İyi okumalar 🌙-7 Mart 2020-
-
"Mart ayının güzel bir sabahında doğduğu söylenir." dedim önünde durduğum heykele bakarken.
Beyaz saçları başının üzerinde bir topuz halinde duruyordu, üzerinde kırmızı ve siyah renklerinin dengeli kombinlerinden oluşan, bir savaş zırhı olmasına rağmen de floral desenler ve Ay'ın evrelerinin işlendiği kumaş ve boyalarla süslenmiş, zırhının üzerine dövülmüş olan efsunların gümüş ve çivit mavisi renkleriyle de bu zırh bedenine tam oturuyor, onu hem güçlü hem de eşsiz gösteriyordu. Başının çevresinde kaşlarının hemen üzerinde duran, beyaz saçlarını ve kulaklarının yarısını sıkı sıkıya örtmüş siyah bir kuşak topuzunu destekliyor, çekik kahverengi gözlerinin daha küçük görünmesini sağlıyordu. Siyah pantolonu, diz altına değin çizmesi ve bir eli belindeki kılıcının kınında iken diğeri hemen önünde duran kurdun başında bulunuyordu. Sıradan bir kahverengi gibi görünse de sanki gerçekten içine bakıyormuş gibi hissettiren gözleri, belli ki iyi ustaların elinden çıkmış olan bu heykele olduğumdan daha hayran olmamı sağlıyor, kendimi ona çekiliyormuş gibi hissediyordum. Gözlerimiz birbirine dokunuyordu sanki her baktığımda ona.
Ne kadar bakarsam bakayım, her inceleyişimde farklı bir ayrıntısına hayran kaldığım, büyürken hikayelerini dinlediğim bu adamı herkese anlatmak ve bugünkü soyumuzun onun gibi güçlü liderlere dayandığını bilmek beni harika bir gurura ve sevince boğuyordu. Yüzümdeki gülümsememi bozmadan boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım.
"Doğduğu gece gökyüzünde, her zamankinden daha fazla yıldız varmış. Hatta denilene göre o gün Ay, büyük bir dolunay haline gelmiş, sanki uzanınca dokunabilecek kadar da yakınmış üstelik."
Ardından gözlerimi hemen yanı başımda beni dinliyormuş gibi görünen, gerçekten ilgiyle dinleyen ve güzel yüzümün hatırına gözlerini bir an için benden ayırmayan genç kızlarla ve tek tük erkekle beraber, öğretmenlerinin yüzündeki gülümseme ile bir grup öğrenciye çevirdim.
Eski Kore Hanedanı'nı anlatıyordum. Uzmanı olduğum konuyu anlatırken yüzüme yayılan sevinç izlerini saklamıyor, ara sıra gizlice fotoğrafımı çeken, henüz yeni ergenliğe adımını atmış körpe kızlara ve öğretmenlerinin hülyalı hülyalı beni izleyen suratıyla, içimde sevdiğim işi yapıyor olmanın verdiği tutku ile Min Klanı'nın en sevdiğim lordu olan Lort Min Yoon Gi'nin önünde, bir elimle onu işaret ederken, aklımda anlatmayı en çok sevdiğim hikayeler bir o yana bir bu yana gidiyor, işime başlayalı henüz bir yıl olduğundan hala enerjimi ve coşkumu kaybetmediğim için seviniyordum.
"Tarihi kayıtlara göre mart ayının dokuzunda doğmuş, yıl bin iki yüz, hatırlaması oldukça kolay değil mi?"
Ve ufak kıkırtım dudaklarımdan yayılıp öğrencilere, sonra da öğretmene değdiğinde onları da gülümsetmiş, adımlarımı camın ardındaki balmumu heykellere doğru yöneltiyordum.
"Min Klanı'nın en güçlü Lort'u olarak bilinir. Babası Lort Min Yoon Lin'in aksine özellikler taşırmış ama yine de zamanının en başarılı fatihidir kendisi... Zamanında, babasının alamadığı tüm toprakları alıp, Kore toprakları üzerinde tam bir hüküm sürmüş, hatta daha ileriye gitmeyi planlayıp şuan ki Japonya'yı almayı bile hedeflemiştir."
Beyaz saçlarıyla, tarihin gizemli Lortlarından birisi olan Yoon Gi, şimdi bir camın arkasında, yıllar önce bulunmuş bir portresinden yapılmış heykeliyle önümdeki çocukların meraklı bakışlarına manken oluyor, ben onların gözlerindeki merakı izlerken içimde büyüyen heyecana engel olamıyordum, bir defa daha.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O M E N | m y g × p j m
FanfictionKehanetin getirisi değiştirdi zamanı Yaralı ve Hayalet karşılaştı Göğün altında buluşan bedenler Bedellere gebe kaldı Lort ve Gezgin, el ele savaştı Yürekleri bir ama kaderleri Zamanın acımasızlığına kaldı. - 7 Mart 2020 - kapak fotoğrafı tasarımı...