"Merhaba hyung
Gün geçtikçe daha da hüzünlendiğimi fark ederek dolduruyorum bu kaseti. Kendi hüznümde boğuluyorum tam anlamı ile. Ve emin ol bu his, bu his kalbimde kalan son sevgi parçasını bile yutuyor hyung.
Çok acıyor hyung. Ellerimdeki yaralar çok acıyor. Kötü kokuyor. Ellerimden kollarıma akan kanın kokusu burnunu yakıyor. Vücudumdan eksilen her bir damla başımı döndürüyor. Dengede duramıyorum. Gözyaşlarım yanaklarımı yakmak istercesine yavaş akarken boğazımda hıçkırıklar birikiyor, nefessiz kalıyorum.
Fakat zihnimde sadece sen varsın hyung. Dolgun dudakların, yüzündeki yıldızların, parlayan gözlerin, etrafa neşe saçan gülümsemen ile dolu aklım. Kokun burnumun dibinde, hissediyorum. Taze çiçek ve hafif ballı kokunu akciğerlerimde hissediyorum.
Köşede öylece oturmuş bana bakıyorsun hyung. Herkesi kıskandıracak kadar güzel olan gülüşün soluyor yavaş yavaş. Ölmemi söylüyorsun. 'Yanıma gel' diyorsun. İstiyorum yanına gelmek istiyorum. Cehennem ateşinde aşkımızı kavurmak istiyorum.
Olmuyor hyung. Senin burada olmadığını ve onun bir halisilasyon olduğunu biliyorum hyung. Senin şu an yurtta hyunglarla güzel vakit geçirdiğini biliyorum. Beni görmek istemediğin için pratik yapacağım yalanını söyleyip şöför hyungla gittiğinizi biliyorum.
Sanırım gitmeliyim hyung. Başım çok dönüyor ve sanırım bayılacağım.
Ah içeriden tıkırdılar gelmeye başladı. Umarım kimse beni bulmaz.
Hoşçakal"