Chapter XIV

1.1K 148 311
                                    

İyi okumalar🌙

-

"Yumurtaları bunun içine kır." Seop'un sesi solumda bir kez daha çınladığında elimde yaklaşık beş dakikadır tuttuğum bir çift yumurtayı birbirine çarpıp kırmam için önüme duran, genişçe oyulmuş ahaştan kaseye baktım ve ardından kırdığım yumurtaların kabuklarını yanımdaki çöpe attım.

"Diğerlerini de kır hadi ne bekliyorsun?" Bir aptaldan halliceydim ne doğru düzgün işitiyor ne denlilenleri anlıyordum. Ağır Kuzey ağızını kitaplar okuduğum kadarıyla bilirdim ama buradakiler öyle kelimeler söylüyordu ki hem anlamıyor, hem anlamadığımı söyleyemiyor en sonunda yargı dolu bakışları altında eziliyor ve salak muamelesi görüp tane tane anlatmalarına neden oluyordum ki bu da onları kızdırıyor, özellikle Wheein sabah telaşesinden en çok payı kendine alıyordu; başımda dikilip bir ton küfür sıralıyordu.

"Hadi!" diyordu bir atı dehler gibi. "Ağıl akıllı! Şu elini yoranı bitir de bir halta yara!"

Başka bir yumurtayı aldım böylece elime, Hao ve Tokke'nin daha gün doğmadan içine tıkıldığımız bu mutfağa getirdikleri bir yığın yeni ürünle birlikte bu yumurtaları da tavuğun altından yeni almıştı, ondandı ki sıcacıklardı ve hala hayat dolu olurlardı eğer onları kırmaz da kuluçkalarına geri koyarsam.

"Bunları kırmayı bitirince arka tezgahtaki Hima'ya  yardım edersin." Sesimi dahi çıkarmadım. Seop yanımdan usul usul gittiğinde gerimde aynı tezgahta hırsla hamur yoğuran Hima, etrafta dolaşarak bir şeyleri bir şeylere karıştıran Hao ve Wheein, solumdaki tezgahta anlayabildiğim kadarıyla bir çeşit mantı yapan Tokke de vardı. Hosse yine bir çorbanın başında duruyor, onu ağır ağır kaynatıyor, Hima'nın güçlü kolları hamuru altından üstüne getiriyor ve evirip çevirip küçük yumaklar halinde, tezgahla diğer yumakların üzerinde duran bezin altına koyuyordu.

Etrafa yayılmış pişen çorbanın unlu kokusuna suyundaki dana kemikleri karışıyor, içerisinde kaynayan havuçların ve atılmış pirincin ham kokusu da karnımı epey acıktırıyor, ben elimdeki yumurtaya bakıyor ne denli yorgun olduğumu düşünüyordum.

"Gimbap yapılacak daha!" diye bağırdı Wheein. "Hayalet!" diye kükredi ardından, bana sesleniyordu besbelli. Aklımın bir karış havada olduğunu, benim pek istekli olmadığımı söylemişti bu sabah, daha gün doğmadan uyanamamış suratımla buraya geldiğimde.

"Ne o? " demişti kendisi, sanki saat beşte ayakta olmaya alışkın olmamam sorunmuş gibi gülerek. "Kıçındaki böcekleri bırakıp gelmek zor mu geldi Hayalet? Hangi kadını düşlüyordun da uyandın, ondan mıdır bu huysuzluk yüzündeki?"

Hima ile bir gülüşü paylaşırlarken ona bu kadar erken kalkmaya hiç alışmadığımı, dün bırakıp gittiğim bu mutfağa geri dönmeyi hiç düşünmediğimi, askerlerin kapıyı yumruklayıp beni zorla kaldırmalarını istediğin için de onu dövmek istediğimi ve lanet olasıca modern hayatımdaki kafein bağımlılığımın beni gafil avladığını, kahve istediğimi söylemek istiyordum ama sesimi çıkarmadan var oldum sadece.

"Sen elindekini bitirince Hima'ya yardım etme de git sebzeleri doğra."
Tabii, ne isterseniz. Nereye çekerseniz oraya efendim, hay hay.

Son yumurtanın kabuğunu da çöpe atınca ve kırdığım yumurtalar artık her ne olacaksa o olsun diye kasesiyle beraber Wheein'in önüne bırakınca Wheein ufak bir gülümser gibi oldu ama hemen o kaşları çatılıp beni elinin ucuyla turpların, mısırların, tatlı patates ve soğanların olduğu tezgaha ittirdi.

"Uzun ince olsun, yosunun arasına sarılacak sakın ha iri iri doğrama!" Wheein'in hayatı boyunca yediği gimbaptan daha fazla gimbap yemişimdir diye düşünüyordum. Müzenin arkasındaki büfede o kadar farklı çeşitlileri olurdu ki bazen aralarda yemek için onlardan bol bol alır ve karnım ağrıyana kadar yer, bazen annemin yanına giderken evde kendim hazırlar ve izlediğim videolardan çeşitli şekiller yapmaya çalışır sonunda piknik yaptığımız bakım evinin arka bahçesinde şekilleri bir türlü tutmamış gimbapları yerken güzel günleri, geleceği düşünürdük... Şimdi ise elimdeki satıla önümdeki tatlı patatese bakıyor, kahvenin modern lükslerimden belki de en ufağı olmasına rağmen ne de çok ihtiyacımı karşıladığını düşünüyordum.

O M E N  | m y g × p j mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin