"İnsanı insan yapan duygularıymış. Duygusuz bir çöp bidonu gibi hissediyorsun kendini."
Elif Buse'den
Başımda beni uyandırmaya çalışan Oğuz ve Ayaz beklemiyordum tabii ki. Oğuz eline sürahiyi almış suyu bir bardağa döküyor bi sürahiye dolduruyordu. Ayaz da onun yanında ajdar şarkısı açmış ritim tutuyorlardı beraber. Arada da ismimi sesleniyor beni uyandırmak için kendilerince çaba sarf ediyorlardı.
Arada ikisi farklı ismimi söylüyor "lan olm bozdun ya" diye birbirlerine kızdıktan sonra tekrar baştan alıyorlardı. Onların bu hallerine gülmeden edemedim. Hatta bir süre sonra kahkaha atar şekilde gülüyordum.
İkisi başta olmak üzere tüm ahali odama toplanmış gülüşüme şaşkınlıkla bakıyorlardı. En sonunda kendimi durdurup ayağa kalktım.
-Tamam bence bu kadar beni izlemek yeter. Hayır bende biliyorum zaten güzel olduğumu, göz kamaştırdığımı falan da biraz daha böyle bakarsanız şımaracağım söyleyim.
Ardından kıkırdayarak salona geçtim. Karşımdaki saatten anladığım kadarıyla saat 7 idi. Bu saatte neden kalktığımı anlamadım. Onlara döndüm ve tam sinirleneceğim sırada Ayaz ve Oğuz'un sabah yaptığı aklıma gelince sinirlenemedim. Ama gülmemem de gerekiyordu. Gülme kotamı çoktan doldurduğumu düşündüm. Ellerimi belime koyup sahte sinirimi gösterdim.
-Şimdi biri beni bu saatte neden kaldırdığınızı anlatabilir mi? Hayır neden bu saat. Benim şuan aşırı sinirli olmam gerekiyor ama sabah yaptıklarınız aklıma geldikçe olamıyorum.
Onlar da kendini gülmemek için zor tutuyorlardı. En sonunda Bartu yanıma gelip aynı benim gibi elini beline koydu.
-Çünkü okula gitmemiz lazım. Ama buna yetişmek için acele etmemiz gerekiyor.
Ellerimi indirdim. Çünkü o da beni taklit ederek koyduğunda çok ... çok.... çirkin olmuştu. Gözlerime zarar verdiğinden hemen durumu düzeltmem gerekiyordu. O da beni taklit ederek indirdi.
Bende yanlarından ayrılıp elimi yüzümü yıkadım daha sonra mutfağa giridim. Girdiğimde şaşkınca masayla bakışmaya başladık.
Ne yani hiç bir şey hazırlamamışlar mıydı !?
-Hemen buraya gelin !!
Yüksek ve uyarı tonlu çıkan sesimle hepsi mutfağa doldu. Erkekler önde arkada ise Barış Buket'i tutuyordu. Hadi ya! Korkutmuştum. Buna içimden sinsice gülerken sinirli bir şekilde devam ettim.
-Arkadaşlar madem okula gideceğiz neden kahvaltı hazır değil?
Hepsi birden gözlerini devirip arkalarını bana dönüp salona gittiler. Anlaşarak mı yapmışlardı, anlaşmayarak mı? Neyse bu sorunun önemi yok diyerek daha da sinirlenerek yanlarına gittim.
-Size diyorum.
Hepsi rahat bir şekilde oturmuş bana bakıyorlardı. Sabrımın son damlalarında Bartu konuşmayı akıl edebilmişti çok şükür.
-Bence biz sana diyelim. Sen cevap ver.
Ne diyordu bu bee.
-Anlamadım, dedim sağ kaşımı kaldırarak.
-Diyorum ki şu Buse, Elif meselesini bir açıklığa kavuştursak.
-Hee o mesele. Oldu o zaman zaten geç kalacağız ben gideyim hazırlanayım.
Ben kapıdan çıkacakken Barış'ın önüme geçmesiyle durdum. Ne kadar da hızlıydı bu çocuk.
-Ne o yol kesmeler falan?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Küçük Kibrit Ve Bir Kıvılcım
Fantasy"Bir kurtuluş yolu var mı aklında?" "Var." Cebinden bir kibrit çıkardı Elif. Bartu kibriti görünce sinirlenmişti. "Ne yani küçük bir kibrit mi kurtaracak bizi?" Elif gülümseyerek baktı Bartu'nun yüzüne. "Siz benim kaybolmuş ruhumu küçük kalbinizin ı...