"Selam hyung,
Şu an yanımda melek gibi uyuyorsun ve ellerimin titrediğine yemin edebilirim. Camdan gelen güneş parlak cildinde süzülüyor ve güzelliğin beni ağlatıyor.
Seni her gördüğümde ağlayan kalbim gibi, gözyaşlarım pınarlarımda durmuyor. Çıkık elmacık kemiklerinden çeneme damlıyor.
Kendime engel olamıyorum hyung, çok güzelsin. Güzelliğini şiirlerdeki süslü cümlelerle bile anlatamıyorum hatta.
Kendimi sana layık görmüyorum. Senin beni grubumuza, ailemize layık görmediğin gibi hyung. Sevgimi size layık görmüyorsun. Kalbimi kırıyorsun hyung. Üzülüyorum.
Beraber geçirdiğimiz onca sene gözlerimin önüne geliyor. 'Nasıl seversem layık olurum?' Diye düşünüyorum hyung.
İşe yaramıyor. Kendimi sana, size kayık göremiyorum. Kendimi içimdeki hortuma kaptırıyorum hyung.
Sanırım çok fazla kaset dolduramayacağım. En kısa sürede sizi bırakmalıyım. Eğer ben gittiğimde beni layık görürsen sadece kendini rüzgara bırak hyung, olur mu?
Çünkü ben hep içimdeki hortumun rüzgarında saklı olacağım. Her gün oradan oraya rüzgarla savrulacağım hyung. Parçalanmış kalbimin parçaları da benimle olacak. Dikkat et, bir gün kendini o rüzgara kaptırırsan kalbimin parçaları batmasın.
Çünkü o kadar keskinler ki, tek dokunuşta seninkini de parçalarlar."