Bu bana verilen ikinci bir fırsat olabilir miydi ?Tıpkı 13. gününde sekiz milyar insanı şaşırtıp ortaya çıkan dolunay gibi...
"Annemle babamı tanıyorsun zaten.Sonucu sakinlikle karşıladılar.Tabi sıralamamı ilk gördüklerinde sınava giren öğrenci sayısı sandılar.Ama hemen benim sıralamam olduğunu açıkladım."
Üç ay süren uzaklığı bugün bitirmiş, özlem dolu üç arkadaş buluşalım demiştik.Saatlerdir portakal suyundan bir yudum alıp heyecanla konuşan Derya'yı dinlerken bu özlemimin yavaşca kıskançlığa dönüştüğünü gördüm.
"Ailen sakince karşılıyorsa mezuna kalma, yerleş bir yere."
"Bu sıralamayla tercih edebileceğim üniversiteleri iğne deliğinden arıyorum.Yerleşemem bir yere."
"Peki ya senin ki nasıl Suna?"diyen Meryem'e gülümseyerek baktım.
Sınav sonucu açıklandığında "Ben seni bu sıralamaya dışarda okutmam,beni sürekli hayal kırıklığına uğratıyorsun.Seçimlerinde yalnızsın artık.Yaz İzmir'de bir yeri, oku"diyen babamın sesi kulaklarımda çınlanırken söylediğim tek şey sonucumun iyi olduğuydu.
"Nereyi yazacaksın peki?"
Babamın bana verdiği kısıtlı özgürlükle puanım nereyi tutarsa orayı, demeye varmayan dilim beni oldukça şaşırtmıştı.
"Psikoloji"
Meryem ve Derya'da en az benim kadar şaşkın görünüyorlardı.
"Bize hiç bahsetmedin,MF den girersin diye düşündük."
Ben de hiç düşünmemiştim fakat dilimden çıktığı andan itibaren beni şaşkınlığa uğrattığı gibi mantıklı da gelmeye başlamıştı.
Meryem ve Derya tekrar konuşmaya başladığında elime portakal suyunu alıp sandalyemden denizi izlemeye başladım.
Babam sonunda ondan istediğim gibi beni özgür bırakmıştı,her ne kadar yanında okuma zorunluluğum olsa da.Fakat seçimlerimde tanıdığı özgürlük beni rahatlatıyordu.İlk defa sahip olduğum hayatın gerçekten benim olduğunu hissettiriyordu.Gerçi bana bu özgürlüğü tanırken oldukça kızmış ve öfkelenmiş olsa da umursamadım.Benim istediğim başkaları tarafından yönetilmeyen bir hayal dünyamın olması değil miydi?
Portakal suyumdan bir fırt daha çekerken gözüm taşlık yoldan yürüyen beş altı kişilik gruba takıldı.Portakal suyunu masanın üzerine bırakıp,bu grubun önünden ilerleyen kişiye baktım.Yeşil hareleri, rüzgarın akımına kapılıp birbirine giren kumral saçları ve yazın sıcağında kırmızıya dönmeye başlayan yüzü gördüğümde sandalyemi geri itip kafeden koşturarak dışarı çıktım.Fakat kafenin önüne çıktığımda durdum.Aramızda on metre civarında mesafe vardı ve benim onun yanına gitmeye cesaretim yoktu.Tanımadığım o altı insanın içine girip Mert olduğunu düşündüğüm kişiye ne demeliydim?
Beynim geri dönmemi söylerken tek yaptığım durmaktı.Farkedilmek istiyordum.
Gülerek arkadaşının omzuna vuran Mert beni farkettiğinde gözlerini kıstı.Kaşlarını çattı ve oldukça sert bir yüz ifadesiyle bakmaya başladı.Yüzündeki gülüş kaybolduğunda telaşla başımdaki şapkayı gözlerime kadar indirip,ağzındaki pipetler ile camdan beni gözleriyle takip eden Meryem ve Derya 'nın bakışları eşliğinde kafeye geri girdim.Bu kafeden ne diye çıkmıştım?Geriye dönmemi bekleyip bana laf atmak için heyecanlanan Derya için mi?Utançtan kızaran yüzüme ne demeliydi?
Masaya geri oturduğumda Derya'nın bakışları dışarıya kaymış,yüzündeki dalga geçer bir ifade yer almaya başlamıştı.
"Seni izliyor fakat neden bu kadar ciddi, morali bozuk?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR DEMET DERT
Teen FictionBisikletime bindiğim zaman saçlarımı rüzgarın akımına bırakır,dünya turuna çıkan bir gezgin gibi bütün mahalleyi dolaşırdım.Çocukluğun baharıydı o zamanlar. Büyüklerin yüzündeki hasedi,oyunbozanlığı, umursamazlığı görmeden yaşamak en güzeliydi. Faka...