1 Gün Sonra
Ve 1 gün daha geçmişti. Sonunda Yeis'in ameliyat olacağı gün gelmişti. Ameliyat öğlen olacaktı ve şu an daha sabahtı. Dün gece de burada kalmıştı Jimin.
"Nasılsın birtanem?" Jimin, Yeis'e güzel bir gülümseme sundu.
"İyiyim, sen nasılsın?"
Jimin gülümsemeye devam ederek konuştu.
"Ben iyiyim, bugün ameliyat olacaksın. Hatta öğlen, ne hissediyorsun?"
"Bilmem, herhangi bir şey hissetmiyorum."
Yeis'in suratı aniden düşünce, Jimin yeniden konuştu. Bu sırada Yeis'in anne ve babası, doktor ile görüşüyorlardı.
"Dün konuştuklarımızı unutma, tamam mı? O ameliyattan sağ salim çıkacaksın. Sonra bizi yeni bir hayat bekliyor olacak. Seni bekliyor olacağım."
Yeis, gülümsemekle yetindi. Dün gece boyunca Jimin hep motivasyon konuşması yapmıştı. Onun iyileşeceğine inanıyordu. Yeis uyuduktan sonra bile, sürekli dua etmişti. Bu sefer de sevdiği kişiyi kaybetmesin diye. Umudunu yeni bulmuştu, bu kadar çabuk kaybedemezdi.
Doktor Choi, içeriye girdiğinde hemen arkasında Yeis'in anne ve babası vardı.
"Merhaba Cho Hee, nasılsın?"
"İyiyim, Bay Choi. Siz?"
Doktor, samimi bir şekilde gülümsedi.
"Ben iyiyim de, sen ameliyata hazır mısın bakalım?"
Kafasını salladı Yeis. Kaş göz hareketleriyle, Bay Choi'ye bir şey anlatmak istiyor gibiydi. Bunu anlayan ise sadece Jimin'di. Kaşlarını çatarak anlamaya çalıştı fakat pek bir işe yaramadı.
"Ben gidiyorum şimdi, hemşirelere söyleyeyim de, gelip serumunu yenilesinler."
"Teşekkürler, Bay Choi." Yeis'in annesi teşekkür ettiğinde, Bay Choi gülümseyerek odadan çıktı. O sırada da Tae Min girdi içeriye.
"Cho Hee noona! Ben geldim!"
"Hoşgeldin Tae Min."
Tae Min, biraz daha yaklaştı Yeis'in yanına.
"Bugün ameliyat olacakmışsın? Annem söyledi."
"Evet, olacağım."
Tae Min, ufak bir endişe ile konuştu.
"Korkma ama, tamam mı? Gözünü kapatıp, hemencecik açacaksın ve bitecek." Yeis, onun bu tatlı tavırlarına gülümsedi.
"Korkmuyorum ki..."
O sırada Jimin, içinden "ben korkuyorum ama..." diye geçirdi. Tae Min'in annesi girdi bu sefer odaya.
"Ahh Tae Min! Seni arıyorum ne zamandır. Yemek zamanın geldi."
Tae Min, Jimin'in arkasına saklandı hemen.
"Tae Min, burada yok de Jimin hyung." Fısıldayarak konuştuğunda Jimin gülmemek için dudaklarını bastırdı.
"Tae Min, gelince seni gördüm ya annem. Niye şimdi saklanıyorsun acaba?"
"Tüh, olmadı dime hyung?" Tae Min, üzülerek konuştu. Jimin de onun taklidini yaparak karşılık verdi.
"Olmadı Tae Min."
Tae Min, üzgün bir ifadeyle annesinin yanına gitti.
"Cho Hee noona, ben şimdi gidiyorum. Gidişim kötü oldu ama, dönüşüm muhteşem olacak!"
Yeis kahkaha atarak cevap verdi.
"Sen böyle konuşmayı nereden öğrendin bakalım?"
"Tabii ki dizilerden!"
"Dizi izletmemeye çalışıyorum. Ama gizliden telefonumu alıp açıyor. Cidden ne yapacağımı bilmiyorum."
