İşbirlikçi

126 40 26
                                    

Elimde sakince oynattığım kalemle beynime üşüşen tüm düşüncelerden arınmaya çalıştığım vakit.
Babam kötü olduğunu düşündüğü notlarım hakkında ağbimle konuşurken olaya 3.şahıs olarak kaldığımı görüyordum.

Evet,ben 18 yaşından gün alan tipik bir lise son öğrencisi.Herkesin hakkımda konuşmaya söz sahibi olduğu,okul-ev arasında denebilecek uzaklıkta bir yaşantıya sahip,bazı günler nefes almak amaçlı,soru çözüyorum bahanesiyle odaya kapanıp saatlerce telefonda dizi film arasında kalan,sabah kahvaltısında akşam ne olur diye geleceğe yönelik düşünceleri olan bir öğrenciydim.

Fakat iş kendi geleceğime gelirken tıkılıp kaldığımı hissediyordum...
Tıpkı bu ikilinin konuşmasını kılıçla kesen annemin sorusunu duyduğumda hissettiğim gibi.

"Sen ne düşünüyorsun Suna?"

Ne hakkında düşünmeliydim?Saatlerce hedefim için bu notların yeterli olmadığını söyleyen babama ne diyebilirdim?
Babamın hedefi benim hedefim oluyorken...

'Kabul et gitsin' diyen tarafıma karşılık 'Bu senin hayatın fikirler üret' diyen tarafı susturuyorum.
Farklı fikirler gece yarılarına kadar uzayacak bir konuşmanın başlangıcı oluyordu ve sonunda bu beni yoruyordu.Tercihim,düşünmeden kabullenmekti.

"Babamla abime hak veriyorum" dedim usta bir dinleyici edasıyla.

"Konuştukları birçok şeyin bende eksik olduğunu gördüm."
Ne konuştukları hakkında gram fikrim yokken..

Ortak bir fikirde birleşmenin mutluluğu içinde olan annem ve babam toplantı masasına çevirdiğimiz mutfak masasından ihaleyi alan işadamların mutluluğuyla kalktılar.Benden umutlu görünüyorlardı.
Abimle baş başa kaldık.

İzmir'in güneşinin çokça gördüğü yüzü esmer rengine bürünmüş,gözlük taktığı içinse gözaltlarına dokunamamıştı güneşin yakıcılığı.Babam tarafındaki genlerden gelen masmavi gözlere sahipti. Pürüzsüz kemikli bir burnuyla birçok kızın hayalini süslerken benim için acı gerçeklerin sahibi olmaktan öteye gidememişti

"Bırak artık şu filmleri.Sürekli yalan söyleyip duruyorum babama "diyen işbirlikçi ağbime karşılık gözlerimi kıstım.

"Avukat bey,zamanında kütüphaneye çalışmaya gidiyorum deyip gittiğiniz cafelerin ismini iyi saklamıştım."

Abimin tehditkar hale gelen sesiyle irkildim.
"Sen üniversite sınavında tökezle,seni ben bile kurtaramam."

Bizim asıl meselemiz de bu.Üniversite sınavı...12 yıllık eğitim hayatımın son aşaması.Akrabalara verilecek hesaplarla dolu bir yıl..Ya tüm yılım isteğim gibi sonuçlanacaktı ya da...Diğeri hiç düşünmek istemediğim bir ihtimaldi.

Bir avukatın yanında stajını yapan ağbimin bu süreci nasıl atlattığını ne yazık ki çok iyi hatırlıyordum.18 yaşına basan bedenimle orantılı büyüyen aklım herşeyin farkındaydı.Sıra bendeydi.Ve ben babamın gururunu okşatacak ikinci ve son çocuğuydum.Bundan başka bir ihtimal de yoktu.

"Eğer başaramazsam evden kaçarım"dedim,işbirlikçi ağbime.

"İyi olur.En azından yalan söylemek zorunda kalmam."

Bu kadar duygusuz olması karşısında pes ederek ihaleyi kaybetmiş işadamı hüznüyle ayrıldım mutfaktan.En çok da yardıma ihtiyacım olduğu anda yalnız olduğum gerçeği yüzümden akan gözyaşlarını arttırıyordu.
İçimden geçenler çokça farklıydı.Hayatımın yönünü değiştirecek birşeylerin olması dileğiyle hayal dünyamın  kapılarını çoktan açmıştım.

BİR DEMET DERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin