"Peki, tamam. Odama geçelim evlat."
Doktor önde, Jimin arkada ilerlerken, Yeis sevdiği çocuğun burada olduğundan habersiz onu düşünüyordu. Jimin ise ne yapacağını hâlâ bilmiyordu. İkinci bir kayıbı kaldırabilir miydi?
Odaya geldiklerinde Bay Choi koltuğuna otururken, Jimin de hemen karşısındaki koltuğa oturdu. Merakla diyeceklerini bekliyordu.
"Cho Hee... O, doğuştan kalp hastası. Eisenmenger Sendromu'na sahip."
"O ne demek?"
"Şöyle anlatayım; doğuştan kalp hastalıkları, pulmoner hipertansiyona yol açan sebepler arasında ön sırada yer almaktadır. Pulmoner arteriyel hipertansiyon, ilerleyici bir hemodinamik bozukluktur..."
Jimin, duyduklarını anlamaya çalışarak dinlemeye devam etti. Doktorun dediklerinden şu ana kadar hiçbir şey anlamamıştı. Doktor, konuşmaya devam etti.
"Eğer düzeltici bir girişim yapılmazsa, ciddi hastalık ve ölüm sebebi olan hastalıklardan biridir..."
Jimin, ölüm kelimesini duyar duymaz irkildi. Hayır, sevdiği kız ölemezdi.
"Eğer akciğer damarlarında, hipertansiyon sonucu geri dönüşümsüz bozulma olursa buna Eisenmenger Sendromu denir. Bu durumda hastanın deliği kapatılamaz, kapatılırsa da Akut Sağ Kalp Yetmezliği sorunu ile hayatı tehlikeye maruz kalır."
"Delik mi? Ne deliği?"
"Cho Hee'nin kalbinde delik var. O deliği küçükken fark edememişler. Bu zamana kadar yaşaması bile bir mucize. Zamanında müdahele edilmediğinden Eisenmenger Sendromu'na maruz kalmış. O genç bir kız, bu yüzden bu delikle daha fazla yaşayamaz. Bu deliği kapatmamız için 2 günümüz var. 2 gün sonra ameliyat olacak, fakat bu çok riskli bir ameliyat. Eğer sorunsuz kapatabilirsek, yaşayabilir ki bu küçük bir ihtimal. Çünkü bu tür hastaların ameliyatı, oldukça zor. Dediğim gibi, kapatılırsa da Kalp Yetmezliği ortaya çıkabilir."
Jimin, doktorun dediklerini bir yandan dinlerken, diğer yandan Yeis'in ona attığı mesaj zihninde canlandı.
k.yeis: Seni o kadar çok seviyorum ki, sevgin kalbime yetmiyor.
k.yeis: Artık taşmaya başladı hshsj.
Yeis, kendisiyle dalga geçmişti oysa. Jimin gözlerini sıkıca yumdu. Bu olanların, bir rüya olmasını diliyordu içten içe. Kendisine yine ve yeniden lanet okudu. Nasıl daha önce anlayamamıştı...
"Yeis'i görebilir- Yani Cho Hee'yi görebilir miyim?"
Jimin'in sorduğu soruya, Bay Choi olumlu bir cevap verdi.
"Olur, görebilirsin."
Jimin ayağa kalkıp saygı göstererek eğildi. Kapıdan çıkıp adımlarını Yeis'in odasına yöneltti. Oda kapısının önüne geldiğinde, derin bir nefes aldı. Kapıyı tam açacakken, karşı odadan kapı açık olduğu için ses gelmişti.
"Ben bu çorbayı içmeyeceğim!"
"Tae Min! Bu çorbayı içmelisin."
"Ama anne, tadı iğrenç!"
Jimin, acı bir gülümseme sundu. Adımlarını karşı odanın yoluna yöneltti. Tam kapının ağzında durmuş, açık olan kapıyı tıkladı. Tae Min ve annesinin gözleri kapıya gittiğinde, annesinde güzel bir tebessüm belirdi.
"Girebilir miyim?"
"Tabii ki."
"Merhaba, küçük bey. Ben Jimin."
Tae Min'in karşısına geçip, kızaran gözleriyle küçük çocuğa bakıyordu. Tahminince 8 ya da 9 yaşında olan bir oğlan çocuğu karşısında duruyordu.
"Merhaba, büyük bey. Ben Tae Min."
Jimin verdiği cevaba gülümsedi. Ne tatlı bir çocuk, diye geçirdi içinden. Daha sonra aklına Yeis'in, doktora söylediği şey geldi. Ölürse, karaciğer nakli yapmak istediği çocuğa baktı tekrardan. İçi acıdı...
"Ben kimim biliyor musun?"
Jimin'in sorusuna, Tae Min kafasını sallayarak onay verdi. Jimin oldukça şaşkındı.
"Evet, Cho Hee noonanın sevgilisi."
"Cho Hee, beni sana mı anlattı?"
Tae Min, heyecanla konuştu.
"Biliyor musun? Cho Hee noona, buraya gelince hep senin fotoğrafına bakıyor telefonunda. Böyle sürekli günlük gibi şeye notlar yazıyor. Ona senin kim olduğunu sordum, fotoğrafı göstererek. Bana "Civciv Adam" dedi. Ama sen civciv değilsin ki?"
"Civciv Adam mı?" Jimin'in gülümsemesi daha da arttı.
"Evet. Ama bir şey diyeyim mi? Sen gerçekten de civcive benziyorsun! Çok yakışıklı ve tatlısın. Cho Hee noona, çok zevkliymiş."
"Öyle miymiş?" Jimin kaşlarını kaldırarak konuştuğunda, Tae Min'in annesi araya girdi.
"Tae Min, büyüğünle düzgün konuş."
"Ama anne, Cho Hee noona öyle diyor. Ben demiyorum ki."
Annesi ters bir bakış attığında Jimin gülümsemesini bastırdı.
"Ben gidip Cho Hee'ye bakayım. Görüşmek üzere, Tae Min."
Jimin, Tae Min'in annesine de gülümserken odadan çıktı. Yeis'in odasının önüne geldi tekrardan. Artık onunla yüzleşmeliydi. Kapının kulpunu yavaşça açtı. Yeis, geleni anne ve babası sanıyordu.
Jimin kapıyı açtığında Yeis ile göz göze geldi. Yeis'in gözleri büyürken, Jimin'in gözlerinde kırgınlık vardı.
"Jimin... Sen, burada?"
"Neden bunu benden sakladın ki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐘𝐞𝐢𝐬, 𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠「 PJM 」
Fanfiction💙🐥 k.yeis: Seni seviyorum. k.yeis: Utanınca kızaran yanaklarını, k.yeis: Gülünce kısılan gözlerini, k.yeis: En önemlisi de kalbini... k.yeis: Sırf gülünce gözüken, kırık ön dişini saklamak için yarıda bıraktığın muhteşem gülüşüne bunu yapma. k.yei...