. Çünkü ne derse, eksik kalacağını biliyordu...


𝐘𝐞𝐢𝐬, 𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠「 PJM 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin