Her şeyin yaşandığı L koltukta oturuyordu uzun genç. Karşısındaki üyeler ona şaşkınlıkla bakarken bacaklarını kendine çekmiş, keskin çenesini de çektiği bacaklarına yaslayıp kendini sıkıyordu.
Nefesi sıkışıyor, boğazındaki hıçkırıkları gidermeye çalışıyordu. Gözyaşlarının akmaması için etrafta tur atıyordu gözleri.
"Her şey neden üst üste geliyor?"
Titreyen sesiyle konuşmuştu Chan. Teker teker kayboluyordu vücudundaki neşe. Yazın ortasında çıkarılmış buz gibi erimeye başlıyordu birliktelikleri.
"Özür dilerim"
Sesini kendi dahi duymamamıştı uzun olan. Ama söylemişti işte. Onu affetmeyeceklerini bile bile dilemişti özrünü. Pişmanlıklardan oluşan ruhunu sunmuştu ailesine. Yorgun ve mutsuz benliğini çıkarmıştı ilk kez karşılarına. Neşe dolu maskesi kum olmuştu üyelerin karşısında.
"Neden, neden daha önce söylemedin hyunjin?"
Seungmin konuşmuştu bu sefer. Başlarına gelen her şeyi tek başına atlatmaya çalışan güçlü bedenin sesi titremişti ilk kez. Her şeyi tek başına atlatmaya çalışıyordu o da. Kendini unutup dostlarına yardım eden güçlü beden, bütün güçsüzlüğünü koymuştu ortaya. Titreyen ve en az hyunjin kadar kısık çıkan sesi ele vermişti onu. Dolan gözleri de cabası.
"Bunu açıklamak zor Seung, ama sanırım bütün her şeyin yanında benimle ilgilenmenizi istemedim. Yük gibi hissediyordum. Saçma, biliyorum. Ama... ama kendime engel olamıyordum. Her şeyi kendim halledebilirim sandım. Her şeyi mahvedeceğimi düşünememişim. O gün j-jeongin'e söylediklerim, son damlaydı benim için. Diğer gün kalktığımda kafama dolan hatıralar ölüm gibi hissettirmişti. Ama daha kötüsünü hakkettiğimi biliyordum. Her geçen gün göğsüme ve enseme eklenen izler ölüme ilk adımımdı. Sonra ise meleğimizin bizden uçuşu... benim asıl ölümüm oydu sanırım. İlk ölümümün bu kadar acıtacağını tahmin etmemiştim."
Hyunjin zorla ayağa kalkmış ve askılıktan ceketini almıştı. Arkasında şok geçiren 6 beden bırakırken savsak adımlarla kapıya ulaşmış ve kendini bulduğu tek çıkış yoluna bırakmıştı.