"Kimse seni izlemezken yaptıkların, gerçek seni belirler."
Elif Buse dersleri ne kadar sevse de teneffüsleri bi o kadar sevmeyen bir kızdı. Çünkü konuşacak pek bir çevresi yoktu genelde. Burada herkes ona tanıdık olarak kalmaktan başka bir önem taşımıyordu.
Tabii şimdi işler değişmişti. Her teneffüste, her adımında arkasında olan 5 kişi vardı şuan. Daha tanımadan kabul etmişlerdi onu aralarına. Takımız demişlerdi. Belki de severlerdi onu. Yüzüne bir gülümseme yayıldı bu düşünceyle.
Hep birlikte kantine gelmiş kahve içiyorlardı. Masa tam onlara göre 6 kişilikti. Eskiden tek olduğu için oturmazdı masaya falan. Dışardan bakılınca yalnız olduğu anlaşılmasın diye. Sanki bu çocuklar onun hayatını tamamlıyordu. Eksik bir kaç parçanın tâ kendileriydi onlar.
Masada çalan telefonla herkes Elif'e döndü. Annesi arıyordu. Kaşlarını çattı Elif. Annesi onu hiç aramazdı ki. Telefonu alıp sessiz bir şekilde kulağına götürüp karşıyı dinlemeye başladı.
-Nerdesin sen?
Mehmet Bey ailelere daha doğrusu bu durumu bilmeyen Elif'in ailesine okulca geziye götürdüklerine dair bir kaç bir şey söylemişti. Elif de bu yalanı devam ettirdi.
-Gezideyim anne.
Bu cümleyle masadaki hiç kimse Elif'e bakmıyor ama dışarı çıkan telefonun sesini dinliyorlardı.
-Gezideymiş. Sen benim buna inandığımı mı sandın? Çabuk söyle hangi sevgilinin evine gittin?
Elif'in bu sözler karşısında ağzı bir karış açık kaldı. Ne diyeceğini ne söyleyeceğini bilmiyordu artık. Diğerleri de konuşulanları duymuş Elif'e bakıyordu.
-A-anne ne dediğinin farkında mısın?
-Farkındayım farkındayım. Bana bak sürtük, hangi evdeysen çık gel. İnanmıyorum bu gezi yalanlarına falan. Sen nasıl bir sürtük oldun çıktın başımıza ya. Zaten bilmeliydim senin böyle bir şey olacağını. O babanın yapısında vardı bu sürtüklük. Sana geçti tabii.
Elif babasından önceki cümleleri esgeçip o noktaya odaklanarak sinirlendi. Dişlerinin arasından
-Bir daha babam hakkında konuşurken cümlelerine dikkat et, dedi.
Aynı zamanda masadan kalkmak için sandalyeyi çekiyordu. Konuştuktan sonra telefonu annesinin yüzüne kapattıktan sonra hızlıca çıktı kantinden. Bu kadarı çok fazlaydı. Buna dayanamazdı.
Gözleri dolar gibi oldu merdivenlerden çıkarken.
-Hayır, dedi. Şimdi olmaz. Şimdi kendimi güçsüz gösteremem.
Hem alıştın artık, diye geçirdi içinden. Bu yaralamaz ki seni. Alıştın sen.
Hızlıca sınıfa girip masadaki eşyalarını çantasına koydu. Ders kaldıracak hali kalmamıştı. Kafasını dağıtacak bir şeyler yapmanın iyi geleceğini düşünerek hareket ediyordu.
Dolan gözlerine bir kez daha lanet savurarak sınıftan çıktı. Diğerleri de Elif'in peşinden geliyor, ona sesleniyorlardı. Elif en sonunda daha fazla takip etmelerini istemediği için onlara döndü.
-Elif nereye?
Buket o kadar sessiz sormuştu ki bunu Elif duymamış bile olabilirdi. Ona sinirlenmemesi için bu kadar sessiz konuştuğunu anlamıştı Elif. Bu yüzden sakinlikle cevap verdi.
-Eve.
Bartu bu cevap karşısında kaşlarını çattı. O da aynı şekilde Elif'i sinirlendirmek istemiyordu. Bu yüzden sessizce sordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Küçük Kibrit Ve Bir Kıvılcım
Fantasi"Bir kurtuluş yolu var mı aklında?" "Var." Cebinden bir kibrit çıkardı Elif. Bartu kibriti görünce sinirlenmişti. "Ne yani küçük bir kibrit mi kurtaracak bizi?" Elif gülümseyerek baktı Bartu'nun yüzüne. "Siz benim kaybolmuş ruhumu küçük kalbinizin ı...