Yüzümü okşayan tatlı esintiyle gözümü araladım.Bu esintinin hafif aralık pencereden girdiğini görünce odamın ağırladığı ilk misafiri anladım.Annem..
Pencereyle yatağım arasındaki uzaklığı gelişigüzel bir hesaplamayla 2 haneli rakamlara ulaştığını farkedince yüzümü yorganla kapatmakla yetindim.
Pencereyi kapatmak için almam gereken yol uykumu kaçırmak için yeterli düzeydeydi.Beş dakika geçmeden mutfaktan gelen takırtılarla evdeki herkesin kalktığını anladım.Birazdan kaldırmaya gelirler düşüncesiyle gözlerimi kapatmışken,ağbimin "Suna'yı ben uyandırırım"diyen sesiyle irkildim.
Annemin beni yataktan kaldırabilmek için saatlerce uğraşması gerekirken babamın ismimi seslenmesiyle aniden kalkarım.Fakat en tuhafı odur ki abimin ayak sesleri kaldırır beni.Tıpkı şimdiki gibi.Elindeki su dolu bardakla odama giren abimi ayakta karşıladım.Yataktan kalkmak için zamanlama harikaydı fakat kendimi korumak için oldukça geç kalmıştım.
"Kalktım, daha ne diye su atıyorsun."
Yüzümden akan suları kolumla durulamaya çalışırken söylenmelerime haylaz bir çocuk tavrıyla dinleyen abime kızmamaya çalışıyordum.
"Ne yapayım,suyu taşıdım buraya kadar dökmeden mi gitseydim?"
Ne güzel bahaneydi.İçimdeki' yakında evlenir de gider' düşüncesini canlandırıyordu bu bahaneleri.
"Sen,hadi çık da ben hazırlanayım.Okula geç kalıyorum."
"Dün babamın söylediklerini takma kafana , güveniyorum ben sana.Üniversite sınavında iyi bir sıralama yapacaksın."
Omuzlarımı silktim.Hayatımın tek bir sınava bağlı olduğunu sürekli hatırlatmak zorunda mıydı?Tüm bu söylenenlerin beni sakinleştirmek yerine daha fazla telaşlandırmasının sebebi de bu muydu?Peki ya geç kalan bu tesellisine ne demeliydi?Dün kardeşimin üzerine çok mu gittim deyip,vicdan azabı mı çekmişti?
"Otobüsüm" dedim.Yaklaşık 3 ay kalmış üniversite sınavını şimdi düşünme zamanı değildi.
Durağa 10 dk içinde gitmezsem geç kalırım düşüncesinin verdiği telaşla ağbimi odada yalnız bırakarak lavaboya gittim.****
"40 almışım şaka gibi.Çok da çalıştım sınava." Son gün harıl harıl çalıştığım doğruydu.Fakat sayısal bölümün saygıdeğer bir öğrencisi olarak tüm yılımı felsefeyi ezberleyerek geçiremezdim ya.Ah Gazali!Değerini bir tek ben biliyorum.Yaklaşık on dakikadır felsefe notumu kabullenmeyişimi can sıkıntısıyla dinleyip "Savunsaydın kendini."diyen arkadaşıma baktım.Sabır taşını tek benim çatlatabildiğim arkadaşım.
Meryem...
Lise hayatımda edindiğim en iyi arkadaşlarımdan biri olarak anacaktım onu.Bana karşı dürüsttü.Ve bu dürüstlüğü beni ona bağlayan bir köprü olmuştu."Savunmaz olur muyum Meryem?"dedim gözlerimi şaşkınlıkla açarak."Eğer biraz daha konuşursan onu da kırarım deyince susmak zorunda kaldım.Bari kıracak kadar not verseydi."
"Adamı da bayıltmışsın konuşmalarınla"diyen bir başka arkadaşıma döndüm.
Kayra...
Tamamen Meryem ile zıt bir karakterdi.Vermeyi bilmeyen,başkasından ise hakkı olmayanı almak konusunda lisans yapmış,dobralıklarla dolu biriydi.Ne yazık ki dobralığı kalp kırmak sananlardandı.Bu yüzden onu kara listeme yazmıştım.Lise bittiğinde bile görüşmek istemeyeceğim arkadaşlar listesinde ilk sırada ve tekti.
"Bugün benimle iyi bir arkadaş olma gününde değil misin?"dedim tıslarcasına.
"Ölü Canları okuyup bana özetini çıkaracağına söz verdin."dedi kuşkuyla.Beni iyi tanıyordu ya.Söz verdiysem tutardım.Ama içimden fısıltılar halinde yayılıp bedenimi titreten bir ses 'süründür onu' derken sözümü tutmak oldukça zor görünüyordu.
İçimdeki sese istinaden başımı sağa sola salladım.Söz ağızdan bir kez çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DEMET DERT
Teen FictionBisikletime bindiğim zaman saçlarımı rüzgarın akımına bırakır,dünya turuna çıkan bir gezgin gibi bütün mahalleyi dolaşırdım.Çocukluğun baharıydı o zamanlar. Büyüklerin yüzündeki hasedi,oyunbozanlığı, umursamazlığı görmeden yaşamak en güzeliydi. Faka...