Önceki minik bölümü okumayı unutmayın ha
ay ben bu fici yazarken hiç tarihleri falan düşünmedim kafam karışıyo ama fic bittikten sonra halledicem ins
bir de taehyung oluyomus simdi ay ilahi ben😃
Sarayda olaylar çıktığı sırada Jeongguk
Şehirdeki işlerimi bitirmiştim. Bazen bu işlerin hepsi beni yoruyordu ama bu benim yaşamam gereken hayattı. Doğduğum andan beri belliydi kaderim. Gençken itiraz ederdim. Gençken diyorum halbuki hâlâ gencim. Kendimi fazla yaşlanmış hissediyorum ama sadece 25 yaşındayım. Belki de hayatımın en deli dolu dönemleri olabilirdi. Başkaları istiyor diye kral oldum, başkaları istiyor diye 19 yaşına girdiğim gün çocuk sahibi oldum. Yine de her şeye rağmen tek pişmanlık duymadığım durum Yeosang'a sahip olmak.
Başkaları hayatıma baktığında her şeyi yapacak güçte olduğumu düşünüyordur eminim. Belki de her şeyi yapacak güçteyimdir ama mutluluğu almaya gücüm yetmedi.
Kendi çocuğum annesinin ölümünden beni sorumlu tutup benden nefret ediyor. Sadece kendimi düşündüğümden bir başkasınında hayatını mahvetmiştim. Her kötü şeyin sebebi benim olmamın farkındalığı beni üzüyordu.
Şehirde atımın üstünde yanımdaki askerlerle birlikte ilerliyordum. İçimde kötü bir his vardı ama ona rağmen iyimiş gibi görünmem gerekiyordu. Yolda beni görüp selam verenlere başımla selamlayıp güven verici bir gülümseme bahşediyordum.
Yolumuzda ilerlerken küçük bir çocuğun bize doğru koşmasıyla atımı durdurdum. Benimle beraber yanımdaki askerlerde durdu. Önde olan iki asker attan inip çocuğun buraya gelmesini engellemeye çalıştı
"Bırakın krala bir haber vermem gerek!!"
Çocuğun askerlerin elindeki çırpınışlarına son vermek için "Bırakın gelsin." diye emir verdim. "Bu kadar önemli olan nedir? Söyle bakalım."
"Babamla saraya süt götürmeye gitmiştik. Sarayın önünde bir sürü kişi toplanmıştı.Hizmetçiler sizin şehirde olduğunuzu söyleyince babam beni buraya gönderdi. Kırmızı alarm olduğunu söyledi ama anlamadım ben çok."
Ben çok iyi anlıyordum. "Haber verdiğin için teşekkürler." Çocuğun saçlarını sevip yola devam ettim. Bu sefer yolumuza devam ederken bir fark vardı. Atlarımızla son hızda ilerliyorduk. Sarayı yeterince koruyamadığım için gelen pişmanlık hissi ve Yeosang'a bir şey olacağı düşüncesiyle kalbime bir ağırlık çökmüştü.
O telaşla saraya ne ara geldiğimi anlamadım bile. Atımı durdurup indiğimde herkesin ilgisinin başka yerde olduğunu farkettim. "Neler oluyor burada!" diye gür sesimle bağırmamla arkalarında döndüler. Benim olduğumu görünce herkes farkındalıkla kafasını eğdi. Onlara doğru ilerleyince hepsi geriye doğru çekilmeye başladı. Ortada oluşan yoldan en öne doğru ilerledim. Camı yere inmiş olan pencereden baktığımda yerde yatan bedeni görmemle beynime kan gitmeyi bırakmış gibi hissediyordum. Bir an şokla hareket etmeden dursamda kendime gelip koşarak saraydan içeri girdim.
Taehyung'un yanına gittiğimde her yerinin kan olduğunu gördüm. Nefesini kontrol ettiğimde hâlâ yaşıyor olduğunu görünce bir rahatlama gelsede fazlaca kan kaybetmişti.
"Hemen hekimi çağırın!"
Taehyung'un elini tuttum eğer tutarsam beni bırakmayacak gibi hissetmiştim.
Hekim gelene kadar bekleyemezdim. Üstümdeki ceketi çıkarıp kanamanın olduğu bölgeye bastırdım. Taehyung'u bir daha böyle görmemeliydim. Bir daha olmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom Come, Taekook
FanfictionKral Jeon kaybettiği eşinden sonra kendine yeni bir eş arıyordu.