Tae Min'in annesi, bıkmış bir şekilde konuştu. Bu odadaki herkesin gülmesine sebep olurken, onlar da odadan çıktılar.
...
Sonunda ameliyat zamanı gelmişti. Hemşireler, Yeis'e ameliyat için hazırlarken, Jimin ve Yeis'in anne, babası dışarıda bekliyorlardı. Hemşireler odadan çıkınca, onlar yeniden Yeis'in yanına gittiler.
"Hazır mısın kızım?" Yeis'in annesi, titreyen sesiyle konuştu. Ağladığı her halinden belli oluyordu. Babasının da gözleri kızarmıştı.
Yeis, düğümlenen boğazıyla konuşamayacağı için gülümseyerek cevap verdi. Jimin, Yeis'in elini tutmuştu, destek vermek için.
Yeis, hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu kendini. Üzerinden bir yük kalkmış gibiydi sanki. Kendini bir kelebek misali hissediyordu, hafif ve özgür.
O sırada içeriye başhemşire olduğunu bildiği kadın girdi. Gözleri Yeis'in boynu ve bileğine gidince, sinirle konuştu.
"Bu takıları hemşireler fark etmediler mi acaba?!"
Fark etmişlerdi, sadece Yeis istememişti çıkarmayı. Çünkü boynundaki, melek şeklinde olan kolyeyi Jimin ona hediye etmişti. Bileğindeki bileklik ise, aralarındaki ilişkinin sembolü olan bileklikti. Aynısı Jimin'de de vardı.
"Ben istemedim." Dedi Yeis. Gözleri Jimin'e gitti. Buruk bir şekilde gülümsedi.
"Olmaz, bu takılarla ameliyata alamayız. Özellikle de kolyeyi çıkarmalıyız."
Yeis'in eli kolyeye gidince yutkundu. Çıkarmak istemiyordu. Jimin elini, kolyenin üzerinde bulunan Yeis'in eline gitti.
"Yeis, bunu şimdi çıkar. Çıkınca tekrardan takarsın, hem ben takarım bu sefer."
"Yeis mi?" Annesi ilk defa duyduğu şeyi onlara sorunca, ikisi de birbirlerine bakarak gülümsediler.
"Peki, ama bu bilekliği çıkarmam."
Başhemşire sıkılmış bir şekilde sitem etti.
"Pekâlâ... Bileklik kalabilir. Şimdi gitme zamanı."
Yeis yerinde doğruldu, Jimin ise hemen arkasına geçip boynundaki kolyeyi çıkardı. Yeis gitmeden hemen önce annesi ve babasına döndü.
"Sizi çok seviyorum. Annem, iyi ki varsın. İyi ki benim annemsin. Babam, sen de iyi ki varsın. İyi ki sizin kızınızım..."
Annesi ağlamaktan cevap verememişti, babası ise gözyaşları arasından konuşmuştu.
"İyi ki bizim kızımızsın. İyi ki benim küçük portakalımsın. Benim güzel kızım..."
Babası hep ona küçük portakalım dedi. Sebebi ise, Jimin'den bildiğiniz üzere, portakal kokmasıydı. Sıra Jimin ile konuşmaya gelmişti.
"Jimin... Seni çok seviyorum..."
"Ben de, ben de seni çok seviyorum birtanem. Seni beklediğimi unutma, tamam mı? Sen çok güçlü birisin. Seni bekleyeceğim, çabuk gel olur mu?"
"Direnebileceğim kadar direneceğim sevgilim..."
💙🐥
Bölüm sonu yorumlarınız?
Finale az kaldı. :'(
Hoşça kalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐘𝐞𝐢𝐬, 𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠「 PJM 」
Fanfiction💙🐥 k.yeis: Seni seviyorum. k.yeis: Utanınca kızaran yanaklarını, k.yeis: Gülünce kısılan gözlerini, k.yeis: En önemlisi de kalbini... k.yeis: Sırf gülünce gözüken, kırık ön dişini saklamak için yarıda bıraktığın muhteşem gülüşüne bunu yapma. k.yei...