"Gök gürültüsü" 13

2.6K 222 105
                                    


🌙

Alp sıkıntıyla nefes verdi, yaklaşık iki saat geçmesine rağmen beyni tek bir şeye odaklanmıştı. O saçma rüyası, abartılacak bir şey olmamasına rağmen deli gibi düşünüyor ve Serhat'a haksızlık yaptığını düşünmeye başlıyordu.

Değişmesi gerektiğini, normal olabileceğini düşünüyordu. Ama bir anda kendisini ittiğini, kendisinden çok önemli bir şeyi aldığını hatırladıkça da deli oluyordu. Beynini düşünememek için kapatmaya ihtiyacı var gibi hissediyordu, uyasa belki iyi olurdu, ama rüya görmekten korkuyordu.

Ayrıca hava bozmaya başlamış, ve şiddetli bir yağmurun habercisi olarak gökyüzü grileşmeye başlamıştı. Alp böyle havalarda hem durgun, enerjisiz olur ve gök gürültüsünden de korkardı. Her ne kadar güçlü bir çocuk gibi görünse de, gök gürültüsünden aşırı korkardı.

Küçükken tamda babasının kendisine sinirle kızdığı zaman gök öylesine şiddetle gürlemişti ki, o zamanlar Alp'in küçük kalbi korkuyla hızlanmıştı. Sonra babası ona daha da sert bakmıştı, gök gürültüsünden korkuyor musun? Diye sertçe sormuştu. O gün hayır demişti, babası bunu kanıtlamasını istercesine küçücük çocuğu dışarıya çıkmaya zorlamıştı.

Alp karşı koyamamıştı, şiddetli yağmurun altında öylece ıslanırken kulaklarını kapatarak kendisini gök gürlemesinden korumaya çalışmıştı.

O günden beri gök gürlemesinden korkardı, ve uyuyamazdı da. Şimdi de az sonra yağmurun şiddetli bir şekilde yapacağını ve gök gürlemesiyle baş başa kalacağını biliyordu. Yatağında doğrulmuş oturarak öylece duruyordu.

Bakışları ellerindeyken, yavaş yavaş yağmurun sesini duymaya başladı. Cama vuran yağmur sesi her ne kadar hoş olsa da Alp pekte bunu seven biri değildi. Solgun bakışlarını odanın içerisinde gezdirdi, tam bu sırada oda bir anda aydınlandı ve büyük bir gök gürültüsü duyuldu.

İstemsizce sıkmıştı dişlerini, ve yine istemsizce kapatmıştı gözlerini. Dudaklarının içini korkuyla yerken içeriye Serhat hafif bir tebessümle girdi. Yine olabildiğince odanın en uzak köşesine gidip sessizce oturdu.
"Gök gürlüyor."
"Evet. Yağmuru severim."
"Ben sevmem."
"Neden ki?"
"İşte."
Serhat kafasını tamam anlamında sallamaktan başka bir şey düşünememişti.

"Benden istediğin bir şey var mı?"
"Hayır."
"Aç mısın?"
"Hayır."
"Üşüyor musun?"
"Hayır."
"Rahat mısın peki?"
"Evet."
"Peki susasın mı?"
"Hayır."
"Bir şey istemediğine emin misin?"
"Ya yeter! Tamam. İstemiyorum bir şey! Yeter! Sen evine gidebilirsin."
"Gidemem. Annen gelmedi."
"Annem en son bana mesaj attığına göre işten çıkamamış. Yağmurun dinmesini bekliyormuş, o zaman gelecekmiş. Allah bilir ne zaman gelir, sen gidebilirsin."

Alp her ne kadar git dese de gitmesin istiyordu. Sadece lafta söylüyordu bunu, hatta öyle ki gitme diye yalvarabilirdi. Gök gürültüsü ile bırakma beni demek istiyordu.

"Peki."
Serhat ayaklandığında ve yerde duran çantasını almak için Alp'in yatağına yaklaştığında Alp onun kolunu tuttu. Hatta öylesine sıkı tutuyordu ki, Serhat'ın canı acımaya bile başlamıştı. Ama sadece gitmesin istiyordu, korkuyor, gitme diyemiyordu bu yüzden git diyordu, ama kendisini anlamasını istiyordu.
"Gitme..."

Çok garip hislerin içindeydi, belki git derdi ama gitmesin isterdi. Anlamasını istemiş olabilirdi, ama anlamamıştı. Bu yüzden gerçeği söylemek zorunda kalmış ve gitme demişti.

Serhat kendisini tutan ele ve Alp'e uzunca baktı, bir süre gerçekten onu çözmeye çalıştı.
Ne istiyordu?
Gerçekten ne istiyordu?
Kendisinden nefret edip, bir şey olduğunda hemen yanından kovmak mı? Yoksa gerçekten yanında olmasını mı? Serhat hiçbir şey bilmiyor ve anlamıyordu, ama elbetteki gitme derse gitmezdi.

Özür dilerim •bxb•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin